(Hyunjin'in Anlatımıyla)
Okuldan nefret ediyorum. Üstüne üstlük okul değiştirmekten iyice nefret ediyorum. Eski okulumdan kavga ettiğim için kovuldum ama ben haklıydım. Burada arkadaşlarım Minho, Chan ve Jeongin'in olduğu okula başladım ve sabah sabah şu lanet olası sınıfı bulmak için koridorda yürüyorum. İçimden lanet okumaya devam ederek sınıfı bulmaya çalışırken Chan'ın bana seslendiğini duydum.
"Hyunjin! Kaç defa seslendim duymuyor musun?"
"Kusura bakma hyung dalmışım."
"Neyse önemli değil ben de sana sınıfı göstermek için seslenmiştim zaten. Sınıf o tarafta değil.
"Ya iki saattir sınıfı arıyorum bulamıyorum ben de""Benimle gel"
Chan'ın dediğini başımla onaylayıp yanından yürümeye başladım. Bir yandan onunla birlikte yürüyor bir yandan da okulu inceliyordum. Okul kocaman ve güzeldi. En azından
eski okuluma göre. Biraz daha yürüdükten sonra Chan durdu."Sizin sınıfınız burası. Minhoyla aynı sınıftasın."
"Peki sen? Kaçıncı kattasın?"
"Bir üst kattayım. Jeongin de bu katta. Zaten teneffüste yanınıza geliriz."Chan lafını bitirir bitirmez zil çaldı. Ne güzel konuşuyorduk şurada. Ne diye zil çaldı ki!
"Neyse Hyunjin, zil çaldı. Ben sınıfa gidiyorum. Teneffüste görüşürüz."
"Peki, görüşürüz hyung."
Chan merdivenlere doğru yürümeye başlayınca ben de sınıfa girdim. Doğrusunu söylemek gerekirse sınıf bayağı kalabalıktı ama benim için pek de değil. Çünkü atıldığım
okulda bundan çok daha kalabalık sınıflar vardı. Benim böyle düşünmem normal sayılırdı. Yani bana göre. Eminim çoğu kişiye kalabalık geliyordur.
Yeni sınıfımla eski sınıfımı karşılaştırmayı bir kenara bırakıp gözlerimle Minho'yu aradım. En arka sırada arkadaşlarıyla birlikte oturuyordu. O tarafa doğru yürümeye başladım. Yanlarına gittiğimde beni hemen fark etti."Hyunjin! Hoş geldin."
"Hoş buldummm"
"Keşke biraz daha erken gelseydin birlikte otururduk."
"Sınıfı bulamadım bir türlü. Sonradan Chan hyungla karşılaştım sınıfı bana o gösterdi. Göstermese daha da geç kalırdım herhalde. Lanet olası okulu niye bu kadar karışık yaparlar ki!?!?"
"Sakin ol Hyunjin."
Minho'nun verdiği cevapla sesimin biraz yüksek çıktığını fark ettim. Birkaç kişi sesin kimden geldiğini anlamak için etrafa bakıyordu ama daha yeni olduğum için sesimi tanımıyorlardı ve ben olduğumu anlayamamışlardı. Kendimi toparlayıp normal sesimle konuşmaya devam ettim.""Off sikiyim ilk günden bok gibi başladık."
"Dur daha yeni başla-"
Minho'nun lafı yarıda kalmıştı. Hoca sınıfa girdi ve yerimize oturmamız için bağırdı. Herkes yerine oturdu. Minho'nun yana doğru yönelmiştim ama orasının dolu olduğunu fark edince öyle ayakta kaldım.
Herkes bana bakıyordu. Kendi kendime ne kadar salak durumuna düştüğümü ve rezil olduğumu düşündüm. Boş bir yer bulup oturamadım bile. Hoca da anlamış olacak ki bana seslendi.
"Okula yeni mi geldin?""Evet hocam"
"Hoş geldin o zaman. Boş bir yere oturabilirsin."
Onaylar şekilde başımı sallayıp sıralara baktım. Tek boş yer vardı. Hocanın masasına en uzak, en arka sırada uyuyan bir çocuğun yanına oturdum. Ben oturunca irkilip uyanmış olacak ki birden kafasını kaldırdı. Şaşkın ve uykulu gözleriyle bana baktı. O kadar güzel gözleri vardı ki... Uykulu olmasına rağmen gözleri hayatımda gördüğüm en güzel gözlerdi. Birkaç saniye öyle birbirimize baktık. Sonra ben konuştum.
"Uyandırmak istememiştim."
"Önemli değil. Ben de hocanın geldiğini fark etmemişim yoksa kalkardım."
"Anladım."
"Adın ne?"
"Hyunjin. Senin?"
"Normalde adım Yongbok ama ben sevmediğim için Felix'i tercih ediyorum."
"Bence ikisi de çok güzel."
"Gerçekten mi???"
"Gerçekten tabii ki. İki ismin de çok güzel. Sen Felix denilmesini istiyorsan Felix derim."
"Teşekkür ederim."
Bir süre hiç konuşmayıp dersi dinledik. Ders de o kadar sıkıcıydı ki. Hiç dinleyesim yoktu. Minho'ya baktım. O da sıkılmış boş boş sıraya bakıyordu. Keşke yakınımda
otursaydı. Belki ders bu kadar sıkıcı olmazdı.
Felix'e baktım. O da bana baktı. Birden aklına bir şey gelmiş olacak ki defterinden bir sayfa koparıp bir şeyler yazdı ve kağıdı önüme ittirdi."Çok sıkıcı değil mi?"
Kalemimi alıp hızlıca cevap yazdım.
"Hem de çok sıkıcı."
"Minho'yu tanıyon mu?"
"Evet, benim en yakın arkadaşlarımdan."
"Haa"
"Ne haa"
"Anladım yani o anlamda""He öyle desene"
"Fark eder mi?"
"Yoo, nasıl hoşuna gidiyosa öyle de."
Zil yüzünden konuşmamız yarım kalmıştı. Şu lanet zil her seferinde en olur olmadık zamanlarda çalıyordu. Gerçekten çok sinir bozucu. Bunları düşünürken Minho'nun yanıma geldiğini fark etmemişim.
"Ne konuşuyodunuz Felix'le?
"Hiç öyle canımız sıkıldı konuştuk. Sorun mu var?"
"Ne sorunu Hyunjin? Öylesine sordum."
"Tamam, ben acıktım kantine götürsene beni."
"Gel gidelim. Ben de acıkmıştım. Bizimkilere de söyle gelsinler."
"Tamam söylüyom"
Tam bizim grubu açıp "Kantine gelin." yazacakken Jeongin'e çarptım.
"Hyunjin hyung!!"
"Bebek ekmek!!"
"Ya bıktım şu bebek ekmek isminden yeter öyle demeyin yaa."
"Olmaz, sen bizim bebek ekmeğimizsin."
"Umarım bir gün ekmek diye beni yemezsiniz."
Tam birşey diyecekken Chan lafa atladı.
"Tamam, hadi kesin de kantine gidelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Endless Love [Hyunlix]
FanfictionHwang Hyunjin, yeni başladığı okulda gördüğü bir çocuğa aşık olur.