Cıvıl cıvıl kuşların ötüştüğü, mis gibi baharın kokusuna neşe ile uyanmak isterdim fakat aniden işe gitmek için alarm çaldı. Kapatmak için battaniyeyi üzerimden attığım an babamın salondan gelen saatlerdir içtiğine emin olduğum sigara dumanı içimi kaplamıştı. Söylene söylene alarmımı kapattım. Yatağımda oturdum karşımdaki duvara bir süre bakarken ayılırım diye dua ediyordum. Saatin ilerlediğini gördüm. Geç kalmamak için artık yatağımdan kalkmam gerektiğini biliyordum.
Yine sıradan bir iş günüydü. Babam salonda televizyonun karşısındaki koltuğunda oturmuş haber dinleyip sigara içiyordu. Yanına yaklaşıp:
"Günaydın baba" dedim asık suratla
Babam:
"Günaydın kızım" dedi sigara dumanını üfeyerek.
İçerisi çok havasızdı. Babama dönerek
"Ne zaman pencereyi açmayı düşünüyorsun baba dumandan öleceksin" dedim.
Pencereyi açtım. Babamla günlük sohbetimizi ederken bir taraftan da ona kahvaltısını hazırlıyordum. Sonunda hazırlamayı bitirdiğimde işe gitmek için kıyafetimi değiştirdim. İçeri geçip babamın yanağından bir öpücük alıp:
"Akşama bir şey istiyor musun?" dedim. Babam bana:
"Bir tane ekmek almayı unutma.Akşama çok güzel balık yapacağım sana" dedi.
"Yorma kendini ben geldiğimde hallederim" dedim.
Babam sinirle bana dönüp:
"Kızım sadece bacağım yok,ellerim var!" dedi ellerini bana göstererek.
Güldüm "Tamam" dedim ve çıktım.
(Babam ve annem beş yıl önce bir trafik kazası geçirmişlerdi. Arabayı annem sürdüğü için çok ağır yaralanmıştı. Doktorlar ne yaptılarsa annemi kurtaramadılar; babam da ağır yaralanmıştı kazada bacağını kaybetmişti.Doktorların uzun uğraşları sonucunda babam kendine gelmişti. Babam kendine geldiğine annemi çoktan toprağa vermiştim.)
Düşüncelere dalmış bir şekilde kaldırım taşlarına bakarak yürüyordum. Durağa gelmiştim. Otobüsleri sayarken karşımda bana çok tuhaf bakan bir kadın gördüm. Bakışlar öldürebilseydi o an ölebilirdim. Kadın o kadar tuhaf görünüyordu ki sanki bu dünyaya ait değildi. Yanına yaklaşmaya karar verdiğimde caddeye doğru birkaç adım attım ve önümden bir otobüs geçti. O an kadın resmen aniden yok oldu. Tek hatırladığım bana doğru son süratle gelen farları açık bir araba ve çok yüksek bir çınlama sesiydi.
Gözlerimi açmıştım. Burası cenneten bir köşeydi resmen. Acı yoktu. Bulutların üstünde gibiydim. Ayağa kalmaya çalıştım. Ne kadar denesem olmuyor, bir türlü doğrulamıyordum. Nerden geldiğini anlayamadığımbir gölge bana yaklaştı. Başımı kaldırıp baktığımda bir varlık bana:
"Artemis'e hoş geldin Siyina" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyina
FantasyArtemis'e başlayan yolculuk... O öldüğünde gözlerini yepyeni bir dünyaya açtı ama her şey beklediği gibi miydi? Kendi sandığı kişiden fazlası olabilir miydi? Onu bekleyen esrarengiz bir dünya, esrarengiz gizemler...