25| Fotoğraf Kabini

24.8K 2.3K 343
                                    

Merhabaaa.

Bir o kadar berbat, fakat bir o kadar da mükemmel bir gün geçiriyorum. Dün akşam sekizden beri ayaktayım, ne uyku tuttu ne başka bir şey. Yirmi dört saattir uyumuyorum gibi bir şey. Kafayı yemiş durumdayım. Bugün bana iyi gelen tek şey Kim Jiwoong'du.

Yb'yi aksatmak istemedim. Normalde olsa asla atmazdım bu halimle fakat daha dün düzenli olarak atacağım dedim, sizi yarı yolda bırakmak olmazdı.

Bunun için bol bol yorum rica ediyorum.

İyi okumalar♡

•••

•••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•••


Jeongguk dersten çıkalı yirmi dakika oluyordu ve ben gecikmiştim. Bahçede onun bulunduğu fakülteye doğru yürürken profesörümle karşılaşmıştım ve beni uzun bir konuşmaya çekmişti. Derslerde kendimi yeterince gösterdiğim için bir tek benimle düzgün iletişim kuruyordu. Adam benimle konuşmaya bayılıyordu, ağzımın iyi laf yapmasının etkisi vardı tabii.

Durum böyle olunca Jeongguk'un çıkışına yetişememiştim ve nerede olduğunu birkaç arkadaşını yolda çevirerek öğrenmiştim. Her zamanki gibi fakültenin karşısındaki kafeye gitmişti arkadaşlarıyla. İşi gücü yoktu, her ders çıkışı o kafede oturuyordu. Dersleri biraz boşluyordu fakat ona kızamıyordum işte. Üniversite sınavına köpek gibi çalıştıktan sonra doğal olarak dersleri boşlama evresine girmişti. Birçok dersten kalma noktasına geldiğinde çalışkan haline döneceği için onu kendi haline bırakıyordum.

Kafenin içine girdiğimde onların kafenin arka bahçesinde oturduklarını gördüm. Genellikle arka bahçesi dolu oluyordu zaten, sigara içmek serbest olduğu için. Oturduğu sandalyede bacağını bacağının üstüne atmış, bir koluyla yanındaki omega arkadaşının omzunu sararken diğer elinde sigarasını tutuyordu. Pazuları deli gibi göz önündeydi, kafayı sıyıracaktım. Giydiği siyah tişört dar gelmişti, kaslı göğüslerini dahi görebiliyordum. Tanrı aşkına, daha on sekiz yaşındaydı; nasıl bu yaşında böylesine çıldırtıcı bir fiziğe sahip olabilirdi?! Sabrımı sınıyordu resmen.

Arka bahçeye çıkan kapıyı açtığımda bakışları direkt bana döndü. Arkadaşının omzundan kolunu çekti ve ben yanındaki boş sandalyeye oturmadan önce üzerine eğilmeden duramadım. Sigarayı tutan eli anında enseme yerleşti, dudaklarıma kimseyi umursamadan ıslak bir öpücük bırakıp arkasına geri yaslandı. Yanına oturduğum gibi sandalyesini bana doğru yanaştırdı. Kolumu omzuna atıp kendime çektim onu, kafasını omzuma doğru yaslayıp bize tip tip bakan arkadaşlarına aynı şekilde tip tip baktı.

"Açık konuşacağım, bu kadar yakışan bir çift görmedim daha önce. Tüm shiplerimi sollarsınız."

Adını hatırlamadığım çocuk konuştuğunda Jeongguk kıkır kıkır güldü. Hoşuna gidiyordu yakıştırılmamız. Ruh eşi olduğumuzu öğreneli bir gün dahi olsa ondan önce de bizi yakıştıranlar, ima edip duranlar oluyordu. Bunları duyunca yüzünde güller açıyordu hemen. Bitiyordum ben de o güllerine.

West Coast Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin