"Ben kimim bilmiyorum kim olmalıyım onu da bilmiyorum. Kısacası eski zamanlara gitmek istiyorum sorun yok mutsuzluk yok tarih de fark etmez"
Ağlayarak dua ettim artık ağlamaktan başım ağrıyordu, gözlerim zaten...
Uyandığım da bir sürü küçük çocuk tepem de durmuş bana bakıyorlardı.
"Noluyor lan!!" Diye bağırdım herkes bana bakıyordu bu çocuklar niye böyle giyinmiş, tarihi dizi falan mı çekiyorlar?
Neler oluyor neden herkezi değişik, kameralar nerde dizi çekiyorlarsa . Biraz korkarak ilerledim. Bir küçük kız beni eteğimden tutup beni çekiştiriyordu. " Ben etek falan giymedim benim pijamalarım nerde?"
"Pijama nedir?" Kız bana şaşkınlıkla bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ilk defa duyduğu belliydi.
"Neden burada yatıyorsun sana kızarlar." Telaşla söyleyince
"Kim bana kızar?"
"Fatih Sultan Mehmet, buradan geçicek herkesi topluyorlar, yol açık olsun diye. Bugün Konstantinye fetih edildi."
Bu kız ne diyordu o konuşurken şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum, dilim tutulmuş onu dinliyordum. Bir adam geldi, benimle konuşuyordu.
"Hatun, hadi kalk geldiler sende buradasın? Seni böyle görmesinler Vallahi alırlar keleni" Bu adamın dedikleri ile daha da bir şok olmuştum hemen ayağa fırladım ve tam kaçıcakken, bir ses duymuştum.
"Padişahım çok yaşa, kılıcı tehsir yaşa!"
Herkes aynı anda bağırıyordu ben küçük kız ve o adamın yanına gittim, adam eğiliyordu tam bana da aynısını yapmamı söylerken, bir adam bağırdı.
"BİRE HATUN SEN NE DİYE PADİŞAHIMIZA SAYGI GÖSTERMEZSİN!" Önümde o kadar çok bağırıyordu ki ben hâlâ bi duruma inanmak istemiyordum, güldüm ve adama baktım. "Kameralar nerede sen çocuk mu avutuyorsun, her atın üstündeki padişah olsaydı oooo" elimi salladım ve güldüm çünkü bu durum baya bir komikti. Fatih, atından inip yanıma geldi, bir durum vardı ve o bunun farkındaydı, gözlerime baktı ve kıyafetlerim...
"Niye böyle değişik davranırsın?"
"Asıl siz niye böyle değişik davranıyorsunuz beyfendi?"
Fatihin bana bağıran adamı yine sinirle konuştu.
"Kellenin gitmesini mi istiyorsun? Sultanımız O..." dişlerinin arasında konuştu uyardı beni, ben hâlâ şaka sanarken, Fatih sordu.
"Kimsin sen?"
"Kim olduğumdan sizene set çıkışı nerede? Oyuncu bana hesap soruyor kesin yanlışıkla geldim buraya... Ama ben en son uyuyordum...."
Derken bir anda bayıldım ne olduğunu anlamdım bile.
Baygınlık o kadar sert olmuştu ki ben hala uyurken bir ses geldi gözlerimi açmadan onları dinledim.
"Padişahım bu kızı niye bekleriz ki?"
Bana doğru yaklaşan bir şey hissettim.
"O her şeyi alay sandı, bu demektir ki bu kızda bir şey var."
Şaşkınlıkla konuştu, ama biraz sinirliydi.
"Demek o yüzden dediklerimi ciddiye almıyordu."
"Evet, Murat paşa."
Bana doğru geldi tekrardan kim olduğunu anlamadım. Yüzüme eğildi.
"Uyanıksın biliyorum. Aç gözlerini."
Aniden gözlerimi açtım.
"Hah, sen bizi mi dinledin."
Aniden kalktım korkuyla, başım onun başına deydi acıyla inledi başını tuttu.
"Ben özür dilerim, bunu isteyerek yapmadım. Gerçekten çok özür dilerim. "
Hızlı hızlı konuşurken Murat Paşa bana konuştu.
"Sultanım, bu kadın sizi ne ciddiye alır ya da size zarar verir. Alalım bunun kellesini."
Alaycı bir şekil de konuştu ama ben korkuyla alay ettiğini anlamadım. Korkuyla kalktım. Başımı hayır anlamında salladım. Ağlayacak gibi oldum.
"Lütfen, lütfen bana zarar vermeyin, rica ediyorum."
Bana güldüler. Fatih Murat paşaya bakarken kahkaha attı.
"Bunu sana yapma dedim, insanlar korkuyor sonra, bak nasıl korktu."
İkisi birbirine bakarken güldü, bu neydi şimdi şaka mı? Ben neyin ne olduğunu anlamadım. Bana baktı.
"Biz masum insanların kellesini kesmiyoruz."
Dedi ve bana baktı ama ani bir dönüşle konuştu.
"Ama sen, masum musun?"
"Değilsin, kimsin sen?"
"Nereden geldin"
Tek tek söylerken üzerime yürüdü korkuyla geri çekildim gözleri sorgulayacı bakıyordu.
"Hayır ben, şey...."
Bana baktı üzerime yürümeye devam etti.
"Sen ne?"
"Ama beni ciddiye alın. Lütfen."
Derin bir nefes aldım ve ciddi bir şekilde söyledim.
"Ben gelecekten geldim."
Birbirlerine baktılar sonra bana baktılar. Ani bir kahkaha attılar.
"Mehzup işe sultanım."
Bana baktı.
"Ben de ciddi sandım."
Murat paşaya baktım sonra ona... Bana inanmıyorlar. Kim inanır ki bu duruma. Aslında ben bu konuyu baştan anlatayım.
"Ben bir Yönetmenim, geçirdiğim kötü günün sonucun da eve gittim. Evim de Annem ve Babam vardı. Bana bu işin ne kadar saçma olduğunu söylediler ve bunu bırakmam gerektiğini ve asıl mesleğim olan Doktoraya geçmem gerektiğini söylediler."
Bana şaşkın bir şekilde bakıyorlardı ben anlatmaya devam ettim.
"Sonra çektiğimiz tarihi komedi dizisini izleyince, her şeyin orada ki gibi kolay olacağını düşündüm. Sonra bol bol ağladım, ağladım sonra dua ettim. Dedim ki burada yaşamak istiyorum. Sonra bir uyandım ya da uyanamadım bilmiyorum burdayım. Sonra siz sonra olanlar oldu. Yani ben..... Gelecekten geldim."
Hızlı hızlı konuşurken bana baktılar.
"Yönetmen ne demek?"
Ben gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
"Yönetmen: bir kurguyu kameralar ile çeken ekibi yöneten kişi."
Murat paşa konuştu.
"Kamera nedir! Bir silah mı?"
Bu böyle olmayacak onlarla aynı dili resmen konuşuyorduk.
"Bak.... bu kadar yeter tamam mı? Ben burada size ne anlatıyorum..."
Ellerimle kendini anlatıyordum bir anda içeriye elli yaşlarda bir adam girdi hemen bana sarıldı.
"Kızım, yavrum iyisin ha?"
Ben adama şaşkınlıkla bakarken oda bana baktı uyarıcı bir gözle. Tekrar bana sarıldı kulağıma fısıldadı.
"Sus!"
Korkuyla sustum ama ne olacaktı merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geriden Kaçış
Teen FictionBir dizi yönetmeni ailesi ile yaşadığı problemler yüzünden çektiği diziyi izleyip, orada yaşamak istiyor ama başına gelen olaylardan dolayı bundan pişman oluyor ve eve geri dönmek için her şeyi yapıyor. Hesaba katmadığı bir şey var. Not:Bunlar hayal...