bu bölümde görünüp uzun bir süre boyunca görünmeyecek olan karakterler;
sophie / melek
sebastian / iblis
1 Ocak 2075, Salı.
[Yazardan]
Her insan öldükten sonra ne olacağını hayatının bir kısmında da olsa merak eder. Şimdi, bu andayken ve nefes alıp veriyorken bunu düşünmek ve hayal etmek oldukça zordur. Bu satırları yazan ve okuyan kişiler şu anda bilinçlidirler. Peki bilinçsizlik demek, ne demekti? Öldükten sonra ebedi bir bilinçsizliğe sahip olacaksak eğer o an neler olacağını şimdiden düşünme ihtimalimiz var mıydı?
Ölümden sonrası siyah mıydı yoksa beyaz mı? Hepimiz böyle ürkünç bir gerçeği, ölümü unutarak yaşıyorduk hayatlarımızı. Belki bir adım belki de bin adım ötemizdeydi ancak farkında değildik. Günlük hayattaki işlerimiz kafamızı dağıtmamızda yardımcı oluyor, ecelimizle verecek olduğumuz savaşı bize kısa süreliğine de olsa unutturuyordu. Fakat unutmuş olmamız bunun gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyordu. Belki de bu yazıları okuyanlardan birisi çok çok yakındı ölüme, haberi yoktu. Belki de okuduğu bu şeyler son şeyler olacaktı. Sevdiklerine veda edemeyecek, onlara son kez sarılamayacak, onları sevdiğini dile getiremeyecekti. Ölüm ensesindeydi.
Ya da değildi, bilemezdik. Bazılarının varlığına inandığı Tanrı sâhiden var mıydı, yoksa yok muydu? Öldükten sonra bizi diriltecek miydi? Tıpkı bir anne karnındaki bebek gibi miydik yoksa bu dünyada? Sâhi, ikiz bebeklerin hikâyesini bilir misiniz?
İkiz bebeklerden biri doğumdan sonra yaşamın olduğuna, diğeriyse olmadığına inanırmış. Bir gün inanan bebek kardeşine demiş ki:
"Düşünsene, buradan çıktıktan sonra belki de ayaklarımızı kullanarak ilerleriz, belki ağzımızla yemek yeriz. Acaba doğumdan sonrası daha aydınlık mıdır?"
Bu sorulara karşın inanmayan bebek gülmüş. Ona göre tüm bunlar saçmalıktan ibaretmiş. Onun için yaşanılan dünya karanlık, sulu ve içinde yüzdüğü bir yermiş. Ağızla yemek yemeğe gerek yokmuş, nasıl olsa göbek bağı sayesinde karnı doyuyormuş. Alayla konuşmuş kardeşiyle:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bodiless | taekook
Fanfictionaynı bedeni paylaşıyor olmamız yetmiyormuş gibi bir de aynı anda karşılıklı konuşamıyorduk. çünkü ne zaman ben uyanık olsam sen ortadan kayboluyordun, sen uyandığındaysa ben. neler olduğunu çözmek biraz zaman aldı, henüz tamamını da çözmüş sayılmayı...