Çiçekleri sevdiğimiz kişilere veririz, o ve bizim aramızda özel olan günlerde veririz. O yaşadığı zaman doğum gününde veya tanıştığımız tarih gelince veririz. O öldükten sonra mezarlarına koyarız, yani öldükten sonra bile onlara çiçek veririz.
Onlara ikinci bir hayat veririz.Onları unutmak istemeyiz. Yanımızda olduklarını hissetmek isteriz.
✿✿
"Emin misin? Böyle olmak zorunda değil."
"Böyle olması daha iyi."
"Neden böyle düşünüyorsun ki?"
"Tek bir çizgide yürümek sana sıkıcı gelmiyor mu?"
"Yani... Ama, bunu herkes mutlu olsun diye yapmıyor muyuz? Amacımız en başından beri bu değil miydi?"
"Keder olmasa mutluluk olmazdı.'Yarın başka bir gün' diyerek umutlanmaları lazım ki ne kadar acınası olduklarının farkında olsunlar ve her şey düzelince bir anlam ifade etsin."
"Pekâlâ. Bir süre sonra mutlu olacaklarsa..."
•
Önündeki portreye bakarken oturduğu ahşap tabureden kalkıp kollarını kaldırıp esnetti. Tuvali şövalesinden alıp köşeye koydu ve üzerine bir örtü koydu. Saate baktı, 6:54.
"Güneş de doğmaya başlıyor. Hazırlanayım."
Bugün Perşembe. Yarın son gün. Sonra iki gün tatil. Neler yapsak acaba...
Çantam hazır, kıyafetlerimi giydim, hazırım işte. Son kez aynaya bakacağım.
Gözlerimin altında yine hafif siyahlık ve çizgiler var. Uyku düzenimi oturtmalıyım.
Evden çıktım ve asansöre binip aşağı indim. Apartmandan çıkıp Petunia'yı beklediğim yere geldim. Telefondan Saate baktım, 7:30. Şimdi gelir.
Geldi ve;"Günaydın."
"Günaydın, iyi uyudun mu?"
"Biraz işte."
"Dün gece geç de konuşmadık aslında, kaçta uyudun?"
"Bilmem, 1-2?"
"Hm... İlk ders de Gepraca, en öndeyiz. Edebiyatta arkaya geçiyoruz gerçi, o zaman uyursun biraz."
"..."
"."
"Meha."
"Efendim?"
"Portren nasıl gidiyor? En son yapmaya devam edip etmemeyi düşünüyordun."
"Aa... Devam ediyorum. İyi gidiyor."
"İyi."
Okula yürürken sessiz geçti.
Kapıdan içeri geçerken bahçede top oynayanlar, sohbet edenler ve bizim gibi derslerin başlamasına az kala gelenler vardı.