"Merhaba mira"
"Merhaba Seray " diye selamladım mahallenin yavşak kızını.Her zamanki gibi her yerini belli eden bir kıyafet giymişti.Bu kızı anlamıyordum daha doğrusu anlamak istemiyordum.Niye böyle tavırlar takınıp o aptalca kıyafetleri giyiyordu ki.Bu kadar havalı olmanın diğer bir deyişle kendini beğenmiş olmanın onun için ya da toplum için ne yararı vardı ki tam tersine zararı vardı. Bu kız kendini ne sanıyordu Hollywood yıldızı felan mı ama beni asıl sinir eden bana " minik"demesiydi.Tamam benden yaklaşık bir karış uzundu ama bunu yüzüme karşı ukala bir şekilde söylemesi beni çileden çıkartıyordu.Açıkça kolay bozulabilen bir sinir yapısına sahiptim.İşte benim sıkıcı hayatım,sıkıcı şehrim!Bu şehre taşınalı yıllar olmuştu. Annem ve babam ayrıldığında küçüktüm. Annem, babam olacak o insandan beni uzaklaştırmak için bir başımıza buraya yerleşmistik.Başta biraz zor olsada zamanla alıştık. Dört yaşındaki bir çocuk için büyük bir şoktu benimki.Bu şoku yıllarca atamadım.Ta ki lise ikiye kadar. Şimdi ise lise üçe başlamıştım.Ama annem okulumdan
hoşnut olmadığı için beni yeni bir okula kaydettirmişti.Bugün bende bir saflık vardı, gerçi her zaman öyleydim belki de Atacan kolejine-yeni okuluma-ilk adımını atacağım içindir. Ben bu düşüncelerle ilerlerken bir çocuğun bana çarptığını hissettim.Onun bana çarpmasıyla dengemi kaybedip elimdeki defterleri ve kitapları yere saçmıştım.Onları toplamak amacıyla eğildiğimde bana yardım bile etmedi değil yardım etmek özür felan da dilemedi.Kim bu odun diye baktığımda onun bana bakan simsiyah gözleriyle karşılaştım.İki üç saniye bakıştıktan sonra"önüne baksana sakar kız " dedi tek kaşını kaldırarak.Öyle manalı bakıyordu ki onun simsiyah gözleri içinde kendimi kaybedebilirdim.Hayatimda hiçbir erkekle 3-4 saniye konuşmadan bakısmamistim.Ama onu tanımıyordum bile."Özür di-dilerim " neden özür dilemiştim.Sonuçta elinde Walkman dinleyerek yürüyen ben değildim.Kitaplarımı güç bela topladıktan sonra ayağa kalktım.Kalktığımda benden iki karış uzun olduğunu görünce neredeyse küçük dilimi yutacaktım.Altında eski dar bir kot pantolon varken üzerinde tam da onun tipi olan bir tişört vardı.Dudakları kalbi andırıyordu.Bir insan bu kadar kusursuz olamazdı."Acaba haya-"diye düşünmeye başlarken kendime geldim ne yapıyordum ben böyle,daha önce hiç görmediğim bir çocuğu düşünüyordum.Tamam olabilir düşünebilirdim.Ama ona güvenemezdim."Biliyor musun, sen hem sakar, hem kekeme hem de aşırı derecede safsın."aşırı derecede derken bastırarak söylemişti."Nedenmiş " diye sordum meraklı bir şekilde.
"Fazla konuşmayıda konuşanıda sevmem bilesin."dedi.
"Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum bilmek de istemiyorum."
"Adın ne senin,minik?"dediğinde donup kaldım.Az önce Seray bana böyle söylediğinde sinir krizi geçiriyordum ama şimdi onun bana minik demesi hoşuma gitmişti."MİRA"dedim net bir ses tonuyla.Çünkü ismimle gurur duyuyorum.
"Aras"dedi.İsmi hoşuma ama manası değil.Manası istediğine sahip olan olduğunu hatırlayınca bir adım geriledim.
"Nereye gidiyorsun minik"dediğinde yerinden dahi kıpırdamamıştı.
"Sanane"diyerek omzumu silktim.
"Senin gibi saf ve masum bir kız sokakta böyle gezmemeli"
"Seninle tanışalı daha 5 dk oldu ve şimdi bana abilik mi taslıyorsunbenim annem bile bana karışamaz sen kimsin ki?"
"Ben seni korumaya çalışıyordum ama sen bilirsin."derken sırıtması hoşuma gitmemişti.Bana kısa bir bakış attıktan sonra yoluna devam etti.Neydi bu ya şimdi!!Kendine gel mira hemde hemen diye kendi iç sesimi uyardıktan sonra küçük adımlarla Koleje yaklaştım.Giriş kapısında koca yazılarla ATACAN KOLEJİ yazılıydı.Adımımı atar atmaz beni Alya karşıladı. O benim bebeklik arkadaşım,can yoldaşım, kan kardeşimdi.Annem belki de ondan ayrı kalmayayım diye beni buraya göndermişti kim bilir."Görmeyeli baya değişmişsin arkadaşım"dedi büyük bir sevinçle."Sende öyle"dedim imalı bir şekilde ona takılarak.Onu en son 4 ay önce görmüştüm.Ama bana yıllar gibi geliyordu.
"Gel sana okulu dolaştırayım,heee bir de az daha unutuyordum , buranın insanları tekin değil dikkatli ol!!!"ne demişti şimdi bu tekin değil derken neyi kastediyordu.
"Tekin değil derken"sesim titrek çıkmıştı.Bunu anlamaması için dua ediyordum.Çünkü zayıf yönlerini kullanmayı seviyordu ve muhtemelen bunu kullanacaktı.
"Nasıl anlatsam ki mesela şurada ki çocukları görüyor musun?"diyerek koridorda elleri ceplerinde olan havalı çocukları gösterdi.
"Onlar bu okulun popüler çocukları kumral saçlı deri ceketli olan onların en çapkını adı Timur.İstediğini yapar daha çok bağımsız takılır.Bir kızla en fazla iki kez görüşür."deyip bir iç geçirdi.Anlaşıldı bu çocuğa kendini kaptırmıştı. Hem de fazlasıyla.
"Timur yanındaki uzun boylu çocuğu gördün mü,bu çocuğun kızlarla işi olmaz daha çok kimi dövsem diye düşünür adı da Hazar.Çok havalı ismi değil mi?"yavaşça başımı salladım halbuki gerçek fikrim bu değildi.İsmi de kendi gibi anormaldi. Bana göre."Sonuncusu ele başları en yakışıklıları ve öküz.O simsiyah gözleriyle kızları büyülüyor.Ama çok da sessiz konuşmayı sevmez konuşanı da sevmez.Konuşursa mantıklı konuşur.Adı ARAS...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI AŞK OLSUN
Teen FictionHayatımda ilk defa bu duyguyu tatmıstım.Hareketlerim duygularım, düşüncelerim onu görünce garipleşiyordu.Yani nasıl anlatsam ki bu duyguyu. zannımca bu duygunun adı " AŞK ".Alya " Aşk öyle bir şey ki hiç olmadık bir anda çıkar karşına kafanı allak b...