it's been pretty long since we've last seen

136 16 20
                                    

Oturduğu bankta, gece yarısını geçmeye başlayan saate bakmaya çalıştı sarı saçlı oğlan. Ağlamaktan kısılan gözlerine değil de iyice bastıran yağmura yormak istedi ekranı net göremeyişini.

Alıştığı bir şeydi neyse ki, derin bir iç çekip başını geriye yasladı. Aklındaki düşünceler saatlerce ağlamasındandır ki sonunda hafiflemişti. Ayağa kalması gerektiğinin farkındaydı, Felix'i yeterince endişelendirdim, diyerek başının dönmemesi için sakince kalktı banktan. Sırılsıklam olmuştu ve onu böyle gören ev arkadaşından sağlam bir azar yiyecekti.

Adımlarını düzgün tutmak için çabalamadı, bu saatlerde kimse olmazdı etrafta zaten. Ellerini cebine atıp yoluna devam edecekken duyduğu sesle olduğu yerde durdu birkaç saniye.

Doğru duyduğunu belli edercesine ikinci kez miyavlayan kediyle adımlarını sesin geldiği yere çevirdi bu kez. Cılız çıkan sesi yavru olduğunu düşünmesini sağlamıştı kedinin, yaklaştıkça etrafına bakınıyordu dikkatlice Minho. Bu havada o kediyi bulmadan gitmezdi o, insanlara karşı soğuk kalbi hayvanlara aynı şekilde buz kesemiyordu.

Sonunda, dedi. Gördüğü, muhtemelen avcu kadar olan yavru kediyle ayaklarının sırılsıklam olmasını umursamadan su birikintisine girip ensesinden tutarak avuçlarına aldı kediyi. Üzerindeki ince ceketinin içine saklayıp fermuarı kapattı tamamen, kediyi ceketin üzerinden sıkıca tuttu. Titreyen minik bedenle yüzünü buruşturdu.

Adımları hızlıydı öncekinin aksine. Bu kez ısıtması ve beslemesi gereken bir bebeği vardı.

Köşeyi döndüğünde girdiği sokakta Felix'in uyumadığını bildiği için dairelerinin ziline basmaktan çekinmedi. Yerinde durmak çok zordu sarı saçlı oğlan için o an, kıpırdanarak kapının açılmasını beklerken elinin altındaki yavruyu okşadı. Açılan kapının ardından gördüğü sinirli gözlerle sevimlice gülümsedi Minho, içeri girer girmez ceketinin önünü açtı.

"Bu şekilde olmaz tamam mı? Geceleri çıkıp çıkıp gidemezsin. Nerede olduğunu bile bilmiyorum tanrı aşkına, kafayı mı yedin? İnsan telefonlarımı açar Minho."

Sinirle karışık kırgınlık içeren seslerle derin bir nefes aldı oğlan bu kez. Arkadaşının haklı olduğunu çok iyi biliyordu, yine de düzgün bir açıklama yapmak yerine ceketini açıp hala ıslak olan ve titreyen yavruyu Felix'in kucağına bıraktı.

"Bilmeni istesem oturur evimde zırlardım Felix, sal biraz amına koyayım."

Ceketini ve üzerindeki sweati çıkarıp kediyi tekrar aldı. Arkasından söylenmeye devam eden çocuğu umursamadan merdivenlere yöneldi. Tüm ilgisi kedinin üzerindeydi bu kez. Simsiyah tüylerine bakıp gözlerinin rengini sorguladı içinden. Bir an önce sıcak bir duşa sokması gerekiyordu kediyi, o kadar üşümüştü ki gözlerini bile açmamıştı şimdiye kadar. Muhtemelen hasta olacaktı, güneş doğunca aşıları için veterinere götürmeli ve ihtiyaçlarını almalıydı.

Odasına girip banyosunun kapısını açtı Minho, o sırada tekrar açılan odasının kapısına bakma gereği duymamıştı. Felix'in dayanamadığı için peşinden geldiğini biliyordu. İçi sıcacık oldu bir an, en yakın arkadaşının onu anladığını biliyordu Minho. Elinden gelse endişelendirmezdi, akşam huzurlu bir uyku çekebilmeyi kendisi de Felix kadar istiyordu.

Ayarladığı suyla kediyi küvete bıraktı, ellerinin çizileceğini biliyordu. Kedi rahat durmayacaktı. Yine de umursamadı bunu da, yanına eğilen Felix suyu eline almıştı çoktan yapması gerekeni bilir gibi.

"Kedimiz çok tatlıymış ama adını ne koyacaksın?"

Gülümseyerek konuşurken kedinin tahmin ettiği gibi Minho'nun elini çizerek kaçmaya çalışmasıyla alt dudağını ısırdı sertçe.

"Sung, sungie?"

Hep sessiz ve sakin çıkan sesiyle yanıtladı sarışın olan. Kelimelerin dudaklarından çıkış şekli o kadar sevimliydi ki kimse itiraz edemezdi bu isteğine, Felix de başını sallayarak onaylamıştı. İkisi de bu ismin nereden geldiğini bilmiyordu, sevimli gelmişti Minho'ya sadece bir an. Siyah tüyleriyle uyuyordu.

Güzelce yıkadığı sungie'yi ufak bir havluya sarıp çıkardı banyodan, uyuyacağını söyleyen Felix odadan çıkıp gitmeden önce şimdilik iyi olduğuna emin olmak için son kez baktı arkadaşına. Kapıyı arkasından kapattığında odada kediyle yalnız kalan Minho minik bedeni kurutmak için havluyu açmıştı. Ilık duşun etkisiyle daha iyi olmasını umdu, kurutma makinesini uygun bir sıcaklığa getirerek sungie'nin tüylerini tamamen kuruttu yüzünden silinmeyen gülümsemesiyle.

Biraz olsun kendine gelen kediyi çıplak göğsüne yatırdı, yatağa uzanarak uyuyabilmek için gözlerini kapattı. Kedinin yumuşak tüylerini okşarken hissettiği titreşim ve mırlama sesiyle gülümsedi sadece, sungie yerini sevmişe benziyordu. Ağırlaşan göz kapaklarına daha fazla direnemeyeceğini anladığında kabus görmemeyi diledi sadece.

-

Karaktere alışmanız ve Minho'nun iç dünyasını biraz olsun anlamanız için giriş bölümü gibi düşünün.

İlk ficim değil ama ilkmiş gibi heyecanlıyım hadi bakalım.

deep end | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin