ilk bölüm

29 3 2
                                    

Bugün hayatının ilk günü diyenler , sabah geç kalktığından dolayı işe yetişmeye çalışanlar, annelerin beslenme çantasını sabah erkenden doldurmaya çalışmaları, öğrencilerin sabah erken uyanıp okula yetişmeleri hepsi bir marotan ama bugün kışın soğuk rüzgarlarını geride bırakıp ağaçların tomurcuk verdiği yazın habercisi olan  güneşin tenine yayılışı hafif serinti bulutların toz mavisi olması  insanların bu maratondan dolayı bunları farketmeyişi tam bir hayal kırıklığı çünkü hayat bir daha geri gelmiyor her ertelenen her kalp kırılan hiç cesaret edipte konuşulmayan ama pişman olup geriye dönememe bunlar bir daha geri gelemiyor işte o an başladı onun hayalkırıklıkları hayatın ağır yüklerinden dolayı güzel günlerini kendi yaratamayip kendini bu maratono feda etmesiyle işte o an kendi katili kendi olmuştu.

Bir güz sabahı erken saatlerde işe gitmeye hazırlanıyordu kahvaltı bile etmeden koşturup en son tren biletini almaya çalışıyordu fakat yetişememişti kapılar kapandı etrafına baktığında sadece bir yerlere yetişmeye çalışan okula işe hayatındaki önemli olan sorumluluklara o an sadece izledi elinden bir şey gelmiyordu aldığı son tren bileti elinden uçup gitmişti ...
Gözüne çarptığı banka oturup bugün patrona ne diyeceğini düşündü sarsılmıştı aklına hiç bir şey gelmiyordu şehirin ucundaki işe sadece trenle gidip gelmesi onu epey yoruyordu başka gidecek yeri yoktu ev alacak başka bir işe girmeyi  bunlar hepsi onun için bir  hayal ürünüydü çünkü gücü bunlara yetiyordu. Hayatında sadece işe gidip gelmesi onu bir zaman döngüsünde sıkışıp kalandan farksız  bütünüyle  vücud bulmuştu.
Yeni bir tren geldi bilet alıp trene bindi işe yetişmeye çalıştı fakat patron onu yanına çağırdı ona ne diyeceğini  bekliyordu fakat o cevap verirse yine işten atılcaktı cevap vermese yine işten atılcaktı işini kaybetmek istemiyordu . Bu koca şehirde yapayalnız işsiz bir işe yaramayan olmak istemiyordu o an aklından sadece bunlar geçiyordu. Patronu bir kez olsun yüzüne bakıp nasılsın demedi neden olduğunu biliyordu sesini çıkarmak istemiyordu kendi kabuğunda bir insandı sadece patrona bir kelime bile etmeden kovuldun!!
Oda sessiz çığlığa hapsolmuştu nefes alışverişleri sesleri hızla artmaya başladı anksiyete yaşıyordu patron kibrinden yüzüne bile bakmıyordu işte o an tek bir çatlama ona herşeye mâl olmuştu siyahilerin bu hayata tutunması sizin elinizdeymiş gibi hissettiren ne ben bu işe ömrümü verdim sizin gibiler sadece insanları hor görüyor paranızla insanoğlunu köle etmeye çalışıyorsunuz hiç bir şeyin farkında değilsiniz sadece kendinizi görüyorsunuz etrafa bakmayı bile denemiyorsunuz tek gördüğünüz insanların size saygı duyması saygı diyorum ama severek değil mecbur bırakıldığı için kaç kişi işini severek yapıyor kaç kişi sevdiği ile birlikte kaç kişi seviliyor bunlar bu hayata önemsiz soru gibi mi geliyor size evlisiniz karınız size saygı duyuyor ama siz karınızı bir obje olarak görüp size çocuk sahibi olmanız için erkek bir çocuk dünyaya getirip büyütüp çocuğu bu işe mahkum etmek mi sizin tek amacınız bu beyfendi benimde kovulmadan bir kaç dakika önce tek amacım uyanıp işe gidip gelmekti amacımı bu olduğunu sanıyordum kendi yeteneklerimin farkında bile değilim çünkü kendimi hep bir bahane bulup avutmuşum ama gözüm açıldı artık sadece gözümde değil kalbim de buna dahil size bundan sonra saygıda duymuyorum ama bana yaptığınız davranışlarıda hiç bir zaman unutmayacağım hakkım olan tazminat istiyorum. Patron içindeki kibirden dolayı köpürmüştü beyfendi iş verip senelerce besleyip ona saygı duymaması onu domino taşlarının bir dokunuşla yer olduğu gibi yerle bir olmuştu yüz dolar yüzüne fırlatıp beyfendi olan nefretini kusmuştu gurur yapmayıp emeğiyle kazandığı parayı eline alıp odadan ayrıldı masasını toplamaya gittiğinde herkesin işinde çalışıp farketmeyişi onu biraz üzmüştü sadece yakın arkadaşı sekreter aibilleen son kez gülümseyip veda etti  beyfendi masasında sadece bir tane kalem alıp iş yerine veda etti nereye gideceğini ne iş yapacağını bilmiyordu eski işinde getir götürleri yaptığı için hangi konuda yetenekli olduğunuda bilmiyordu dükkana girip bir paket hamurger alıp çıktı bir gölün kenarında oturup hamurgerini yerken o an hayatının ikinci şansı ayaklarına kadar geldiğini farkedemedi çünkü hamurger hayatının bütün kötülüklerin arkasına saklandığı bir limandı. Bilmiyordu ki aynı şansı bir daha geleceğini ama ilk defa görüceğini... Eve doğru yol almıştı ayakları yerden kesilmiş sokak sesleri aşık çiftlerin sesi yankılanıyordu o bu sese çok uzak bakıyordu sokak ışıkları bu caddeye hiç dokunmuyordu eve girmeye çalışıyordu fakat kapının kiliti değiştiğini farketti kirayı ödeyememişti nereye gideceğini bilmiyordu cebinde son yetmiş dolar yapayalnız kalmıştı otel giderse ikinci gün elinde hiç birşey olmayacaktı herşeyi farkettiği yere gitti tren garına ordaki bankta gecesini geçirmeye çalıştı lavaboya girip kapıyı kilitledi ilk defa duygularını dışa vurmuştu hem zenci olup hem de psikolojik anksiyete yaşamak onun için hayat tam bir cehennem gibi gelsede dua etmekten elinde başka çare kalmamıştı sadece dua etti hayırlı kapıların ona açılması için dua etti gündüz doğuncaya kadar ... Ten rengi göz yaşlarının döküldüğünü belli ediyordu aynaya geçip derin bir nefes alıp yüzünü berrak bir su ile yıkadı umudu bitmesinden korkuyordu ilk işi iş ilanlarına başvuruda bulunmaktı gazeteyi açtığında hep tecrübeli birini aradıklarını beyaz tenli olmasını istedikleri yazıyordu hayat bu kadar acımasız olması sabrını çürütüyordu .
Bir iş başvurusu buldu ve o adrese gitmeye karar verdi . Karşılaştığı durum  tam bir hayal kırıklığıydı.

TOMURCUK (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin