Yine sıkıcı bir güne gözlerimi açmıştım. Dün gece Güneş'le geç vakte kadar yazıştığımız için hala uykum vardı. İstemeye istemeye yataktan çıkıp, banyo da elimi yüzümü yıkadım. Odamda ki giyinme odasına girip, üzerime gündelik sade bir kıyafet giydim.
Aşağı kata indiğimde Ayaz'ı koltukta uyuyakalmış bir şekilde gördüm. Ayaz abimdi. Tam bir baş belası bir abim vardı. Bela derken ciddi anlam da tam bir belaydı. Maalesef mafyaydı. İşi yüzünden onunla pek iyi anlaştığımız söylenemezdi.
Gözlerimi devirerek,salondan çıkıp,mutfağa geçtim. Kendime bir bardak su koyarken salondan bazı sesler duydum. Suyumu içip salona doğru yürüdüm. Ayaz'ın çoktan uyandığını ve öfkeyle telefondan biriyle konuştuğunu gördüm.
Ah kesin işleri ters gitmişti. Öfkesinden nasibimi almak istemediğim için çantamı alıp evden çıktım.
Dalgın bir şekilde yürürken telefonumun melodisini duydum. Çantamdan telefonu çıkardığım da Güneş'in aradığını gördüm. Gülümseyerek telefonu açtım. Güneş benim en yakınımdı.
-"BEGÜM!!!"
Güneş'in yüksek sesiyle, telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Her zaman ki gibi enerjikti. Telefonu tekrar kulağıma doğru götürdüm.
-"Sakin Güneş! Dinliyorum seni. Noldu kız?"
-"Aslında bir şey olmadı, ben bir an enerji patlaması yaşadım. Aman neyse. Sana attığım konuma gel! Bizimkilerle beraber oturuyoruz."
Cevap vermeme fırsat vermeden telefonu kapattı. Güneş bazen beni çıldırtıyordu!
Güneş'in attığı konumu görünce tebessüm ettim. Attığı konum küçük bir parktı. Bizim parkımız...
Bir taksiye atlayıp, şoföre konumu söyleyip oturduğum yerde arkama yaslandım. Telefonumu elime aldığım da Ayaz'ın 58 aramasını gördüğümde afallayarak telefona baktım. Yine ne olmuştu kim bilir!
Ayaz şuan umrum da değildi. Araba durunca parka geldiğimi anladım. Şoföre parasını uzatıp, taksiden indim. Parka doğru ilerlerken bana doğru koşan kızı görünce gülümseyerek kollarımı açtım. Güneş benden ayrıldığın da diğerlerini gördüm.
Çardağa geçtiğimde Ateş'in yanına oturdum. Ateş'i Güneş kadar seviyordum. Yanına oturduğum çocuk gülerek kolunu omzuma attı.
-"Naber koçum"
Bu çocuk artık beni erkek gibi görmeyi bırakmalıydı! Gülerek gözlerimi devirdim.
-"Aaa orda ki Nina'mı?" Hızlıca kafasını arkaya çevirdiğin de kahkaha attım. Nina onun hoşlandığı kızdı. Bugün ortalıklar da yoktu. Şaşırmama fırsat kalmadan, Ateş'in ters ters bakan gözlerini fark ettim.
-"Yazıklar olsun sana. Konuşma benimle."
-"3 künefe alayım, barışalım. Ne dersin?" Künefeyi duyduğu an da adeta gözleri parladı!
-"Begüm'cüğüm hiç gerek yoktu demek çok isterdim, ama gerek vardı canım." Gülerek başımı iki yana salladım. Bu çocuk hiç bir zaman değişmeyecekti.
Afra elinde ki uno kartlarıyla çardağa geldi. Doruk ve Sarp kartları görünce kaşlarını çattılar. Sanki hiç uno kartları görmediler...
-"Bunlar ne kızım? "
-"Neye benziyor Sarp'cığım?"
-"Karta."
"Sarp sen ciddi misin!? Ne olduklarını biliyorsan ne diye soruyorsun gerizekalı!"
-"Afra çok fazla konuştun sus," diyerek Sarp haksızlığını kabul etti.
Almira ile Afra çardağa getirdikleri kolaları, aldıkları plastik bardaklara koydular. Oyuna başlayacağımız esnada siyah bir araba biraz ilerimizde durdu. Bir şeylerin yolun da gitmediğini anlamam uzun sürmemişti. Kaşlarımı çatarak arabaya baktım. Diğerleri de baktığım yöne bakışlarını çevirdiler. Arabadan inen yüzü tanıdığım için ters ters Ayaz'a baktım.
Çardağın yanına gelerek öfkeyle bana bakıp, kafasıyla masanın üstünde ki telefonumu gösterdi.
-"O telefon, seni aradığım da açman için var küçük hanım! Şimdi derhal arabaya." Şuan yüzünü dağıtmamak için zor duruyordum!
~Son