𝘤𝘩𝘢𝘱𝘵𝘦𝘳 1

1K 72 400
                                    

armincoktatli_'ya ithaf edilmiştir ❤️

●▬▬▬▬๑۩۩๑▬▬▬▬▬●

y/n's pov

"Dosyaları hazırladın mı? Hazırsa çıkalım istersen." dedi Jean kravatını çekiştirirken. Masanın üstüne eğilmiş, üstünde çalıştığım dosyalara bakmaya çalışıyordu. Böylece beni randevuya çıkarabilirdi.

Jean'ın yüzüne bakmadan gülümsedim. Dosyalar ve gerekli sunumlar hala hazır değildi ama mesaiye kalmanın anlamı yoktu. Çünkü bu çekici adam beni seviyordu ve benimle daha fazla ilgilenmek istiyordu.

Dosyaları evde de bitirebilirdim. "Bitmediler ama senin için bir iyilik yapabilirim. Sen otoparka geç ben toparlanıp geliyorum." dedim suratına ilk defa bakarak. Yüzü aydınladı ve yanağımdan bir makas aldı.

Hiçbir heyecan hissetmezken en içten gülümsememi vermeye çalıştım. "Pekala, beni ekmezsen iyi olur." diyebildi akıllı çocuk. Eh, huyumu bilmesi güzel bir şeydi fakat bu sefer onu ekmeyecektim.

Yıllardır aynı adamı sevmekten yorulmuş hale gelmiştim ama Jean, benimle randevuya çıkmak için o kadar ısrar etmişti ki onu kırmadan edemedim. Beni sevmeyen bir adam için daha fazla vakit harcamayacaktım. Yeni sulara yelken açma vaktim gelmişti belki de.

Başımı sallayıp Jean'ın gidişini izledim. Makyajımı tazeleyip ve patrona haber verdikten sonra huzurlu bir şekilde işten çıkacaktım.

Yarım kalan dosyalarımı kaydedip flaşıma aktardım. Eve gidince laptopumdan işlerime devam edecektim. Masamı toparlayıp el çantamı yanıma alarak tuvaletin yolunu tuttum.

Yüksek topuklularım bileğimi acıtırken çok da umrumda olduğunu söyleyemezdim. Çünkü kırmızı elbisem ve topuklularımla tanrıça gibi gözüktüğümü kabul etmem gerekiyordu.

Lavabonun kapısını açıp içeri girdim. Makyajımı tazeleyip yüzümü incelediğimde harika bir randevu olacağını anlamıştım ama içimdeki buruk ve rahatsız edici hisse bir türlü anlam veremiyordum. O hissi gözardı ederek lavabodan çıktım.

Şimdi sıra 'patronuma' haber vermekti. Gözlerimi devirerek saçlarımı geriye doğru attırdım. Belki de bugün beni fark edebilirdi ha?

Uzun koridorda yürürken bu düşüncelerimin saçmalık olduğunu, beni asla o yönde görmeyeceğini bildiğim bir adamdı, uğraşmaya gerek olduğunu düşünmüyordum ama kalbimdeki minik kıpırtılar ve beni belki de beğenebilir düşüncesi aklımdan ve kalbimden çıkmak bilmiyordu.

Patronun odasını gördüğümde üstümdeki kırmızı ve dar elbiseyi düzelttim. Birkaç defa boğazımı temizleyip kapıya ulaştım. Bu bir dakikadan bile az süren yolda aklımdan türlü türlü düşünceler ve saçmalıklar geçmişti. Bunları gözardı ettim ve kapısını tıkladım.

İçeriden 'Gel.' sesini duyduğum an kapıyı çok sert olmayacak şekilde açtım. Topuklularım benim geldiğimin habercisiydi.

Patronla göz teması kurmadan kapıyı kapattım. Gözlerine bakmamak için mücadele vermem gerekiyordu.

"Efendim, ben çıkıyorum." dedim saygıyla. Gözlerine bakmak istiyordum ama yüzündeki tepkiyi görmek de istemiyordum. Bana ümit verebilirdi, bazı şeyleri yanlış anlayabilirdim.

Birkaç saniye boyunca ses gelmedi, kafamı kaldırmak zorunda kaldım. Gözlerimiz buluştuğunda vücudum uçtan uca titretmişti. Mavi okyanus gözleri keskin bakışlarla beni süzüyordu. Nereye gideceğimi merak etmişti belki de.

Büyük bir nefes verip gözlerini kapadı Armin. Gözlerini geri açtı. "Nereye gidiyorsun?" dedi tehditkar sesiyle.

Ondan hoşlandığımı biliyordu. Böyle şeyler söylemesinin anlamı neydi ki? Beni merak ettiğini düşünebilirdim.

Blessed with u ༄ 𝘼𝙧𝙢𝙞𝙣 𝘼𝙧𝙡𝙚𝙧𝙩Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin