RÜYAMDAKİ YABANCI

10 4 0
                                    

Evden aceleyle cıktım, Gamze beni beklerken sinir krizine girdi. Bunu telefonumu onuncu arayışından anlayabiliyordum.
”Efendim canım ?” derin bir iç çekiş ve devamı tam bir facia:
“Nerdesin sen Masal? Öldük ya burada, ağaç oldum ya çocuklarda sinirleniyor, acele et biraz.”nefes almadan söylediklerini dinlerken bir yandan da taksiye binmek için çabalıyordum.
”On dakikaya ordayım .”
Burası bizim mekânımızdı, okulun ilk günü kavgalı olduğum ama sonra en iyi dostlarım olan, Kerem, Emre ve Gamze lise hayatımın üç yılında yanımda oldular, o günden beri burada buluşur bir şeyler yer içer eğlenirdik.  Ne demişler en büyük dostluklar, kavga ile başlar.
Onları görür görmez yanlarına koşarak ilerledim.
İlk olarak Kerem kalktı ayağa “Sonunda gelebildin Masal az daha ben geliyordum .”
Gülmemek için dudağımı ısırdım ve hızla kollarından ayrılıp Gamze’ye sarıldım.
Söylenerek yanıma otururken Emir de yanağımdan bir makas alarak karsıma oturdu.
Ben acı sütlü kahvemi içerken, ortamda koyu bir sohbet vardı ama ben sadece babamdan gelecek olan telefonu bekliyordum.
”Hey Masal dünyada mısın bebeğim? Ne oldu sana bir sorun mu var ?”birden irkilerek kendime geldim ve Gamzeye dönerek:
“Yo hayır bir sorun yok sadece hastaneye gideceğim ve babamdan telefon bekliyorum. “ dedim.
Emir gözlerini büyüterek “Şu gecen günkü bayılmanla mı ilgili ?” kafamı evet anlamında salladım.
”Bir sorun yok demi ?”
“Hayır, babamı bilirsiniz içinin rahat olmasını istiyor sadece, onun için muayene olacağım “ diyerek gülümsedim.
“Ne olur ne olmaz bir muayene olmalısın, ilk değil bu kanka. İşini sağlama al. Babamın ortağının olu iki kere bayıldı üçüncüde öldü.” Dedi Kerem ve yanına bir kahkaha patlattı. Gamze gözlerini büyüterek önce Kerem’e sonra bana ‘Kerem işte.’dercesine baktı.
O buydu, böyle kabul etmiştik. Saçma sapan, iç karartıcı örnekler verirdi.  Cips yerken de, kahve içerken de, veya katıldığımız herhangi bir partide de.
Onlar sohbetlerine devam ederken telefonumun titrediğini fark ederek ayağa kalktım.
Yavaş hareketlerle dışarı cıktım ve telefonu açtım “Efendim babacığım ?” babam hemen yanıt verdi “Kızım hemen hazırlan araba gönderiyorum, hastaneye gidiyorsun ben orda olacağım.”
“Ama baba ben dışarıdayım kendim gelirim .”
Babam içini çekti ve “Neredesin oraya göndereyim.”
“Çocuklarla her zaman geldiğimiz cafe deyim.“ dedim ve telefonu kapattım.
İçeri hızla girerek çantamı aldım, çocuklar bana bakarken “Ben kaçar hastaneye gitmem gerek, hepinizi öpüyorum .”dedim ve el sallayarak onların bakışları arasından dışarı cıktım.
Araba beş dakika içinde kafenin önüne geldi ve lüks BMV ye bindim.
Babamın zengin olmasını seviyordum ancak bu kadar gösteriş bana göre değildi, bende taksiye veya minibüse binebilirdim.  Her yere özel arabayla gitmek bakıcısı olan çocuklar gibi his ettiriyordu.
Bize ait Özel Sipahi Hastanesi ne geldiğimizde şoföre fırsat vermeden kapımı açarak dışarı çıktım. Şapkamı çıkartarak kahverengi saclarımın dalgalanmasına izin verdim.
Güneş gözlüğümü de çıkarttım ve hastaneye girdim.
Hava en sevdiğim mevsimin havasıydı kış; soğuk. Bu mevsimde koşmayı çok severdim.  Sadece koşmak değildi benimki, ciğerlerim bana işkence çektirene kadar koşmaktı. Kalbim bana kahkaha atarak sabrımı ölçene kadar, bu iyi gelirdi, unuttururdu her şeyi.
Babamı gördüğümde onun yeşil gözlerine ben de yeşil gözlerimi diktim.
”Her yere özel arabayla gelmek istemediğimi biliyorsun baba neden zorluyorsun beni?” babam yanıma gelerek yavaşça kolumu tuttu.
“Hadi kızım konumuz bu değil Sinan bizi bekliyor .”dediğinde doktorum Sinan Amcanın yanına gittik.
Babam odanın kapısını iki kez tıklatarak içeri girdi. Sinan amca bizi görünce ayağa kalktı ve babamın elini sıktı, bana göz kırparak:
“Hoş geldiniz nasılsın Masal?” yüzüme samimi bir gülümseme takınarak:
“Sağ ol Sinan amca iyiyim sen ?” dediğim de eliyle oturmamızı işaret ederek:
“Bende iyiyim sağ ol. Şöyle oturun isterseniz.” dedi.
Babam masanın önündeki deri koltuğa otururken bende onun yanına oturdum,
Babam ve Sinan amca ilkokulu ortaokulu ve liseyi birlikte okumuşlar.
Üniversiteye gelince babam dedemin şirketlerinin basına geçebilmek için işletme okumak zorunda kalmış, Sinan amca ise ailesini fakirlikten kurtarabilmek için doktor olmayı seçmiş ve bunu için elinden geleni yapmış.
Yani Sinan amca hem aile dostumuz hem de hastanemizdeki çok başarılı doktorlarından.
Sinan amca babama dönerek:
“Nasılsın Ali isler falan nasıl gidiyor ?”dedi samimi bir gülümsemeyle, babamda aynı gülümseme ile ona dönerek:
“İyiyim çok şükür sen nasılsın kardeşim “dedi.
Sinan amca “İyiyim bende “dedi ve bana dönerek “Masalcığım duydum ki bayılmışsın. “dedi.
”Sinan amca gerçekten bir şey yok evden aç cıktım okula giderken bayılmışım sadece. Benim tatlı anne ve babam baya abarttı yoksa gerçekten iyiyim ben .”dedim babama bakarak.
Babam Sinan amcaya dönerek:“Sinan bakma sen Masal’a ne yapılacaksa yap, bu ilk bayılması değil. Bir kaç kez de böyle oldu ayrıca birkaç kez öksürdüğünde ağzından kan geldi bu yüzden artık muayene etmen gerektiğini düşünüyorum.”
dediğinde Sinan amcanın onu kafasını sallayarak dinlemesi kurtuluşumun olmadığını gösteriyordu.
”Doğru söylüyorsun biz bir kan tahlili filan alalım “dedi.
Masasının üzerindeki beyaz telefonu alarak:
“Kızım Masal Hanımı muayeneye alacağız odayı hazırlat. “diyerek telefonu kapattı ve babama dönerek:
“Kardeşim sen git istersen kızımız bize emanet“  babam basını sallayarak ayağa kalktı ve tabi ki beraberinde bizde kalktık.
Sinan amca babamın elini sıktı. Babam çıkmadan önce bana sarıldı ve alnımı öperek dışarı cıktı.
Sinan amcayı tanıdığım günden beri çok severdim onunda bir oğlu vardı.
Ama Murat yurt dışında okuyordu onunla da çok iyi anlaşırdık ama artık eskisi gibi göremiyordum, o benden iki yaş büyüktü ve üniversiteyi yurt dışında okuyordu.
Sınan amca elini omzuma atarak beni koridora yönlerdi ve kocaman koridordaki odaların yanından geçtik.
“Masal şimdi senden kan filan alacaklar ayrıca bir de tomografi, röntgen alacağız bunun için Rabia’yı takip etmeni isteyeceğim anlaştık mı ?”dediğinde kendimi on yaşında ki bebek gibi his ettim.
”Sinan amca anlıyorum ama bebek değilim, Rabia Hanım nerde? “dediğimde Sinan amca burnumu sıkarak
“Sen hala bizim biricik bebeğimizsin. Bak Rabia şurada. “dedi aynı zamanda eliyle birkaç beyaz önlük giymiş kızların bulunduğu topluluktan yüzünü bize dönmüş olan kızı işaret etti.
”Bir kaç saatliğine dışarıda olacağım tahlil sonuçları çıkana kadar burada olurum canım “diyerek gitti.
Rabia dedikleri hemşire daha yirmili yaşlarında bir stajyerdi.
Bana “Buyurun Masal Hanım önce kan tahlili yapalım” dediğinde kafamı sallayarak ilerlesem de kan alınmasından nefret ediyordum.
Büyük bir laboratuara girdiğimizde bir sandalyeyi göstererek:
“Söyle oturun isterseniz “dedi. İşaret ettiği yere otururken elinde üç tüp ve koca bir şırınga görmem gözlerimi büyütmeme sebep olurken yavaşça yutkundum.
”O kadar çok almana gerek yok diye düşünüyorum sadece bir tüp alsan, hem benden o kadar çıkmaz.“ dediğimde kız gülmüştü.
İyide espri yapmıyordum ki, vücudum güzel olabilirdi ama zayıftım o kadar kan alırsa bana ne kalacaktı?
Kan, mr ve adını bilmediğim bazı aletler ve neden olduğunu anlamadığım testler derken vücudumun yorgunluğu beni esir alıyordu.
Rabia ya dönerek:
“Bana bir oda ayarlasan da uyusam olmaz mı ?” dediğimde,
“Aslında kan alındı ve bir şeyler yemeniz lazım. “dedi.
Tamam, haklı olabilirdi ama benim su anki tek açlığım uykuydu.
“Bak, biraz dinleneyim yemeği sonra da hallederiz. Hadi bana bir oda hazırlat lütfen çok yorgunum .”dedim kızda tamam anlamında basını sallayarak 210 numaralı bir odaya girdi bende onu takıp ettim.
Oda fazla büyüktü, bir hasta yatağı karsısında televizyon, yanında refakatçi koltuğu, mini dolabı. Orta seviye de bir otel odası pek ala olabilirdi.
Daha fazla bekleyemeyeceğimi anladığım an yatağa resmen kendimi attım.
Yatak beni içine çekerken uykuya kollarım acık koştum.
Gözlerimi açtığımda her yer karanlıktı tek bir ışık vardı.
O ışığa hızla ulamsak için kalktığımda kollarımdaki kelepçeler kalkmamı engelledi.
Ellerimi kurtarmaya çalıştıkça kelepçeler bileklerimi kesiyor derin çizgiler bırakıyordu.
Göz yaslarım hıçkırığıma karışırken daha fazla dayanamayacağımı anlayarak çığlık atmaya çalıştım.
Adımı birisinin bağırdığını duyunca gözlerimi kapıya dikerek bağırmaya devam ettim.
Bir yandan deli gibi çırpınıyor bir yandan ağlıyordum. Kapıdan giren kişiyi görünce daha fazla ağlamaya başladım.
Giren çocuğun gözlerindeki korku tüm vücuduna hâkim gibiydi. Hızla yanıma gelince siyahın en koyu tonunu gördüm.
Ağlamam artınca hızla kendine çekip sarıldı. Kokusu burnuma dolarken ağlamayı kesip gözlerimi kapattım. Sadece sesini dinledim, hafızama kazımaya çalıştım sesini:
“Kurtaracağım seni merak etme güzelim.”
Hızla sıçradığım da gözlerimden yaslar aktığını fark ettim.
Ne yanı hepsi rüya mıydı?
Bileklerime baktım, bir yara izi bir çizik aradım ama hiçbir şey yoktu.
Oda aydınlıktı ve o çocuk yoktu, sesi kokusu hafızama kaydolmuştu ama yüzünü anımsayamıyordum.
Sadece gözleri, gözlerindeki o korku, kokusu, sesi… Beni neyden kurtaracaktı?
Eve geldiğimizde annemin mutfakta kitap okuduğunu gördüm.
Beni görür görmez gözlüğünü çıkarttı ve:
“Masal bir şey mi oldu ?”dedi.
Nasıl his edebiliyordu kötü olduğumu sanırım sadece çocuğum olduğunda anlayabilecektim. 
Yüzüme zoraki bir gülümseme takınıp:
“Hayır, sadece kan aldılar biraz kotu oldum “dediğimde annem inanmasa da bir şey söylemedi.
Babama bakarak “Hoş geldin canım “dedi babam da ona dönerek “Hoş buldum güzelim. “ dedi.
O kelimeyi duyduğum an rüya geldi aklıma. Neden güzelim demişti, neden beni kurtaracağını söylemişti, neden?
Aksam yemeğine oturduğumuzda hiç iştahımın olmadığını fark ederek sofradan kalkacağım sırada babam;
“Masal yemeğini bitirmeni istiyorum. “ 
”Ama ben yemek istemiyorum baba.” dediğimde annem babama bakarak;
“Tamam hayatım. Kızım hastane de mi bir sorun vardı?” dediğinde daha fazla dayanamayacağımı anlayıp;
“Neden bir sorun olduğunu düşünüyorsunuz? Her gün gülmek zorunda değilim keyfim yok sadece. Şimdi yukarı çıkmak istiyorum “
Babam elindeki çatalı sesli bir şekilde bırakarak bana döndü.
“Annene bağırma. “ sesimi daha fazla yükselterek “Bağırmıyorum!”dediğimde babam ayağa kalkarak “Masal sana bağırmamanı söyledim!”dedi.
Daha fazla dayanamayıp koşarak yukarı cıktım ve kapıyı kapatıp kilitledim.
Aşağıdan annemle babamın sesi geliyordu ama duymamak için kulaklığımı takarak Nev-zor açtım ve son ses dinlemeye başladım.
Bu kadar samca bir rüyanın beni neden esir aldığını düşünmeden edemiyordum.
Ne oluyordu bana böyle kafayı yiyecek gibi hissediyorum.
Elime telefonumu alarak Gamze’yi aradım.
“Alo kimsiniz ?”dediğinde;
“Gamze saka yapacak halim yok bize gel lütfen .”dedim.
Villalarımız site gibiydim yan yanaydı.
Bu siteyi babam yaptırmış. Sinan amcalar, Fatih amcalar Gamze’nin babası yanı, biz, dedemler. Villalar hep yan yana idi.
”Ne oldu ya bir sorun mu var ?”derin bir nefes alarak sakın kalmaya çalıştım.
”Gamze gelecek misin?”dedim.
“Tamam, beş dakikaya ordayım .”
Telefonumu kapatarak şarkıyı başlattım.
Teoman kulaklarıma dolarken gözlerimi kapattım ve rüyada gerçekleşen her şeyi düşünmeye çalıştım. Bir ateş vardı oraya gitmeye çalışıyordum, kelepçeler ellerimi kesiyordu, sonra o geldi gözleri simsiyah, elmacık kemikleri belliydi, kokusu inanılmazdı ve sesi kulaklarıma ilahi gibi gelen o sesi…
Kapı birden acılınca sıçradım Gamze’nin yüzündeki endişe gerçekten bende bir sorun olduğuna işaretti.
“Masal ne oldu ya Sinem teyze bir şeyler anlattı.”  Hah şaşmamalı.
”Evet, Gamze bir sorun var, ben kotuyum, iğrenç his ediyorum, her an bir sorun olacakmış gibi, bilmiyorum işte sanki… “dediğimde gözlerimden akan yaslar bir bir bağımsızlığını ilan ederek sözümü yarıda kesti.
Gamze sıkıca kendine çekince beni ister istemez gene o rüya geliyordu aklıma.
”Anlat canım ne oldu hadi anlat ki yardım edeyim sana.”
Olan biten her şeyi anlattığımda Gamzede en az benim kadar şaşkındı.
”Masal saçma sapan bir rüya, bu kadar etkilenmen doğru mu sence?“ gözlerimi devirerek cevap verdim.
“Gamze, inan bana hiçbir fikrim yok sadece kafam allak bullak.”
Elini elimin üstüne koyarak cevap verdi.
“Ya gerçek hayattan bir şeye işaretse?”
Derin bir nefes alarak yavaşça verdim, iç sesim de en az benim kadar huzursuzdu.
“Bilmiyorum, ama iyi şeyler olmayacak gibi hissediyorum…”

Babam yavaşça odama girdiğinde “Hazır mısın ?”dedi.
Jean’ımın üzerine giydiğim kazağıma bakarken kafamı salladım.
Aynamın karsısına geçip kendimi baştan aşağı süzdüm gerçekten olmuştu saclarımı açarak doğal dalgalarını düzledim.
Montumu elime aldım, çantamı da alarak “Hadi çıkalım. “dedim.
Bu gün tahlil sonuçlarını öğrenecektik, Allah’tan on beş tatildeydik de ben bir de ders düşünmüyordum. Aşağıya indiğimde annemi öperek hızla dışarı attım kendimi.
Soğuk hava yüzüme çarparken küçükken en sevdiğim şeyi yaptım.
Babam gelene kadar gözlerimi büyüterek güneşe baktım bu canımı acıtsa da böyle yapmaya bayılırdım.
Babam gülerek yanıma geldiğinde gözlerimi onun yüzüne çevirdim yüzü bir anda kararmıştı işte güneşin en sevdiğim özelliğiydi bu.
“Şunu yapmaktan hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?“ hızla kafamı sallayarak “Asla” dedim ve gülerek arabaya bindim.
Hastaneye gitmek istemiyorum. O rüyayı özellikle de o gözleri anımsamak istemiyorum.
Hastaneye geldiğimizde karnıma bir yumruk yediğimi his ettim.
Babam elimi tuttu ve bu gerçekten iyi gelmişti. Bende onun elini tuttuğumda adımlarını hızlandırdı.
”Kızım, birazdan anne de gelecek o da burada olmak istediğini söyledi.”
Şaşırmam sesime yansımış olacak ki babam bana döndü.“Annemin gelmesini gerektirecek kadar önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum baba.”
Babam tamamen bana döndü ve “Bu onun kararı kızım gelmek istiyorsa dur gelme diyemem ki desem de annen beni dinlemez bunu sende biliyorsun hayatım.”
Babam haklıydı annem her zaman kendi bildiğini yapardı bunun için itiraza gerek olmadığını düşünmem gerekliydi.
”Peki, burada mı bekliye…”dememe gerek kalmadan annemin bize doğru geldiğini fark ettim.
Annem yanımıza geldiğinde anlımı öperek “Geç kalmadım değil mi hayatım “dedi hayır anlamında başımı sallarken babam:
”Hadi bayanlar Sinan’ı bekletmeyelim “dedi.
Odaya girdiğimiz ilk an anlamıştım bir sorun olduğunu.
Sinan amcanın kızarmış gözleri bir sorun olduğunu açıkça gözler önüne seriyordu.
Babamlarla selamlaştıktan sonra, Sinan amca bana döndü:
“Masal nasılsın kızım?”
Alt dudağımı büzerek cevap verdim. “Her zamanki gibi, iyim ya sen Sinan amca?”
Kafasını sallayarak tebessüm etti. “Sağ ol canım, bende iyiyim.”
Babam sabırsızca tahlil sonuçlarını sorduğunda Sinan amca sağa sola bakındı. Kendini hazır hissedip konuşmak için derin bir nefes aldı ve sırtını dikleştirdi.
Kafamdaki allak bullak sorular ne olacağını söyleyip dururlarken sadece sessizliği dinledim.
Koca odada sadece nefeslerimizin sesi çınlıyorken Sinan amca sonunda sessizliği bozan kişi oldu.
“Bakın şimdi söyleyeceklerim pekiyi şeyler değil .”
Babam sabırsızlığını belli ederek;
“Neymiş onlar Sinan? “dedi.Sinan amaca derin bir nefes alarak:
“Masal, “ dedi ve bana dönerek;
“Bir rahatsızlığın var ama hemen tedavi edersek inan bana iğleşeceksin.”
Tamam, hasta olduğumun farkına varmıştım ama Sinan amcanın gözlerindeki buğuya neden olabilecek kadar ciddi bir hastalığın ne olacağını merak ediyordum doğrusu.
Çıkmamak için ısrar eden sesime kulak asmadım ve zorlada olsa:
“Ne hastalığı peki bu, çok mu önemli ?”
Sinan amca yavaşça başını önüne eğdi işte bu hiç iyi değildi.
“Hücreler vücudun en ufak yapı taşlarıdır. Gözle görülemeyecek kadar küçük, yani anlayacağın çıplak gözle göremeyeceğin boyutta. ”
Nefes aldı ve devam etti.
“Hücre grupları vücudun organlarını ve dokularını oluşturur. Hücreler sıralı ve düzenli bir şekilde görevlerini tamamlarsa sorun yok ama bazen anormal durumlar oluşabilir.”
Sesi yavaş yavaş kısılmaya başlarken sanki hayatında zor bir tercih yapıyor gibiydi.
“Aslında beyninde olmaması gereken anormal durumlar belirmişe benziyor.”
Ellerimi tuttu ve gözlerini gözlerime dikti.
“Ama eğer tedavi edersek ve olumlu sonuç verirse inan bana hiçbir şeyin kalmayacak.”
Ellerimi hızla çektim ve gözümden akan bir damla yas esliğinde;
“Bak Sinan amca, benim böyle hücreymiş, yapı taşıymış anlayacağım şeyler değil. Biliyorsun ben eşit ağırlıkçıyım bu yüzden gel sen bana bunları anlayacağım dilde anlat.” Yüzüme en sahte ve buruk tebessümümü yerleştirdim ve umutla dinlemeye çalıştım.
“Madem öyle diyorsun, istediğin gibi olsun Masal. Kısacası…” sustu. Evet, sanki dizinin en güzel yerine giren reklam gibi üç nokta girdi cümleye.
Sağa sola bakındı avuç içlerini masanın üzerinden aldığı bir selpaka sildi ve bende sabırla telaffuzu bu kadar zor olan kelimeyi merakla bekledim.
Uzun bir sürenin ardından annemin benim ve babamın merakını giderecek olan o kelimeyi bahşetti.
“Kansersin.”

KARALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin