Sabah saat 7'de kalktım ve okulun formasını üzerime giydim. Okulun forması çoğunlukla bordo renginden oluşuyordu. Siyaha yakın gri pileli bir etek, beyaz bir gömlek, gömleğin yakasına bordo bir kurdele ve bordo rengi bir ceket .
Kahvaltı yapmayı sevmediğim için hiçbir şey yemedim ama ne olur ne olmaz diyerekten yanıma bir tane elma aldım ve kulaklıklarımı boynuma taktım. Evden çıktım ve kulaklıklarımı boynumdan başıma geçirip Seul'ün sokaklarında yürümeye başladım.
Yeni okulumu çok merak ediyorum. Acaba yeni sınıfımdaki kişiler gerçekte nasıl birileri. Grupta herkes çok mesafeli davrandı ama bence gerçekte daha samimi kişiler.
Kulaklarımda Lana Del Rey'den "Brooklyn Baby" çalıyordu. Sabah sabah dinlenecek bir şarkı olmadığını biliyorum ama bu şarkıdan vazgeçemiyorum.
Okula yaklaşmaya başladığımda kulaklıklarımı boynuma geri indirdim ve telefonumdan şarkıyı kapattım. Saat 8 olmuştu, ders 8.30'da başlıyor. Geç kalmadığım için mutluyum çünkü sınıfa dersi bölüp girdiğimde herkesin bana bakmasını istemiyorum.
Okul bahçesinin siyah ve yüksek demirli kapısından girdiğimde etrafa bakmaya başladım. Okul çok büyüktü ve herkes çok bakımlıydı. Her yere hayran hayran bakarak düz bir şekilde ilerledim. Okulun kocaman tabelasına şaşkın şaşkın bakmaya başladım. Minatozaki koleji. Tabelada okulun adı altın harflerle yazıyordu. Çok mükemmel gözüküyordu.
İlerlemeye devam ettim ve beyaz okul binasının içine girdim. Okul binasının içine girdikten sonra girişe en yakın olan öğrencilere bakmaya başladım. 5-6 erkek öğrencinin olduğu grup vardı. a doğru ilerlemeye başladım. Çocuklar beni gördüğü anda aralarında fısır fısır bir şeyler konuşmaya başladılar. O kadar da iyi olmayan aksanımla konuşmaya başladım.
"Merhaba. Müdürün odası nerede biliyor musunuz?"
"Tabii ki. 2.katta soldan 3. kapı."
"Tamam. Teşekkür ederim."
Erkek grubundan uzaklaştıktan sonra tarif ettikleri gibi ilerledim ve müdürün olduğunu düşündüğüm odanın önünde durdum.
Kapının yanında altın harflerle okul müdürü yazıyordu.
Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı çaldım ve içeriden "gir" komutunu duyunca içeriye girdim. İçeride girdiğimde ilk gördüklerim büyük bir çalışma masasında oturan orta yaşlı ama yaşını hiç göstermeyen bir adam ve onun yanında ayakta dikilen siyah saçlı benim yaşlarımda bir erkek vardı, formasından anlaşıldığı üzere burada öğrenciydi.
Kapıyı ardımdan kapattım ve odayı incelemeye başladım. İlk gözüme çarpan şey duvardaki tablolar oldu, değişik aralıklarla yerleştirilmiş birbirinden farklı 3 tablo. Odanın her santiminde bir neredeyse bir külçe altın değerinde eşyalar vardı. Pahalı oldukları her halinden belli olan koltuklara ilişti gözlerim tablolara biraz göz gezdirdikten sonra. Koltuklar beyaz deriydi ve koltukların hemen önünde beyaz bir sehpa vardı. Sehpanın üstünde bir kaç dergi ve broşür vardı. Koltuklar karşı karşıya koyulmuştı ve iki koltuğun arasındaydı bu sehpa.
Gözlerimi odadaki pahalı eşyalardan çekip en sonunda müdür olduğunu düşündüğüm çalışma masasındaki adama çevirdim. Beni gördüğü zaman adam ayağa kalkmış ve gülümsemeye başlamıştı. Boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Merhaba kızım. Hoşgeldin, gel şu koltuğa otur hemen ayakta kaldın."
Gerek yok desem de fazla ısrar ettiği için en sonunda koltuğa oturdum. Ayakta olan çocuk çok değişik bakıyordu. Sanki her önüne geleni dövmek istiyor gibi bir hali vardı. Biraz tırstım ama fazla değil. En fazla ne olabilir ki 👁👄👁.
Müdür bana ders programını ve iğneli isimliğimi verdi, sınıfımı ve öğretmenlerimi övdü. O sırada o çocuk alttan alttan gülüyordu. Ne oluyor buna? Komik bir şey mi var acaba? Neredeyse 2 saattir gülüyor. Bu düşüncelerimi müdür bozdu.
"Momo, kızım bak bu Yoongi. Senin sınıf arkadaşın, çok iyi bir çocuktur, çok çalışkandır, herkesle iyi anlaşır ve herkes de onu çok sever. İyi anlaşacağınıza eminim."
Bunu demesiyle daha az önce adının Yoongi olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüm. Demek benim yeni sınıf arkadaşımdı. Grupta "Ya, ne demezsin. Çok iyi anlaşacağımıza eminim" diyen çocuk buydu demek.
Zaten gruba attığı bu mesajdan böyle dalgacı bir tip olduğunu anlamalıydım.
"Yoongi arkadaşına 'Merhaba' desene. Bak kız yeni geldi okulumuza , bir de senin yaptığına bak. Çok ayıp ediyorsun cidden. Hem arkadaşın okula yeni geldi ona okulu gezdirip sınıfınızı göstermek senin görevin." diyerek Yoongi'e ithafen konuşunca bu sefer alttan gülen taraf ben olmuştum.
Yoongi ise tamamen sahte olduğu belli bir şekilde gülümseyip "Tabii ki, yeni arkadaşıma yardımcı olmaktan memnuniyet duyarım. Ayrıca hoşgeldin Momo, burada eğleneceğinden kaygın olmasın." demişti.
Tatlı çocuk ya, şaka yapıyor.
Müdürle birkaç detayı daha konuştuktan sonra birlikte müdürün odasından çıkıp yürümeye başladık. Yoongi bana kısa ve yüzeysel bir şekilde okulu gezdirmişti. Ona göre "okulu gezdirmek" denen şey sadece kantini, yemekhaneyi, spor salonunu ve tuvaleti gezdirmek oluyordu herhalde.
Gezi bittikten sonra bir tane sınıfın önüne gelmiştik. Herhalde bu yeni sınıfımdı.
"Bak burası artık yeni sınıfın. Gel hadi birlikte girelim" demişti ve kapıyı açıp bana önden gitmemi işaret etmişti.
Sınıfa girdiğim anda gözüme takılan tek bir şey vardı. Sadece tek bir şey.
♡♡♡♡♡♡♡♡♡
Selammm. Bu kitabı kimse okumasa bile devam etmek istedim. Neden bilmiyorum ama sadece yazasım geliyor. Umarım bu kitabı fark eden bir kaç kişi de olsa birileri bu kitabı bulur. Hiç oy vb olmamasına rağmen yb atıyorum. Kontrol etmedim ama umarım çok hatam yoktur. Hepinizi öpüyorummm 😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New Girl
FanfictionHirai Momo babasının işi yüzünden Seul'e taşınır. Samo Yan shipler: Taekook, Michaeng, Yoonmin, 2yeon, Ningselle, Winrina, Sooshu, Seulrene, Namjin, Jensoo, Chaelisa, Ryeji