Kütüphane de hakim olan ağır kağıt kokusunu seviyordu. Burnuna dolan yaşanmış geçmişlere ait olan hikayeler. Hayallere dalmıştı gene. Ağırca yerinden kalktı gözlüğünü düzeltti ve kapıya doğru ilerledi. Hayatının bu derece sade olması onu mutlu ediyordu Ama bir şey vardı... bir boşluk... Ne kadar mutlu bir yaşam sürerse sürsün derinlerde bir yerlerde hissettiği asla dolduramadığı o boşluk, o yalnızlık hissi onu içten içe paramparça ediyordu. Etrafında ailem diyebileceği kimsesi yoktu, yalnızdı. Kütüphanenin kapısına doğru ilerlediğinde gözüne biri takıldı siyah saçları vardı yemyeşil gözleri, güzel bir yüze sahipti. Sağ gözünün alt kısımının sağ tarafında küçük siyah bir ben vardı bu ben onun güzelliğini değiştirmiş ona çekici bir hava katmıştı. Güzel ellerini kafasını içine gömdüğü kitabın üzerinde gezindirdi. Bu çocuğu her zaman görüyordu ve hep dikkatini çekiyordu, onu ne zaman görse içi ısınıyor midesi karıncalanmaya başlıyordu ancak bu hissettiklerine bir anlam veremiyordu. Sanki, sanki kalbi ısınıyordu ona baktıkça. Aklına acaba bu çocuktan hoşlanıyor olabilir miyim diye bir soru takıldı ama bu nasıl olabilirdi ikiside erkekti, bir erkekten hoşlanabilir miydi ki ? Hayır bunun başka bir anlamı olmalıydı. Sakin ve naif davranışlı bu güzel adama karşı aşk mı besliyordu? İlk görüşte aşk mıydı bu? Bunu öğrenmek istiyordu adamı izledi uzun bir süre bıkmadan. Yaptığı her hareket onda aynı hissi yaşatıyordu. Bu mümkün müydü? Bunu öğrenmeliydi, evet bunu öğrenecekti! Adama doğru yaklaştı. Onun arkasına baktığını görünce kitaplığın arkasına geçti. Bu hiç kolay olmayacaktı. Uzun bi süre kalbini sakinleştirmeyi denedi o bunu yapamadan adam ortadan kaybolmuştu. Yüzünde hayal kırıklığı hafif hafif kendini gösteriyordu. Acaba yarın bir daha gelde onu görebilecek miydi?.. Suratı asık bir şekilde bulunduğu ortamdan çıktı kütüphanede o kadar zaman geçirmişti ki havanın karardığını fark bile edememişti. Birden karnı acıktı evde tek başına yaşıyordu eve gittiğinde onun için yemek hazırlamış olan kimsesi yoktu yemeklerini hep tek başına yerdi ama buna alışmıştı yalnız yemek yemek onu düşünme fırsatı veriyor kendini dinleyip yenileniyordu. Eve gidince yemek yapmak adına bir markete girdi hazır şeyler yemekten artık, bıkmış bir süredir kendi yemeklerini kendisi yapmaya başlamıştı. Bu işte yeni olmasına rağmen yemekleri gayet güzeldii hatta biraz özen gösterince yemekleri lezzetli bile oluyordu marketin manav reyonuna yöneldi ve en taze sebzeleri seçti. Genelde markette gözüne ne çarparsa onu alır eve gittiğinde aldıklarından yapacak bir şey bulurdu. Reyona bakınıp patates , havuç , soğan ve bir demet maydanozu sepete koydu. Tatlı bir şeylerde istediğini fark edince elini elmalara attı. O esnada bir el eline deydi. Kafasını kaldırıp karşısında Kİ (eşgale) surata bakınca onu gördü. Birden suratın kızardı ve başını eğip utanarak:
“Ö-özür dilerim...”
karşısında duran kişi narin tatlı sesiyle:
“Özür dilemenizi gerektirecek bişi yok. Alın lütfen.”
elmayı ona uzatıp reyondan uzaklaşır. O ise yerinde donmuş bir şekilde onu izliyordu. Kendini silkeledi ve peşinden gitti. Kasada ödeme yapıyordu. Merakla ona utanarak yaklaştı ve “merhaba” dedi. Karşısındaki kişi ona gülümsedi.
“Eğer yanlış anlamazsanız adınızı öğrenmek isterim?”
Bu soruyla kalbi küt küt çarpmaya başladı Karşısındaki narin beden kasada ödeme işini bitirdikten sonra ince ve güzel ellerini ona uzattı sanki en hamaratlı heykeltıraş tarafından yapılmıştı tutsa kırılacak kadar narindi bir an elini tutmakta tereddüt etti ama hayır böyle bir fırsatı kaçıramazdı karşısındaki narin beden "Adım efe ya sizinki ?" Efe diye tekrar etti içindin şuan ona dünyadaki en güzel ismin ne olduğunu sorsalar muhtemelen Efe derdi . Bütün cesaretini topladı ve " M-memnun oldum benim adım da Emre ." Bu süre zarfı içinde hala o narin bedenin elini sıkıca tuttuğunu yeni fark etti ve hızla elini o bedenden ayırdı. Başlarıyla birbirlerine selam verdikten sonra kendi de ödeme işlemini bitirdikten sonra evine gitti yemek yapmak için bir ton malzeme almıştı ama canı hiçbir şey yemek istemiyordu üstündekileri çıkartıp banyoya girdi sıcak bir duş ona iyi gelicekti. Güzel yapılı bir vücudu vardı Emre’nin Efe’nin aksine. Aklına o geldikçe tahrik oluyordu. ”ahhh lanet olsun!!”diyerek başını çevirdi. Erekte olmuşru sadece onu düşünerek. Bu kadar ileri derecede duygular mı besliyordu ona karşı?..
“Kahretsin bunu halletmem gerek!..”
Elleriyle erkekliğine gel git yapıp boşalır.
“Hah... onu tekrar görmeliyim...” Yatağına yattığında kendini sorguladı az önce bir erkeği düşünerek kendine asılmış ve boşalmıştı. Artık acaba erkeklerden hoşlanıyor muyum diye saçma şüpheler duymak artık anlamsızdı kesinlikle hoşlanıyordu ama diğer erkeklere karşı bir şey hissediyor muydu ki ? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı laptopunu kucağına koydu ve bir gay pornosu açtı videonun tamamını izledi. Video boyunca midesi bulanmamıştı bu iyiye işaretti ama sertleşmemişti de sertleşmeyi bırak o erkeklerin çekici olduğunu bile düşünmemişti. Kendi kendine belki ben homosexsuel değilimdir de efesexuelimdir diye düşündü... laptopu kenara koydu ve hızla sabah olması için uyudu. Yanlızlığını boşluğunu okul ve derseler ile kapatmayı deniyordu. Yarın okula gidecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şans eseri
Non-Fictionben şimdi nasi acikliycam bilmiyom Ama bence okumayın çok kotu oldu İlk yazisim bide