💚Kız şimdi iyice utanmış görünüyordu. Ne diyeceğini bilmiyor gibiydi.
"Sonra görüşürüz Em." Kızlardan biri sırıtarak yürümeye başladı. Diğerleri de arkadaşlarını geride bırakarak yürümeye devam ettiler.
Jungkook ne yapacağını bilmiyordu. Kıza ne demesi ya da ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kız çok çekingen görünüyordu. Jungkook'la konuşmaya pek niyetli değildi.
Kafasını Hoseok'a çevirince onun öfkeli bakışlarıyla karşılaştı. Çok kızgın görünüyordu. Jungkook bakışlarının sebebini anlamamıştı. Sormaya fırsat bulamadan Hoseok çantasını sırtlayıp ayağa kalktı. "Ben gideyim, birkaç işim var." Hızla uzaklaştı banktan.
Jungkook gerginliğinin sebebini düşünüyordu. Çok da zor değildi aslında anlamak. Kızları etkilemek için şekilden şekle girmişti fakat tek biri bile farketmemişti onu. Onun yerine Jungkook ilgi odağı olmuştu. Böyle bir sebepten ilk arkadaşının ondan uzaklaşmış olmasına üzülmüştü biraz.
Kızla başbaşa kalmışlardı şimdi. Ortam gittikçe sessizleşiyordu. Jungkook kızın konuşamayacağını anladığında ayağa kalktı. Elindeki kitabı bacağına yaslayarak tuttu. "Adın Emma'ydı değil mi?"
Kızın bakışları yerdeyken aniden ona yönelmişti. Heyecanlı görünüyordu. Gülümsedi, kafasını hızlıca yukarı aşağı salladı. "Evet."
Gülümsemesinin sevimli olduğunu düşünmüştü Jungkook. "Memnun oldum, ben de Jungkook." O da karşılık olarak ona gülümsedi. Yüzünü inceledi biraz.
Yüzü çok pürüzsüz görünüyordu. Çok hafif bir makyajı vardı. Sürekli olarak gülümsediğinden yanakları gözlerini sıkıştırıyordu. Gözleri de sürekli yerdeydi zaten. Yanakları kızarıyor, zaten çizgi hâlinde olan gözlerini iyice kapatmak istercesine kahküllerini gözlerinin üzerine döküyordu.
Kızın yine konuşmayacağını anlayınca devam etti. "Nereden başlayalım?"
Emma kollarını birbirine bağladı. Kafasını Jungkook'a çevirdi. Heyecanı suratından belli oluyordu. "Kasabaya, merkeze gidelim ilk önce. Ne dersin?"
Jungkook tekrardan gülümseyerek karşılık verdi. "Olur." Birkaç yılını geçireceği, belki de hiç ayrılmak istemeyeceği bu yeri tanımayı çok istiyordu.
Kasabaya doğru yürümeye başladılar. Oldukça yavaşlardı. Aceleleri yoktu. Merkeze geldiklerinde Jungkook'un merak ettiği dükkanlara girdiler. Kasabanın sakinliği, temiz havası ve yeşillikleri huzur doluydu. Evlerin renkli görüntüsü ve tepedeki, her çeşit ağacın arasındaki beyaz, işlemeli, antik enerji veren üniversite parlıyordu. İnsanlar neşeli ve kibarlardı.
Jungkook burada yaşamanın ona çok iyi geleceğini düşünüyordu. Emma'nın ona gezdirdiği kadarıyla harikaydı burası. Emma ona gidebileceği kaliteli ve hoş dekorasyonlu yerler de tavsiye etmişti. Kasabanın kütüphanesini göstermiş, birkaç sevimli esnafla tanıştırmıştı. Güzel parkları gezmiş, biraz sahilde yürümüş, otobüsle bütün kasabada dolanmışlardı. Emma da ona hangi otobüslerin nereye gittiğini, okula hangileriyle gidebileceğini bile öğretmişti. Onlar gülüp eğlenirken yorulduklarını topukları ağlamaya başladığında anlamışlardı.
Yavaş yavaş geri dönüyorlardı. Işıklandırma letlerle süslenmiş, düzgün kaldırımlı ara sokaklarda yürüyorlardı. Hava hafiften kararmaya başlamıştı. Sessizce ilerliyorlardı iki ev arasından. Jungkook bu kadar yolu istemsizce yürüseydi birkaç gün yataktan kalkamazdı. Fakat gayet mutluydu kasabayı yürümekten.
Onlar hiç konuşmadan ilerlerken Jungkook ilerledikleri sokakta ilk defa bir dükkan gördü. Eski bir yere benziyordu. Camların etrafına, solmuş koyu yeşil ahşap döşenmişti. Ahşap da oldukça eskimişti. Artık yenilenmesi gerekiyordu. Camlar uzun süredir silinmemişlerdi, koca bir sarmaşık dükkanın her yerini sarmalıyordu. Camlara ve solmuş koyu ahşaba yapıştırılmış ahşap posterler dükkana uyum sağlıyorlardı. Dükkanın tabelası da kendi gibi yıpranmıştı. Camların arkasındaki vitrinlerde hoş antika eşyalar göze çarpıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/336149395-288-k601121.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝒦𝒪ℒ𝒴ℰ | 𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺
Fanfiction"Belki kalbim seninki gibi atmıyor ama..." Taehyung elini Jungkook'un göğsüne koydu atışını hissetmek istercesine. "Sen benim atan kalbim olabilirsin."