Bölüm 1

102 9 17
                                    

Şapkasını çıkarıp kenara attım, ceketini omuzlarından indirirken güzel dudaklarından dökülen inlemeyle iyice yavaşladım. 5 yıl, tam 5 yıl beklemiştik birbirimizi. İnsanların gereksiz konuşmalarının bitmesini beklemiştik, ikimizden birine daha fazla zarar gelmesin diye beklemiştik. Benim yüzümden biten kariyerinin toparlanmasını, atılan iftiralar yüzünden lekelenen adının temize çıkmasını beklemiştik. Tam 5 yıl hasret kalmıştık birbirimize. Huzurlu sözlerine, gülüşüne, nefesinin sıcaklığına, küçük kollarının bana verdiği güce hasret kalmıştım. Güzel dudaklarından çıkacak tek bir söze bile muhtaç kalmıştım şu ölüm gibi geçen 5 yılda. Kaçamak bakışlarla ona bakmaktan, yan yana durunca incinmesinden korktum şu 5 yılda.

Gümüş rengi çarşafa onu yatırdığımda kollarını boynuma doladı, ağladık biraz. Hasret kaldığım kokusunu içime çektim, gözyaşlarımız yanaklarımızdan süzülürken o benim ben de onun gözlüğünü çıkardım. Yüzünü yana çevirdi, ağladığını görmemi istemezdi ağlamaktan nefret ederdi.

"Bana bak hyung.. Kyungsoo hyung lütfen bana bak."

İri gözleri benimkilerle buluştuğunda daha fazla tutamadı ağladı. Yeni kestiği her halinden belli olan saçlarını okşadım, öptüm.

"Rüyada olduğumu hissediyorum Jongin, bana öyle olmadığını söyle. Ayaklarım beni buraya getirdi, kendime engel olmaya çalıştım ama yapamadım dayanamadım daha fazla. Yanarsam yanayım, artık senden başka hiç kimse umurumda değil."

Doğrultup kucağıma aldım, sıkıca sarıldı bana. Saatlerce ağladı, kendine kızdı suçladı durdu. Anlamadığınızı hisseder gibiyim sanırım en başından almalıyım, ne dersiniz?

...

Jaehan hyung ile oradan oraya konukların yanına uğrarken başka yerlere çekiliyorduk sürekli sağa gidecekken sol, sola gidecekken sağ. İlk kez değildi Paris'e gelişim, ikinciydi ama önceki sefer bu kadar iyi karşılanmamıştım. Dergi çekimleri ve röportajlar yormuştu ama iyiydim, onu görecektim: Do Kyungsoo. Kore'nin hatta tüm dünyanın hayranı olduğu adam. Sesiyle, gülüşüyle, oyunculuğu ve sıcacık kişiliğiyle herkesi kendine aşık eden adam. Tanışmak için gün saydığım adam.

O da benim gibi masadan masaya dolanıyor, akıcı bir şekilde konuşuyor ve ayrıldığı masadaki insanları kendine aşık ediyordu. Birkaç kez oyunculuk yapmış ve katıldığım varyete şovları sayesinde düzenlenen ödül törenlerine katılma fırsatım olmuştu. Yakından konuşma fırsatım olmamıştı ama dahil olmuştum birkaç konuşmasına, bana cevap vermiş ve gülümsemişti. Bu benim için büyük bir velinimetti, gerçekten. Jaehan hyung'a davetlilerin ismini sorunca önce onun adını söylemişti, gerisini duymadan hemen valiz hazırlamaya başlamıştım.

Saat 10'u biraz geçerken yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle başımı telefonumdan kaldırıp baktım. Yanımdaydı. Tam yanımda oturmuş bana gülümseyerek bakıyordu.

"Bonjour Monseiur Kai. Ravi de vous voir."

Dudakları yukarı doğru kıvrılırken elini sıkıp teşekkür ettim.

"Programının yoğun olduğunu düşünmüştüm, Sehun ve Chanyeol yarınki etkinliğe katılacakmış onlarla iletişime geçtim."

"Evet öyle, aslında aynı anda gelmeyi planlamıştık ancak yeni albüm için kayıtlarında sorun çıkmış. Ben onlardan önce bitirdiğim için ilk geldim."

Başını sallayıp garsonun getirdiği şampanyayı yudumladı.

"Sabırsızlıkla bekliyorum comeback yapmanızı. Bu arada solo albüm çıkaracağını da duymuştum, doğru mu?"

Love In the ParisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin