Saatlerdir telefonu açmıyordu. Attığı mesaja girip tekrar tekrar okudum.
"Işim var, beni merak etme bebegim"
Hiç Jisung'un atacağı bir mesaja benzemiyordu. Hasta olduğum için işi vardır diyerek kendimi durdurmaya çalışıyordum. Fakat olmuyor. Böyle boş boşta oturamıyordum. Yatağımdan kalkıp hızla dolabıma yöneldim. Durağı arayıp taksi istedim ve üstümü sıkıca giyinip eşyalarımı alarak evden çıktım. Tam kapıyı kapattığımda taksi kapının önünde durdu. Hızla binip adresi söyledim ve derin bir nefes alarak iyi olduğunu kendimi ikna etmeye çalıştım. Yolda bir kaç kez yine aramayı denedim fakat hâlâ açmıyordu.
Sonunda araba Jisung'un evinin önünde durduğunda parayı verip hemen indim ve evin kapısını çaldım. Gerginlikle dudağımı yalarken kapı açıldı. Tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyeceğim sırada gördüğüm yabanci bedenle kaşlarımı çatıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Karşımdaki bedeni kısık gözlerle süzmeye başladım.
Mor saçlari iri gözlerinin üstüne düşmüş, uzun kirpikleriyle iç içe geçmişti. çıkık elmacık kemikleri üzerinde pürüzsüz teni kış güneşinde dahi parlıyordu. Kemerli burnu ve pembe dudakları uyumla yerleştirilmişti adeta yüzüne.
Bu kadar güzel bir çocuğun neden Jisung'un evinde olduğunu anlayamazken içimdeki kıskançlık duygusunu bastırmaya çalışarak konuştum.
"Jisung nerde ve siz kimsiniz?"
Mor saçlı çocuk sanki beni tanıyormuş gibi samimi bir gülüşle cevap verdi.
"Minho ben, Jisung'un yakın arkadaşıyım. Içeri gelsene"
Isminin Minho olduğunu öğrendiğim bedeni daha önce görmediğim için temkinli adımlarla içeri girdim. Peşimden kapı kapanma sesi ve adım sesleri duyunca biraz daha hızlandırdım adımlarımı. Içeri gecip koltuğa oturdum. Minho önümde durup az önceki samimi gülümsemeyi tekrar takınarak konuştu.
"Bir şeyler içmek ister misin?"
Boğazlarım acıyordu hâlâ fakat şuan daha önemli sorularım olduğu icin bunu es geçerek teşekkür ederek reddettim. Minho karşıma oturunca boğazımı temizledim.
"Jisung daha önce bana hiç senden bahsetmemişti"
"Olabilir, garip bir tanışmamız var çünkü"
Içimdeki merak, kıskançlık ve biraz da öfke duygularıyla kaşlarımı çattım. Garip derken neyden bahsetmişti merak ediyordum. Anlatır mıydı acaba? Gerginlikten kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatarak oturuşumu düzelttim.
"Nasıl yani?"
"Jisung'un anlatması daha iyi olur bence"
Kıkırdadığı an anlık nefesim kesildi. Karşımdaki beden fazlasıyla güzeldi ve ben kıskançlığım da boğuluyordum. Zar zor tekrar konuştum.
"Peki, Jisung şuan nerde?"
"Chan'ın yanında"
Chan mi?
"Iyi de ben onu aradım. O da açmadı telefonunu"
Kendi kendime konuşurken Minho'nun sesiyle bakışlarımı Minho'ya çıkarttım.
"Istersen ben arayabilirim"
"Iyi olur, yani zahmet olmazsa"
"Olmaz olmaz"
Telefonunu çıkartırken söylediği şeyle hafifçe gülümsedim. Telefon çalarken alt dudağını dişleri arasına aldı. Çalma sesi kesildiği anda dudağını serbest bırakıp gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jisung? -Hyunsung
Fanfiction"Jisung nerde ve siz kimsiniz?" "Minho ben..." //oneshot