"Nefesiniz kan kokuyor."
Genç lord bir ölünün soğukluğunda kıkırdadı. Ukala bakışlarını önündeki cılız bedene dikerek başını omuzuna doğru yatırdı. Çenesinden boynuna doğru ince bir sızı şeklinde ilerleyen kanı silme zahmetine girmeden oturduğu gösterişli tahtından kalktı. Ellerini asil bir edayla arkasında birleştirip geniş omuzlarını dikleştirdi. Gözleri hilekar bir oyuna başvuracakmışçasına parlıyordu.
Karşında duran adama son kez baktıktan sonra ani bir hareketle parmaklarını ince boynuna dolayarak kırdı. Çıkan ses karşısında acımasızca gülümsemişti.
kurumuş kan barındıran dudakları karşısındaki sahne karşısında eksik bir şekilde kıvrıldı. Tatmin olmamıştı.
"Bazen görüleni söylemek hatadır öyle değil mi Noah?"
Beti benzi atmış olan hizmetkâr itaatkâr bir edayla hızla başını salladı ardından cılız sesiyle genç lordunu kekeleyerek onayladı.
"Öyle efendim."
Genç lord hizmetkârın korkusuyla beslenerek etrafında bir tur dönüp ardından tek el hamlesiyle dışarı çıkmasına izin verdi.
Büyük salonda yapayalnız kaldığında çenesindeki kanı iğrenerek elinin tersiyle sildi.
"Altra!"
Kapıdaki muhafız hızla içeri girip selam verdi. Bu şatodaki herkes kana susamış olan genç Lord'dan korkardı hatta ünü bu şatoylada sınırlı değildi koca şehir onun adını ağzına alamaz kana susamış geliyor diyerek evlerine kaçışırlardı.
"Al bunu ayağımın altından, at arabasını hazırlamalarını söyle dışarı çıkacağız."
Yüzündeki sinsi sırıtışın iyi şeylerin alameti olmadığını karşı köydeki akbabalar bile bilirdi. İnce ama koyu kırmızı dudaklarının üzerinde dilini gezdirdikten sonra memnun bir şekilde ses çıkardı.
Tutarsızdı.
Oyunbaz bakışlarına, çocuksu kıkırtılarına kanan herkes ondan nasibini alırdı. Yüzü ne kadar mükemmelse kalbide o kadar çirkindi ama zavallı insanlar korkudan yüzüne bile bakamazdı.___
Söylenerek yerdeki bavuluma tekme atıp ağacın altına oturdum. Babalık yine beni evden kovmuştu. Gözlerimi devirerek bacaklarımı topladım. Evden 49. atılışım olması tabi ki beni rahatsız etmiyordu!
Hadi ama benimde bir gururum var 49 kez evden kovulup yeniden gitmek nasıl ağır bir duygu bilir misiniz? Tamam pek de ağır değil hatta o gurur dediğim şey ben de yoktu olsaydı her defasında kovulup geri dönmezdim.Şimdi bir konuda anlaşalım ben ona muhtaç değilim o bana muhtaç ne var yeni dükkanında biraz yangın çıkartıp kumaşları yakmışsam? Eğer bana para verseydi böyle olmazdı hem tanrı şahidimdir bilerek yapmamıştım.
Ah şu ellerim yok mu her şey onların suçu!Kahverengi ceketimi çıkartıp katladım başımın altına yerleştirdikten sonra gözlerimi kapatarak uyumaya çalıştım birkaç saat burda kalıp eve dönerdim.
Gözlerimi kapatalı bir dakika olmamıştı ki biri ayağıyla bacağımı dürterek huzurumu kaçırdı. Anlamadığım bir diğer şey yanıma nasıl bu kadar sessiz bir şekilde gelmiş olmasıydı.
"Adın ne ölümlü?"
Gözlerimi açmadan kıkırdadım.
Delinin teki beni buldu iyi mi!
Zaten akıllıyı akıllı bulmaz bulsa dünya savaşı çıkar ondan bunlar..."Ölümsüz tabii ki! Senin ki ne Mecnun mu hahaha çekil öteye de biraz uyuyayım."
"Jeon adım jeon jungkook tabii siz ölümler bana kana susamışda dersiniz."
Gülüşüm boğazımda kururken tek gözümü açarak üzerimde ki adamı daha doğrusu yaratığı inceledim.
Güzeldi, korkutucu bir güzelliği vardı.
Ve ben o korkutucu güzelliği olanın bam teline basmış olabilirdim."Benden ne istiyorsun?"
İnce dudakları iki yana doğru kıvrılıp dişlerini ortaya çıkardığında tek istediğim şu an tanrı tarafindan bana verilen özel güçle yerin altına inebilmekti ama şöyle bir sorunumuz vardı. Ben tanrıyı bile sinir etmiş olmalıyım ki bu dua mı duymadı ya da kana susamışın benim kanımı son damlasına kadar içmesini zevkle izledi.
Dedim ya ben herkesi sinir hastası etmekte ustayım...Merhabalar
Bu fic benim bu hesapta ki ilk ficim ve eğer önünüze düştüyse lütfen bana destek olun. Pek takipçim yok ilk ficim olduğu için büyür mü diyede endişeliyim ins sizlerin desteğiyle kocaman olacağız hadi bakalım 😅
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lord Taekook
FanfictionOna kana susamış derlerdi. Karanlığın lordu kurnazdı ve size şah damarınızdan daha yakındı!