Derse geç kalmamak için evden 45 dakika erken çıkmama rağmen durakta yarım saate yakın 7A'nın gelmesini beklemiştim. En sonunda pes edip daha fazla geç kalmamak adına gelen ilk A1'e bindim. O yokuşu çıkmayı göze almıştım, bugün ilk defa göreceğimiz bir hoca gelecekti çünkü. İlk dersten geç kalıp da hocanın gözüne batmak istemiyordum.
A1'den inip hızlı adımlarla yokuşu çıkmaya başladım. Bir yandan kayan beremi düzeltmeye çalışırken bir yandan da karların içinde dolaşan köpeklerin bana saldırmaması için dua ediyordum. Sonunda okul kapısından içeri girdiğimde nefes nefeseydim. Direkt olarak amfiye yöneldiğimde kapının kapalı olduğunu gördüm. Al işte, geç kalmıştım! Adımlarımı ders bitene kadar oturmak için kafeteryaya yönlendirecektim ki içimden gelen bir his beni durdurdu. Sanki amfi kapısına görünmez bir iple bağlanmıştım ve kafeteryaya doğru gitmem engellenmişti. Hatta sanki biri beni amfinin içine girmem için çekiştirmeye çalışıyordu. Bu hisse anlam verememiştim ama adımlarım çoktan beni amfiye götürmeye başlamıştı bile.
Çekinerek kapıyı çalarak amfiye adımımı attım. Sınıfta her zamanki sessizliğin aksine gülüşme sesleri hakimdi. Şaşırarak kendime oturacak bir yer aradım. Cam kenarında gözüme kestirdiğim yere doğru ilerlerken kürsüden gelen bir ses beni durdurdu. Tabi ya, yeni hocanın ilk dersi... Ve ben geç kalmıştım.
"Günaydın hanımefendi, hoşgeldiniz." Amfidekilerin gülüşme sesleri eşliğinde kürsüye doğru döndüm. Siyah takım elbisesi, iri koyu kahverengi gözleri, siyah-gri saçlarıyla yeni hocamız kürsüde dikilmiş gülerek bana bakıyordu. Uzaktan da olsa gülüşü o kadar dikkat çekiciydi ki... Şey, hemen kendimi toparlayıp boğazımı temizledim. "Geciktim hocam, özür dilerim." Gülümsemesine karşılık verip cevap vermeyeceğini düşündüğüm için arkamı dönüp sırama geçtim.
"Oturabilirsin tabii, sormana gerek yok." Çantamı sıraya bıraktığım an hocanın söylediği şey karşısında şaşkınlıkla duraksadım. İlk defa bir hocanın böyle bir tavır sergilediğini görüyordum. Hocaya tekrar baktığımda iç ısıtan gülüşü silinmiş, yerini sinirli bakışlar almıştı. Hocayla göz göze olduğumuz bir kaç saniye bana bir kaç gün gibi gelmişti. Gözlerini incelemekten herhangi bir cevap aklıma gelmediği için sessiz kaldığımı fark ettim çok sonradan. Hoca "neyse..." diye mırıldanıp dersi anlatmak için bilgisayara doğru eğildi.
Göz temasımız kesildiği an derin bir nefes almak aklıma geldi. Kendime gelmek için çantamdan çıkardığım suyu içerken özellikle yan sıradaki eski temsilci ve sevgilisinin bana doğru baktığını hissettim ama umursamadım. Klasik, bildiğimiz şeyler işte... Bu amfide bilindik olmayan tek şey şu an kürsüde ders anlatan hocaydı.
Tek kelimesini bile algılayamadığım dersten sonra hoca acelesi olduğunu söylerek hızlıca sınıftan çıktı. Arkasından kafamda binbir tane soru işaretiyle kalakalmışken arka sıramdakilerin konuştuklarına dikkat kesildim.
"Numan Hoca'yı çok sevdim ben, dersi çok iyi anlatıyor bence."
Numan Hoca... Demek ismi Numan'dı. Diğer derse girerken ve hatta eve giderken otobüste bile bu isim sürekli kafamda dolandı.
YOU ARE READING
Hocam Kocam Oldu
ЧиклитSen "gelincik"tin, bense senin gelinin olmak isteyen öğrencin....