"hüznün yaşları"⁸

27 8 5
                                    

duydukları afallamasına sebep olmuştu minik bedenin.

"taehyung, bana şaka yaptığını söyle." gözleri dolduğunda taehyung neler döndüğünü anlamlandırmaya çalışmaktaydı. yatakta oturan minik bedenin gözünden bir yaş düştüğünde genç oğlan nefes vererek çömelip boylarını eşitledi.

"neler diyorsun, gerçekten anlamıyorum." dedi sakince, elini diğerinin omzuna koyduğunda.

"gitsem iyi olacak taehyung. senin de başını derde sokmak istemiyorum." ayağa kalkıp hızla kapıya ilerlediğinde taehyung koşar adımlarıyla arkasından geliyordu. minik beden kapıyı açacağı sırada, diğeri ondan önce davranıp miniği kapıyla arasına aldı.

"neler döndüğünü bana anlatmanı istiyorum chim, bana güvendiğini düşünmüştüm.." gözlerindeki kırgınlıkla bakıyordu ona. diğerininse yanaklarının kızarması için uygun olan bu pozisyon utanması için yetmişti.

bana güvendiğini düşünmüştüm

nefes verdi chim. kapattı gözlerini.

"peki, anlatacağım taehyung. ama burada olmaz."



salıncağa vardıklarında sabırsızlıkla anlatmasını bekliyordu taehyung.

"sırt sırta oturalım.." güçsüz çıkan sesi diğerini endişelendirse de "tıpkı ilk günkü gibi." diyerek oluşan kasvetli havayı dağıtmaya çalışmıştı.

"evet..tıpkı ilk günkü gibi.."

bir süre bekledikten sonra, chim sonunda kendini konuşmaya hazır hissettiğinde ciğerlerini temiz havayla doldurdu.

"taehyung..ben..." ikisi de gerginliklerini en üst seviyede yaşadıklarını hissediyordu.

"sen..?"

"kuzeyden geliyorum." minik endişeliydi. diğerinin vereceği tepkiden korkuyordu. hayatında güvenip değer verdiği sayılı insanlardan biri olmuştu taehyung. ayrıca chim'in güvenini kazanmak için uğraşmıştı da. şimdi onu kaybetmek istemiyordu küçük beden.

" düşündüğün gibi, kuzeyin güneye suikast için gönderdiği gençlerden biriyim. buraya gönderileli birkaç ay oluyor." yavaş yavaş konuşuyor, diğerinin anlattıklarını idrak etmesi için zaman tanıyordu.

" ama sana yemin ederim taehyung, ülkenize hiçbir zararım olmadı. elime zehir verdiler, bununla başkanı zehirleyeceksin dediler. lanet olsun, on altı yaşında bir çocuğum sadece, zehri nasıl kullanacağımı bile bilmiyorum ben, taehyung."

tuttuğu nefesi bıraktı taehyung. onun da gözleri dolmuştu. ne yapması gerektiğini bilmiyor gibiydi.

"taehyung, lütfen bana inan. ben sana güvendim, yemin ederim güvendim ben sana."

dayanamadı taehyung, salıncaktan kalkıp ağlayan bedene sarıldı sıkıca. chim'in onu kendine inandırmaya çalışması bile taehyung'un güveninin boşa olmadığının göstergesiydi.

"ağlama..inanıyorum ben sana."

burnunu çekti diğeri.

"gerçekten mi..?"

"evet...gerçekten...çikolatayı mutlulukla yiyen, koluyla gözyaşlarını silen, salıncakta uslu uslu sallanan böylesine saf, temiz bir kalbi olan çocuğun samimiyetine inanmamak elimde değil ki, chimmy.."

flashback

"buyurun?" dedi, sesinden ne kadar korktuğu anlaşılıyordu. ülke içinde gerginliğin hakim olduğu şu günlerde kapısında gördüğü askerler korkması için yeterli sebeplerdi.

"fazla zamanınızı almayacağız. sadece bu eşgali görüp görmediğinizi bildirmelisiniz. ülkemizin güvenliğini tehlikeye atacak bir durumu göz ardı etmemeniz gerektiğini unutmayınız."

eski parşömen kağıda çizilmiş yüzü gördüğünde, şaşkınlıktan sonuna kadar açılan gözlerini kendini ele vermek istemiyormuşçasına gizlemeyi başardı.

"h-hayır. onu tanımıyorum. fakat kim olduğunu sorabilir miyim?"  kalbi korkudan yerinden çıkacakmışçasına atarken, konuşmakta bile zorlandığını fark etti.

"kuzeyden gelen casuslardan biri. fakat bilgiyi yaymamanızı rica edeceğiz. ülkenin durumu yeterince kötüyken iç savaş çıksın istemeyiz. iyi günler dileriz."

430 kelime, ne zaman yazdim hatirlamiyorum 31 ocak yayinlanma tarihi. finale az kaldigini belirtmek isterim:> duygulu bir bolumdu aslinda ama duyguyu iyi yansittim mi gercekten bilmiyorum. yansitamamis da olabilirim, sonucta yazdigim ilk ficlerden biri. acemiligimr verin😔🎀

autumn leaves ✿ vmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin