Sen de Kimsin??

332 26 186
                                    


Yazar notu: Bu hikaye günümüz 21. Yüzyılda geçiyor, öbür kitapta bahsettiğim gibi yıkılan ülkelerin ölmediğini göz önünde bulundurarak okuyun ki bazı bölümlerde kafanız karışmasın, "selçuklu döneminde şehir mi vardı" falan demeyin diye :d

•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡•♡

(Selçuklunun bakış açısı)

Gözlerimi tekrar açtığımda çoktan akşam olmuştu.
*AKŞAMA KADAR UYUDUM MU BEN? NE ARA BU KADAR YORULDUM Kİ??*
diye şaşkınlıkla geçirdim içimden.
Hareket etmeye yeltendiğim sırada üstümdeki örtüyü fark ettim. Biri ben uyurken gelip üstümü örtmüştü. Muhtemelen evin sahibiydi bu.
Yavaşça koltuktan kalktım ve gerindim. Uykumu yeterince aldığımı düşünüyorum.
Ayağa kalkınca koltuğa bıraktığım örtüyü güzelce katladım.
Neden bilmiyorum ama sebepsizce gidip yatak odasını kontrol etme gereği duyuyordum. Sessiz adımlarla yatak odasına doğru ilerledim. Kapı kapalıydı. Sabah kapalı değildi oysaki.
Acaba açmamam mı gerekiyordu? Sonuçta kapı boş yere kapatılmıyor.
Sonunda dayanamadım cesaretimi topladım ve kapı kolunu çevirip içeri girdim.
Evet yatakta birisi uyuyordu. Belki de uyumuyordu. İçimden:
*Seni yemez merak etme, bunu yapacak olsaydı şimdiye çoktan yapmıştı..*
Diyerek gerilmemeye çalışıyordum.
Yaklaştım, yaklaştım ve sonunda onu görebilecek pozisyona gelip yatağın başucuna çömeldim.
Bu ülkeyi ilk defa görüyordum. Daha önce onunla tanıştığımı sanmıyordum.
Sadece ay ışığından yararlanarak çözebildiğim şey, onun ten renginin de benimki gibi mavi olduğuydu.
Saçlarının rengi kar beyazıydı, saçları benimkinden biraz daha kısaydı.Ve yalan söylemeyeceğim...
Gerçekten de yakışıklıydı..
•••
*TANRI AŞKINA! Neler diyorum ben!?*
Düşündüğüm şeyden utanıp kafamı sağa sola sallayarak kendime geldim.
Kimdi bu adam? Beni buraya o mu getirmişti?
Başımı eğip iki gün önce ne olduğunu hatırlamaya çalışırken yataktan gelen sesle irkilip yerimden sıçradım.

Evet, tüm sorularımın cevabını verebilecek olan kişi;
- Sonunda uyandın mı uykucu?
deyip yataktan doğruldu ve yüzünü bana çevirdi.

Gülümseyerek bana bakıyordu.
Gözlerim onun gözlerine kaydı istemeden..
Gözleri.. çok güzellerdi. Gece karanlığı kadar koyu ve canlı bir lâcivert.. Gözlerindeki parıltılar da yıldızlardı sanki.
O an kendimi gerçekten de transa girmiş gibi hissediyordum.
O şekilde konuşmaya çalıştım ve;
+ Şey... B- ben.. Seninle t- tanışıyor muyum acaba?
diyebildim sadece. Konuşmayı bile becerememiştim. Ve sebebini anlayamadığım şekilde sesim kekeme gibi çıkmıştı.

Gülümsemesini silmedi ama yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu.

- Hayır, aslında daha önce tanışmamıştık. Seni gecenin karanlığında yolun ortasında o halde yanlız bırakmak istemedim sadece..

Neyi kastettiğini anlamıyordum. Başka bir soru sordum.

- O- o bahsettiğin akşam ne olduğuna dair hiçbirşey hatırlayamıyorum.

- Hiçbirşey hatırlamıyor musun?

- ... Hayır.. k- kötü birşey mi olmuştu?

           ..Birkaç saniye sessizlik oldu..

- Aslında.. ne yaşadığını ben de bilmiyorum.. Ben de uyanınca sen bana anlatırsın diye düşünmüştüm..

- G- geçekten mi?
   *O da mı bilmiyordu yani neler olduğunu?*

-... Evet.. ama istersen seni neden evime getirdiğimi anlatayım.

- T- tabiki, öğrenmek isterim.

Yatakta duruşunu dikleştirdi ve arkasındaki yastığa yaslanıp konuşmaya başladı.

- Gece şehirdeki işimi bitmiştim ve eve doğru yürüyordum.
Evin yolunu yarıladığım sırada ormanın içinden geçen bir yürüyüş yolunda seninle karşılaştım, ayakta duramayacak kadar bitkin görünüyordun, yürürken yalpalıyordun ve... ağlamaktan gözlerin kızarmıştı...
O gece alkol alıp almadığını bilmiyorum ama yürürken bacakların titriyor ve her an düşüp bayılacak gibi duruyordun.. Yani.. her ne yaptıysan seni cidden yormuştu..
En sonunda yolun kenarındaki ağaçlardan birinin altına oturduğunu gördüm
Yanına gelip gelmeme konusunda başta emin olamadım ve birkaç dakika bekledim.
En sonunda yanına gelmeye karar verdim ama  ben gelinceye kadar çoktan uykuya dalmıştın. Yanına çömeldiğim zaman kıyafetinin omzundaki yırtıkla, sağ bileğindeki kızarıklığı fark ettim.
Biri ya da birşey bileğini çok fena sıkmıştı. Seni de biraz hırpalamıştı.
Seni orda öyle bırakmaya da gönlüm razı olmadı ve seni buraya getirdim...
Evde bileğine biraz merhem sürdüm ve anlaşılan bugün biraz daha toparlamış..

Şaşkın şaşkın anlattıklarını dinledim ve bir süre suratına öylece bakakaldım.
O gece ne halt yediğimi de düşünmeden edemiyordum. Kim bilir ne yapıp da o hale gelmiştim.
Söz konusu ben olduğumda akla gelmeyecek senaryolar gerçekleşiyordu genelde.
Böyle düşünürken aklıma aniden gelen birşeyle kıpkırmızı kesildim.
*Bunu yapmış olamam değil mi??
TANRIM UMARIM YAPMAMIŞIMDIR, umarım düşündüğüm şeyi yapmamışımdır!!
YAPMIŞ OLAMAM!! YAPMIŞ OLMAMAMLIYIM!*
Git gide daha da kızardığımı hissediyordum. Dışarıdan nasıl göründüğüme dair en ufak fikrim yok ama umarım hissettiğim gibi görünmüyorumdur çünkü şu an domatese döndüğünden %110 emin sayılırım.

Karşımdaki de tipimden anlamış olacak ki tekrar konuş maya başladı.

- Şey... s- senin şu an aklına gelenler benim de aklıma gelmedi değil, yani... şey..ehem.. istersen konuyu kapatabiliriz..

Dediği şeyle daha da kızardım.
O anki utançla yapabildiğim tek şey ellerimle yüzümü gizlemekti
Keşke yer yarılsa da içine girsem diye geçirdim aklımdan.
Hayatım boyunca bu kadar utandığımı hatırlamıyorum..

Omzuma koyduğu eliyle kendime geldim

- Hey, bu kadar utanmana gerek yok, gerçekten.. istersen bu konuyu bir daha açmayız.

Kafamı kaldırıp onyaladığımı belirtmek için başımı salladım.

- Adın ne senin algın?

Diye sordu

(Algın: eski türk dilinde sevimli demek, ama Selçuklu bu kelimenin anlamını bilmiyor)

Çekinerek adımı söyledim

- Adım Selçuklu Devleti.. Algın ne de anlama geliyor?

- Bunu çok kafana takma algın, Ben de Moğol İmparatorluğu, tanıştığıma memnun oldum.
Ve benimle konuşurken bu kadar gerilmene gerçekten gerek yok.

Dedi gülümseyerek..

- Ben de tanıştığıma memnun oldum homar.

- Homar da ne demek?

- Kafana takmama gerek yok homar hehe

- Öyle diyorsan..
Deyip tekrar gülümsedi.

Be de gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdim.

(Homar: eski türkçede yakışıklı demek ama moğol da bu kelimenin anlamını bilmiyor .d)

Bir süre bu şekilde karşılıklı konuşarak birbirimizi tanımaya çalıştık. Ailelerimizden, kardeşlerimizden, arkadaşlarımızdan falan bahsettik..
Çok ortak noktamız vardı
Şimdiden iyi anlaşmaya başlamıştık birbirimizle, umarım ileriki zamanlarda daha da iyi anlaşırdık..

°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡°♡

Umarım bölümü sevmişsinizdir canlar, yazım hataları olabilir ve daha 1000 kelime bile etmiyor ama yazmaya çalışıyorum işte olduğu kadar :,)
Diğer bölümü de en kısa zamanda atmaya çalışacağım ama malum okullar yüzünden biraz zaman alabilir sonraki bölümü yazmak ;-;

-kelime sayısı 852-

♡♡♡

Eski ama yeni bir aşk (bırakıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin