Gecenin başlamasıyla oluşan karanlığı iki şekilde yaşar insan.
Biri sıcacık yatağında günün aymasını beklerken bir diğeri ise gecenin karanlık olma sebebidir.---
İkiside aynı sabaha, aynı güneşin ışığına bakıyordu, birbirlerinden habersiz.
Yaşanacaklardan ve herşeye rağmen yaşanamayacaklardan bir haber günlük rutinlerine devam ettiler.
Tanrı dışında kimse bilemezdi, ikisininde birbirine hem zehir hemde panzehir olacağını.Biri sabahın erken saatinde yeni uyanırken bir diğeri henüz yatağına bile girmemişti.
Devran yatağının yanındaki komidinin üzerinde duran ve sevdiği bir şarkının melodisi ile çalan telefonun sesine uyandı, zaten uykusu çok hafifti ve genelde duyduğu neredeyse her sese uyanma gibi bir sorunu vardı.
Kısık gözlerle komidine uzanıp üzerinden telefonunu aldı ve alarmı kapattı.
Saate bakmak için telefonunu açtığında yeni kalkmış olduğu için çok kısık olmasına rağmen telefonun ışığı gözlerini yakmıştı.
Gözlerinin acısıyla onları sertçe kapattı ve biraz mühlet verdi kendine.
Bir kaç saniye sonra gözlerini tekrar açıp telefon ekranından saate baktı.07.03
Telefonu yatağa, rastgele bir yere attı ve üzerindeki battaniyeyi kaldırıp yavaşca yataktan çıktı.
Ayağa kalktığında ilk bir kaç saniye gözleri kararmıştı,dönen başı ile biryere tutunma ihtiyacı duydu yoksa bu şekilde bir yere düşüp kalacaktı.
Yatağının başlığını sertçe tutarken bir süre kendisini gelmesini bekledi, demir eksikliği başta olmak üzere daha bir çok vitaminin eksikliğini yaşayan Devran için bu sıradan bir şeydi artık.Başının artık dönmediğine ve görüşünün de netleştiğine emin olduğunda yavaş ve sessiz adımlarla ilk başta tıpkı telefonu gibi komidinin üzerine bıraktığı gözlüğüne uzandı ve taktı kendine, alışkanlıktan olsa gerek olması gereken yerden biraz daha aşağı kaydırarak tam burnundaki kemiğin üzerine getirmiş, o kemiği kendince kapatmıştı.
Okul zamanlarında çocukların dalga konusu olduğu için hafif de olsa kemerli olan burnunu saklamak için yaptığı bir hareketti bu.Hemen ardından pencereye yöneldi ve perdeleri tutup hızlıca açtı.
Hava yeni yeni aydınlanıyordu, mart ayının ortalarındaydılar ve bu gayet normaldi.
Güneş yavaş yavaş yükseliyordu, gökyüzü kırmızı ve mavinin bir çok tonuna ev sahipliği yapıyordu.Bu uyumun güzelliğine binlerce kez olduğu gibi yine hayran kaldı genç adam.
Kendini bildi bileli gökyüzüne ve onu izlemeye bayılırdı.
Sabahları sırf güneşin doğuşunu uzun uzun izlemek için sayılamayacak kadar çok kez erken saatlerde uyanmıştı.
Kendisine huzur veren nadir şeylerden biriydi gökyüzü ve kelimelerle açıklayamazdı hissettirdiği duyguları çünkü kendi içinde bile anlam veremezdi bu duygulara.Gri günlerin insanıydı Devran.
Evet, gökyüzünü her daim severdi ama çoğu kişinin aksine günlük güneşlik günlerde değil soğuk, yağmurlu ve kasvetli günlerde huzur bulurdu en çok.Gökyüzünü izlemeye devam ederken yüzünde ufak bir tebessüm palazlandı ve bu tebessüm eşliğinde odasından yavaşça çıkıp banyoya yöneldi.
Açtığı ışıkla beraber aydınlanan banyoda gözleri aynadaki yansımasına takıldı.
Aynanın olduğu tarafa dönüp dikkatlice kendisine baktı, aynadan eleştirel gözlerle kendisini süzdü.Alnını neredeyse tamamen kaplamış hatta bir kaç tutam gözlerinin önüne gelmiş olan kuzgun karası dağınık saçlarına baktı, normalde de dalgalı ve kabarık olan saçları yeni kalktığından olsa gerek epey bir karışıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalem ve Silahlar Cemiyeti (BxB)
Teen FictionGecenin başlamasıyla oluşan karanlığı iki şekilde yaşar insan. Biri sıcacık yatağında günün aymasını beklerken bir diğeri ise gecenin karanlık olma sebebidir.