Hürkan'dan
H: bu daire dimi?
E: e-evet de sen hangi dairenin sahibi olduğunu bilmiyor musun?
H: hepsi benim.
E: ne. Ciddi misin?
O an eve girip kapısını kapadım ve Emre'ye arkamı döndüm biraz utandım ama belli etmedim, havluyu yerden alıp tekrar belime sardım ve Emre'ye döndüm.H: şey kusura bakmayın yanlışlıkla düştü.
Emre konuşmamıştı.
E:..
H: Emre bey özür dilerim bilerek yapmadım.
E: ö-önemli değil.Emre'den
O an kalpten gidiyordum sanırım o neydi öyle, neyse bunu hiç yaşanmamış gibi davranıcam.
H: Emre bey iyi misiniz, niye öyle bakıyorsunuz?
E: hmhm
H: kötü bişe mi var bende?
E: yok ya, alakası yok aksine vücudun çok güzel-.
H: oh- teşekkür ederim.
(İmanlı yazar: bı gün belki sende bakarsın Hürkancim🧕)
E: rica ederim Ve benle siz veya bey diye konuşmanıza gerek yok.
H: sende öyle konuşuyorsun ama.
E: tamam bende konuşmam
H: ben gideyim artık işlerim var hem üstümü giyinmem lazım dimi 'sırıtıp göz kırpar'.
E: tamamdır gidebilirsin.
Gittikten sonra not almaya başladımHÜRKAN GÜGEN HAKKINDA ÖĞRENDİKLERİM!!!
• gözleri hiçbir videoda net görünmese de koyu kahve gözleri vardı.
• boyu 1.93 civarında.
• aileden gelen ufak çaplı bir servete sahip.
• mütevazı yaşamayı tercih ediyor.
• ve bana yürüyor. Ya da ben öyle sanıyorum.Not aldıktan sonra kendime kahve yapıp balkona çıktım. Balkona çıktıktan sonra prova arkadaşları geldi ve içeriye girdiler. Girdikten 5-6 dakika sonra şarkı sesleri gelmeye başladı. Kahvemden bir yudum alıp masaya bıraktım ve şarkıyla birlikte gözlerimi kapatıp koltuğa kıvrılıp gün batımının keyfini çıkardım.
Sen gelsen bana,
Ben gelmezken.
Sarsan beni,
Ben saramazken.
Ve güneş batar,
Ay doğarken.Hürkan'ın sesindeki hüzün bana hiç de hoşnut olduğu bir hayatı yaşamadığını anlatıyordu sanki. Ses tonunda çözülmeyi bekleyen bin tane gizem vardı. Ses tonunda bas bas bağıran bir yalnızlık ve kimsesizlik vardı, ses tonunda öyle büyük bir hüzün vardı ki sanki ona şarkıları böyle güzel söyleyen de bu hüzünün ta kendisiydi. Sözler o kadar güzeldi ve şarkı o kadar etkileyiciydi ki farkında bile olmadan uyuyakalmıştım.
Hürkan'dan
Provam bitmişti arkadaşlarım evlerine dağılmıştı bende balkona çıkıp hava alayım dedim. Balkona çıktım, ve gözlerim karşı binanın camlarından yansıyan görüntüye takılı kaldı. Emre uyuyordu ama hava soğuktu ve birazdan yağmur gelecekti ne yapmalıyım diye düşünürken birden uyandırmak geldi aklıma. Üstüme mavinin bir tonunda sweatshirt vardı altımda ise gri bir eşofman. Anahtarımı alıp evden çıktım ve aşağı inip kapısının ziline basıp bekledim. 1 dakika sonra kapıyı açtı.
Emre'den
Yaklaşık 2 saatlik uyumadan sonra kapının sesi ile sıçrayarak uyandım. Kalkıp kendime çeki düzen verdim ve kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda Hürkan vardı.
E: merhaba, bir sorun mu var?
H: balkondan bakarken senin balkonda uyuduğunu gördüm. Hava durumuna göre birazdan yağmur başlayacak, gelip seni uyarmak istedim.
E: öyle mi? Şey.. Teşekkür ederim. Uyuyakalmıştım, özür dilerim.Özür dilemek mi? Bu da nerden çıktı şimdi? Kim balkonda uyuyakaldığı İçin üst kat komşusundan özür diler ki?
Hürkan bir deliyle konuşuyormuş gibi gülmeye başladı.H: sorun değil bir daha olmasın.
Diye dalga geçti ve derin bir nefes aldı.
H: o zaman ben daireme döneyim. Sana iyi uykular.
E: teşekkür ederim sana da iyi uykular. Uyuyacak mısın bilmiyorum ama...
H: yeni bir şarkı besteliyorum. Sözlerini tamamladığımda uyuyacağım.E: öyle mi? dinlemek için sabırsızlandım şimdi. Eminim güzeldir.
Öylesine söylediğim bir cümle Hürkanın dikkatini çekti.
H: gelmek ister misin?
E: nereye.
Diye sordum anlam vermeye çalışarak.
H: evime. Yeni bestemi dinlemeye.
Sonra kibarca ekledi;
"Yanlış anlama, sadece sabırsızlanıyorum dediğin için böyle bir şey söyledim. Asla farklı bir sebebi yok. Hayır dersen anlarım."O an beklediğim fırsatın böylesine hızla ayağıma geldiğine inanamadığım bir andı. Hürkan Gügen burada karşımdaydı ve bana yeni bestesini herkesten önce dinlemem için evine gelmemi teklif ediyordu. Garip bir cesaretle başımı salladım.
E: olur.
"Sen kafayı yemişsin çocuğun evine mi gideceksin?!"
İç sese aldırış etmedim. Biliyordum ki bu adım beni hedefime götürecek en zor adımdı. Ve ben o adımı attım.
Anahtarımı alıp evden yukarı doğru merdivenlerden çıktık, Hürkan kapıyı açarken;E: ayakkabılarımla girebilir miyim?
Bu cümle Hürkanı güldürdü.
H: ünlü olduğum için mi?
Diye sordu kapının kilidini açarken.
E: yani.. ünlü olunca böyle güncelleme gelmiyor mu insanlara? Evde ayakkabı ile yaşama güncellemesi.
Hürkan bir kez daha sessizce güldü ve başını salladı.
H: o güncelleme bana gelmedi. Ve şunu da bil ki, insan kalmaya karar verdiği bir yere ayakkabı ile girmez Emre...
Hürkanın cümlesi beni gereksiz yere etkilerken, aramızdaki saçma gerilime son vermek için espiri yapmaya karar verdim.
E: o zaman ayakkabılarımla giriyorum?
Saçma espirim Hürkana tebessüm ettirirken bir yandan da ayakkabılarımı çıkarıyordum. Ayakkabılarımı ayakkabı raflarından birine bırakıp kendimi Hürkanın evini ve onun iç dünyasını keşfedeceğim bir yolculuğa bıraktım.
E: bunlar çocukluk fotoğrafların mı?
Diye sordum zümrüt yeşili koridor duvarlarında asılı fotoğrafları göstererek.
H: evet babamın bir fotoğraf stüdyosu vardı o yüzden her anımın fotoğrafı var.
Dikkat çekmemek için fazla incelemeden Hürkanın pesinden içeriye doğru ilerledim. Salonuna ulaştığımızda dikkatimi ilk çeken, salon kapısının tam karşısında, pencerenin önünde duran muhteşem piyano oldu.
E: sen... Piyano mu çalıyorsun?
H: evet çalamadığım müzik aleti yoktur ama şarkı yaparken gitar çalmayı tercih ediyorum. Piyano çaldığımı bu dünyada gören tek bir kişi bile yoktur. Sadece yalnızken çalarım.
( yazar: evet Hürkan hirsizmis arkadaşlar müzik aleti çalıyor)
H: Piyano benim için bir nevi dinlenme yöntemi. Kahve içer misin?
E: kahve içer miyim?
Diye sordum anlamayarak.
H: kahve.
Dedi ağır ağır tekrar ederek. Başımı salladım.
E: olur.
H: tamam kahvelerimizi yapıp geliyorum üşümezsen balkona geçebilirsin. Gitarım ve beste defterim orada.
E: tamam.
Hürkan mutfağa giderken tedirgin adımlarla balkona çıktım. Balkonun camekânla kapatmıştı, camlara vuran yağmur damlaları ve aralık camekândan esen rüzgar, bestelerini neden burada yaptığını gösteriyordu. Hürkan'ın ışıklarla bezenmiş balkonu tam bir ilham yuvasıydı. Göz ucuyla beste defterine baktığım sırada çekinerek gözlerimi dışarıda yağan yağmura çevirdim. Gözlerim yağmuru görürken aklım evin cama vuran yansımasında Hürkanın hayatına dair bilgi arıyordu. İçimdeki başarı hırsı, hayatım boyunca beni dünyada var olabilecek bir ton güzel duygudan mahrum etmişti, biliyordum.H: geldim.
Hürkan'ın elinde iki kupa kahveyle balkona girip kahveleri masaya bıraktığında irkildim.
H: korkuttum mu?
E: hayır, ben... şey... dalmışım.
Diye lafı eveleyip gevelerken Hürkan karşıma oturdu ve beste defterini alıp masanın ortasına koydu
H: yağmuru mu izliyordun?
E: ne? Hayır. Ben genelde yağmuru izlemem.
Hürkan bir anda kurduğum cümle karşısında kaslarını çatarak arkasına yaslandı. O sırada üşüdüğümü fark ettim ve kollarımı ovuşturdum.
H: üşüdün, değil mi? Bekle...
Tok sesiyle mırıldanıp ayağa kalktı ve kendi koltuğunda duran kırmızı battaniyeyi omuzlarıma bırakmak için eğildiğinde derin nefes aldım.***
Aglayin ezikler burada kesiyorum 1036 kelime yazmışım cus neyse askolarim umarım güzel olmuşturrr öpüldünüz....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rengarenk acılar...
Romancebu hikaye Beyza Alkoç "no 26" tarafından uyarlanan bir hikayedir.