Başlangıç ve son.
[🎐]
Rüzgar hafif hafif yüzüme vururken gözümün önündeki dürbün ve onun isabetli olduğu hedef harici hiçbir şeyi görmüyor ve düşünmüyordum. Odağım hiçbir şeyden haberi olmadan yaşamını sürdüren insanlarda, önümdeki kalabalıktaydı. İçinde oldukları tehlikenin farkında olmamanın verdiği rahatlıkla kalabalık pazar alanında evleri için ihtiyaçlarını alıyorlardı.
Bu operasyonun başarısız olması durumunda belki de bir çocuk annesiz veya babasız kalacak, daha yaşamın ne olduğunu öğrenemeden daha anne karnında bir yaşam bitecek, bir adam veya bir kadın hayat arkadaşsız, bir anne veya bir baba evlatsız kalacaktı.
Yaşamları ise benim ve arkadaşlarımın en ufak bir hatasına bağlıydı. Ya başarılı olup bu kadar insanı rahata, huzura, ailelerine kavuşturacak ya da bir hata yapıp onları sonsuz bir yolculuğa uğurlayacak, kendimizi ise sonsuz bir vicdan azabına mahkum kılacaktık.
Kalabalığı sürekli dürbünüm ile tarıyor ve en ufak bir detayı bile kaçırmamaya özen gösteriyordum. Çünkü en ufak bir hatam bile binlerce insanın hayatına mâl olabilirdi. Dört bir yanı orman ve yükseklik ile çevrili olan bir pazar alanındaydık. Bu yakınlarda iki-üç köy dışında hiçbir şey yoktu ve bu köylere tek yakın olan açıklık burası olduğu için ortak pazar alanı burasıydı. Açıklık alandan geçen tek şey köylere giden yollardı.
Herhangi bir yükseklikten birisinde, çalıların, yeşilliklerin arasında kamufle olmuş bir şekilde en ufak bir hareketlilik bekliyorduk.
Yanımdan gelen ses ile dikkatimi oraya verdim.
"Rüzgar saat iki yönünden beş kilometre. Sağdan 1,4 kilometre. Alana uzaklığımız ise 948 metre."
Baekhyunun sesi ile ayarlamaları yaptım. Bu sefer ise kulaklığımdan gelen ses dikkatimi çekti.
"Marin 1'den Marin 2'ye."
Mikrofonu açtım.
"Marin 2 dinlemede."
"Hareketlilik var mı?"
"Olumsuz."
Sivillerin arasında bizden kişiler vardı. Junmyeon herhangi bir kasada satıcılık yaparken hemen sağ tarafta Kyungsoo yine asker olan üç kişi ile oturuyordu. Hemen onların karşısında ise Chanyeol herhangi bir müşteri gibi karşısındaki ürünleri inceliyordu.
Dürbünümü gezdirirken oluşan hareketlerle biraz daha yakınlaştırdım. Yüzünde siyah-beyaz desenlerden oluşan bir çarşaf sarılı olan birisi yanındaki - ondan biraz uzun olan - kişinin kulağına bir şeyler söyledi. Söyledikten sonra uzun olan kısaca bir beklemenin ardından kafasını sallayıp onay verdi. Çarşaflı olan adam hareketlenip geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı tekrardan.
Sırtı dönük üzerinde asker yeşili bir ince manto giyen kişiye yaklaştı. Güneşin tepeden bizlere baktığı bir günde bu üstündeki oldukça şüphe çekiciydi. Kaşlarımı çatıp, yakın takip ile izlemeye devam ettim.
Sırtı dönük olan kişi yürümeye başlayınca onu izlemeye başladım. Yavaş bir şekilde yürüyor, kendinden emin olmayan adımlar ile arada sırada yalpalıyordu. Omuzları düşük, bacaklarında belli belirsiz bir titreme hakimdi. Sağ eli önünde olduğu için göremiyordum, sol eli ise sol yanında salınıyordu. Bir süre daha yürüdükten sonra duraksadı. İlk yavaşladı, sonra ise tamamen durdu. Derin bir nefes aldı. Bunu ise bu kadar mesafeden bile sarsıldığı belli olan omuzlarından anlamıştım. Yavaşça sağ tarafından olduğum yöne döndü. Ağır çekimde gibiydi her şey şu an. Bu nedensiz bir şekilde ürpertmişti beni. Ters giden bir şeyler vardı sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
984m • sekai
Fanfiction"Bensiz neler yaptın Sehun?" Sorduğu soru bir yıl boyunca yaşadığım cehennemi tekrardan hatırlattı bana. Kelimenin tam anlamı ile ölmüştüm bu bir yılda ben. "Öldüm?" [exo, sekai | fluff | oneshot | asker]