BÖLÜM 1

10 1 0
                                    

" Bir şarkı çalsa,
aklına gelsem,
Özler misin beni? "

"Hayır!" Bağırtı sesleri çok yakından geliyor amma gözlerim bana ihanet ederek açılmıyordu. Çektiğim müthiş acının tarifi olamazdı. Fazlasıyla canım yanıyor, başım dönüyor fakat bunun sebebini anlayacak kadar bile bilincim yerinde değildi. Sarsılmanın etkisiyle sanki beynim içinde şiddetli bir kasırga dolanarak herşeyi alt-üst ediyor ve algılama etkimi sıfırlıyordu.

"Kerim bir şeyler yap, onu kaybedemem! Ölürüm lan ben yaşayamam!" Birisi yanımda ağlıyordu. Peki bu kişi kimdi? Sadece ağlasa iyiydi. Eş zamanlı göğsümün üzerine kafasını koyarak nefessiz kalana kadar yanındakilerden yardım dileniyordu. Benim için miydi? Ölüyor muydum?

"Kapılar kapalı, açana kadar dayanması lazım" Telaşlı sesler duyuyordum. Kapana kısılmıştık. İnsanlar ölüme yakın beyaz ışık görür ve anıları şerit gini gözünün önünden geçiyorsa bu niye bana olmuyordu. Kendi ölümümü hiss ediyordum. Aynı zamanda ölüm kelimesi bana fazlasıyla uzak geliyordu.

Ölüm hem yakın hem de fazlasıyla uzak olmak bu olsa gereltir. Herşeyin bitiş noktasına gelirken bir virgülle hayatıma kaldığım yerden sadece küçük sıyrıklar alarak devam etmem emr ediliyordu bana.

Dışarıdan gelen sesleri bile zor ayırt ederken beynimin herşeyi anlamasını garipsemiştim. Demek ki insanların hakiki bitişi kalp durduktan sonra değil, beyin unutduktan sonraydı. Ve beynimin durmasına hâlâ zaman vardı. Yapmam gereken bir yapboz, bozmam gereken bir oyun varken ecelimden biraz müsade istemiştim. Sırlar çözülene kadar nefes alacaktım.

Mecburdum. Bunu anneme borçluydum. Yapboz tamamlanana kadar göğüs kafesimin hemen altındaki organ çarpacak ve beynime kan akışını sağlayacaktı.

"Ölme lütfen" Çaresizlik kokan sesine cevabım sadece sessizlik olmuştu...

3 AY ÖNCE

Kabanını üzerine geçirip çantasını alarak çıkışa doğru yöneldi. Bu gün annesini göre bilecekti. Bu onun için en büyük şansken gecikmek aptallık olurdu.

Bir birinin ardından hızlıca atdığı adımların aslında onu yıkımına götüreceğini henüz bilmiyordu. Henüz...

Araba yolculuğu fazlasıyla çabuk bitmişti. Sanki hayat onun sonunu daha hızlı getirmek istercesine hemen olması için çabalıyordu. Gün sonu geldiğindeyse yüzündeki iğrenç kahkahasıyla ona gülecek ve 'işte birinin umutları daha söndü' diyerek başka bir kurban arayışına çıkacaktı

Binanın önüne gelen adımları durdu. Son 15 dakika. Baktığı binanın bir ev, iş yeri belki de hastahane olmasını bile dileye bilirdi , amma hayır burası bir hapishaneydi. Duyguların kaybedildiği , çocukların ebeveyinlerinden uzak düştüğü , hatta bazen içeride amansızca insanların katledildiği bir yerdi. Ya da o kadar kötü olmaya da bilirdi. Belkide bazı evlerden daha huzurluydu bu duvarlar?

Demir kapıdan gerekli belgeleri göstererek içerideki yoklama alanına doğru yürüdü. Son 13 dakika. Bir çalışan tarafından konuşma bölgesine getirilib oturdu. Annesinin de gelmesini bekledi. Bu bekleyişin son olduğundan habersiz.

Siyah küt saçlı gardiyan kapıyı açarken arkadan iki yüz göründü. Evet, işte gözleri onunla buluştu. Yorgun bakan mavilerine kırık bir gülümseme gönderildi karşı taraftan. Son 10 dakika.

Masaya oturup eli telefona uzanırken yaninda onunla aynı zamanda içeri giren mahkumlardan biri de onun yanındaki masaya oturmuştu. Galiba kendi yakınının gelmesini belkliyordu. Son 9 dakika.

"Güzel kızım nasılsın?" Hafif dolmuştu gözleri kadının. Yorgun bakıyordu eskiye kıyasla. O cesur herşeye göğüs gelen kadın sanki gitmiş yerini umutsuz birine bırakmıştı. Çökmüş göz altları bunu kanıtlar nitelikteydi.

"İyiyim ,annem. Sen nasılsın asıl? Sana iyi bakıyorlar mı? Yemek yiyorsun değil mi? Zayıflamış gibisin?" Konuşmaları ard arda sorduğu sorulara karşı taraftan olumlu cevaplar alınmasıyla kapanmıştı. Son 7 dakika.

"Kızım bak beni iyi dinle. Sana söylemem gereken bir şeyler var" kadın masaya doğru eğilerek kızının kahverengi gözlerine dikkat kesildi. "Sakın dediklerimi unutma iyi dinle zamanımız yok"

"Noldu anne anlamadım? İçeride bir vukaat mı oldu, hallederim ben istersen. Seni başka bir koğuşa aldıra bilirim biliyorsun" Önceden de ettiği teklifi öne sürerek olumlu cevap beklemişti amma karşılığında her zamanki gibi hayır cevabını almıştı. Niye koğuş konusunda bu kadar ısrarcıydı ki? Son 3 dakika.

"Bak annecim seni uyarmak zorundayım. Dikkatli ol. İnan elimden başka bir şey gelseydi yapardım amma olmuyor. Burdan elim kolum fazla uzun değil. Kendini koruman gerekiyor. Evet gerekti eğitimlerin var amma yetmez bunlar!" Telaşlı sesi her an bir şey olacak gibiydi. Neler dönüyordu burda? Son 1 dakika.

"Anne anlamıyorum? Açıkça ne olduğunu anlata bilirmisin. Ne belası?" Sıkıca tuttu elindeki dosyayı. Kalbi hızlanmıştı, olacakları hiss ediyomuş gibi. Son 40 saniye.

" Onu bul. Aslan Han Çelebi. Onu bulman gerekiyor. Birlikte hareket ederseniz yapabilirsiniz" Derin nefesler alırken kızın yüzüne özlenle baktı. Son 20 saniye.

" O kim anne? Neden bulmalıymışım onu?" Annesinin bu halini anlamamıştı. Merak ediyordu acaba annesini bu kadar telaşlandıracak ve kendi başına gelebilecek ne vardı? Son 15 saniye.

"Soru sorma! Git şimdi ,hadi. Sadece onu bul Aslan Han Çelebi. Sakın unutma!" Nasıl unuta bilirdi k? Hızlıca ayağa kalktı. Ne oyunlar dönüyordu bilmiyordu amma bunu çözecekti. Annesi bu kadar telaşlıysa kesin çok önemli bir mesele olmalıydı. Çantasını omzuna takarak ayağa kalktı. Hoşçakal bile dememişti annesi! Son 10 saniye.

Arkasını dönüp yürümeye başladı.

Son 9 saniye.

Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

Son 8 snaiye.

Bu hızlılığı anlam veremedi.

Son 7 saniye.

Elini sıkışan kalbine götürdü. İkinci adımını zorlanarak attı.

Son 6 saniye.

Nefes aldı

Son 5 saniye.

Kalbine neler oluyordu böyle?

Son 4 saniye.

Sanki içinde bir hiss onu annesi tarafa dönmeye zorladı.

Son 3 saniye.

Annesine bakarken anlamsız bir şekilde sağ gözünden bir damla yaş aktı. Peki annesi niye umutsuz bakıyordu?

Son 2 saniye.

Başını öne doğru çevirdi. Arkadan duyulmayacak kadar az bir tiz sesi geldi. Sandalye çekilmesi gibi. Ve bir adim daha.

Son 1 saniye.

Son kez döndü annesi tarafa. Bu kez annesinin gozünden bir damla yaş aktı. Amma annesi ağlamazdı? Ona bakarken göremediği biri daha vardı.

Son 0 saniye.

Bir tiz ses daha yükseldi. Ancak bu ses sandalye sesi değildi. Daha gürültülü bir sesti. Duvarlarda yankı yapıp kalbinin ortasında uğuldayan bir ses...
Annesinin kafasına isabet eden kurşun ve çığlık sesi o gün tüm hapishaneyi doldurdu.

"ANNE!"

Çoğu kitapta "sonun başlangıcıydı" cümlesi yazılırdı. Amma burada biraz farklı olacaktı. Çünki bu bir başlangıcın sonuydu. Hikayede acı çekecek, bazen gülecek, bazen de ağlayacağız. Bu hikayede haykırışlara alışmak gerek. İyi seyirler...

_____

938 kelime

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 17, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YAPBOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin