"Tamam! Yeter bu kadar! Ben gidiyorum!" dedi Mi Sun pişman bir şekilde ayağa kalkarken. Jia kahkahasını durduramadan arkadaşını engellemeye çalışsa da, genç kız onu umursamadan somurtkan yüz ifadesiyle odasından çıkmıştı. Merdivenleri inerken diğerinin arkasından geldiğini görebiliyordu. "Hadi ama! Bir şey demedim ki!" diye bağırdı ona yetişmeye çalışırken. Salona indiklerinde Mi Sun, oturup televizyon izleyen iki yetişkine doğru döndü. Çok hafif bir tebessüm yerleştirip yüzüne, başını eğdi. "Ben artık gideyim. Saat geç oldu." Onların yanında normalden daha rahattı çünkü iki ebeveyni de tanıyordu. Jia ile çok yakın olmasalar da okulda çok takılıyorlardı. En iyi kız arkadaşı o idi.
"İstersen bu gece bizde kalabilirsin Mi Sun. Babanın bir şey söyleceğini düşünmüyorum." demişti Jia'nın annesi Bayan Han. Mi Sun da bundan emindi çünkü babasıyla yakın olduklarını biliyordu. Arkadaşına döndü ve göz devirdi. Yine de daha fazla orada kalıp, saçma önerileri dinlemek istemiyordu. "Çok teşekkür ederim efendim. Eve gitsem iyi olacak. İyi geceler." Tekrar selam verip kapıya ilerledi. Bu sırada Jia onu çoğu kez durdurmaya çalışsa da, yeterli olmamıştı çabası. İkisi evin kapısında buluştuklarında, genç kız pervaza yaslandı.
"Daha fazla kalsaydın Nicholas'ı kesinlikle kendine aşık ederdin." dedi alaycı bir şekilde. İçerideki çiftin duymasını istemediğinden gerildi Mi Sun ve arkadaşına sessiz olmasını söyledi. "Benimle konuşma, en az bir hafta!" diyerek orta parmağını ona gösterdi. Ardından arkasını dönerek evden uzaklaşmaya başladı. Jia buna cevaben gülmüş ve arkasından söylediklerine devam etmişti. Bir süre sonra, arkadaşının dediklerini artık duyamadığı kadar uzaklaştığında durdu. Derin bir nefes alıp hızlanan kalp atışlarını düzenlemeye çalıştı.
Hava gittikçe kararıyordu. Bunu çok sorun etmiyorlardı çünkü küçük bir kasabada, herkesin herkesi tanıdığı bir çevrede yaşıyorlardı. Kimsenin birbirinin arkasından iç çevirmeyeceği, güvenliğin bir tehdit olmadığı ona rağmen bir şerif karakolu olan bir kasabaydı burası. Yine de, ormanın derinliklerinde bir kasaba olmanın verdiği sorumluluk vardı. Avlanma ve tarım gibi. Hala avcılık söz konusuydu. Bu yüzden kasabadaki herkesin elinde kullanabildiği bir silah, en kötüsü avlanabileceği bir aleti vardı.
Mi Sun, gökyüzünde belirmek üzere olan aya bakıp iç geçirdi. Jia yüzünden çok heyecanlanmış ve umutlanmıştı. Onun en yakın kız arkadaşıydı. Nicholas ise çocukluktan beri birlikte olduğu arkadaşıydı. Babaları ikisinin konuşmayı bile birlikte öğrendiğini söylüyordu. Çok da yakınlardı. Bu yakınlıktan etkilenmiş olan kişi ise Mi Sun'du. On beşli yaşlarının sonunda, arkadaşından hoşlanmaya başlamıştı ve genç kız bu sene reşit oluyordu. Bu yüzden artık açılmak gibi bir planı vardı.
"Kendini kötüye hazırla Mi Sun..." dedi kendi kendine umutlanmamak adına. Yola kaldığı yerden devam ederken, arkadaşını nerede bulabileceğini düşünüyordu. Doğrusu ne zaman söyleyeceği ya da nasıl olacağı hakkında pek düşünmemişti. Tek istediği onu ilk gördüğü yerde direkt bu yükten kurtulmaktı. Sözleri ağzına geldiği gibi sıralamaya karar vermişti. Büyük ve irili ağaçların altından geçerken, şerif karakolunun önünden yürüdü. Nick'in babası şerifti. Bu yüzden onu görürse oğlunun nerede olduğunu sorabileceğini düşünmüştü ama beklediği gibi olmadı. Ya adam gerçekten meşguldü, ya da bugün erkenden eve gitmişti. Şerif karakolunda geç saatlere kadar kaldığını biliyordu çünkü Nick genelde bu bahaneyle Mi Sun'u sürekli evlerine çağırırdı.
Şansına küsüp kendi evlerine doğru ilerledi. Küçük bir kasaba olduklarından evler arasındaki mesafe de oldukça az ama kararındaydı. Bir-iki dakika kadar sonra nihayet evine varmıştı. Kapıyı cebindeki anahtarıyla açıp içeriye girdi. Babasını her zamanki koltuğunda, bulundukları coğrafyadan dolayı zor çeken eski televizyondan bir şeyler izlemeye çalışırken bulmuştu. Anahtarlarını masanın üzerine bırakıp babasının yanına gitti. "Ben geldim..." dedi kendini diğer koltuğa bırakırken. Daejung, kızının geldiğini gördüğünde gülümsemiş ve ona bakmıştı. "Hoşgeldin... Erkencisin. Bu gece Jia'larda kalırsın diye düşünmüştüm." Başını hayır anlamında sallayıp oturduğu yerde esnedi kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one and only | nicholas
Fanfiction"Sana mühürlenmem için dolunay gerekmiyordu." 17.01.23 @eltariajk _____________