BÖLÜM 1

16 3 3
                                    


Benim adım Nefi. Bana bu hayatı nasıl yaşadın diye sorsalar, yaşamadım derim. Benim hayatımda mutluluk diye bir kavram yok. Ben mutluluk ne bilmiyorum. Galiba bugünden sonra da hiç öğrenemeyeceğim. Bana mutluluk kavramını hayatımın en ihtiyaç duyduğum döneminde yaşatan insana ömür boyu sevgi duyacağım. Galiba içimde ölmeyen tek şey ona duyduğum aşk. Seni hangi zamanda olursam olayım sevmeye devam edeceğim...

-NEFİ-

Elbette bu mektuptan önce bir şeyler yaşandı. Bunları size tabii ki de anlatacağım. Hadi başlayalım.

25 Aralık 2002

Bugün dünyaya geleceğim, galiba. Yani en azından annem öyle söylüyor. Babamın da telaşı üstünde. İki de bir "Geliyor mu yoksa?", "Rahat mısın?" gibi sorular soruyor. Açıkçası o gün vakit gelse de artık doğusam diye bekliyordum. Ama buna galiba ben değil doktor ya da annem karar veriyor. Neyse ben düşüncemi dile getiriyim de yine de. Aslında 9 ayda beklediğimden daha çok gelişim göstermiştim. Küçücük alanda kocaman bir bebek oldum. Annemler ilk kalp atışımı duyduklarında çok heyecanlandılar. Bence heyecanlanmaları çok saçma. Ben de annemin kalp atışını hissediyorum ama onlar kadar heyecanlanmıyorum. Neyse. Biraz zaman geçtikten sonra annem ve babam hastaneye gittiler. Giderken annem çok telaşlıydı ilk çocukları olacakmışım. Oysaki ben kendimden büyük bir abi ya da abla istiyordum. Bu durumdan dolayı belki de anne ve babama hep kızacağım. Kim bilir? Ben bu düşünceler içerisindeyken babam ve annem hastaneye vardı. Hemen annemi kaldırdı sandalyeye oturttu. Sonra da sandalyeyi sürmeye başladı. Bir yandan annem de karnını ovuyordu. Bundan ne kadar rahatsız olduğumu bilemezsin anne. Aslında her bu okşama hareketini yaptığı zaman bir tane tekme atardım ama annem bu tekmeleri neden attığımı bir türlü anlamadı. Artık odaya gelmişti annem ve o zaman benim hikayem başladı.

Öncelikle hemşireler geldi, anneme gereken şeyleri taktılar. O sırada annemle hemşire arasında şöyle bir diyalog geçti.

-Heyecanınız var mı?

Annem:

-Aslında pek yok zaten doğumdan sonra nasıl yaşayacağı beni pek ilgilendirmiyor.

Hemşire:

-Neden öyle dediniz ki?

Annem:

-Lütfen beni bu konuda yargılamayın ya da tek kelime etmeyin ama ben bu çocuğu büyütmek için doğurmayacağım. Ben bu çocuğu bırakacağım.

Annem bunları duymadığımı sanıyordu fakat her şeyi duyuyor ve görüyordum. Annem bunu dedikten sonra nedense dünyaya gözümü açmak istemedim. Bu diyaloğa şahit olduğum an hayat benim için başlamadan bitti. Aslında benim biraz da olsa bu durumla alakalı şüphelerim vardı. Evde bir tane bile bebek eşyası yoktu, bebek odası diye bir laf geçmiyordu vb. Bu tarz durumlara rağmen yine de dünya denen yeri çok merak ediyordum. Dolayısıyla ne olursa olsun başıma ne gelirse gelsin ben yine de doğmak istiyordum. Zaten buna ben değil Allah karar veriyor.

30 Dakika sonra

Evet, artık dünya denen bu yere geldim. 9 ay gibi uzun bir yolculuktan sonra. Dünyaya gözümü açtığım ilk anda avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Bağırmamla paralel olarak bir de gözlerimden ıslak bir sıvı gelmeye başladı. Bunu ne olduğunu kucağında bulunduğum hemşire söyledi:

-Aaa, daha ilk günden bu kadar ağlayacaksan çok işin var küçük bey. Hayatın daha başlamadı bile, ben şimdi seni güzelce yıkıyım. Sonra da annenin mis kokan kucağına gidersin.

Demek ki yaptığım eylemin adı "ağlamak". İlginç. Acaba hayatımda daha kaç tane böyle isim duyacağım?

Ben kafamı bu tarz düşüncelerle meşgul ederken bana "ağlama" kelimesini öğreten hemşire küvezimi annemin kapısının önüne getirmişti. Hemşire hanım kapıyı büyük bir heyecanla çaldı. Ancak içerden ses gelmiyordu. Tabii annemin uyuyor olma ihtimali de vardı ama ben ses gelmemesinin nedenini doğumdan 30 dakika önce öğrenmiştim. Hemşire hanım yine de bir umut kapıyı açtı. Fakat içerde ne bir insan ne de anneme ait bir eşya vardı. Beni küvezden çıkardı kucağına aldı. O anı hayatım boyunca unutamam. Beni aldığı anda o kadar güzel bir çiçek kokusu geldi ki burnuma. Hayatım boyunca bir daha öyle bir koku koklamadım.

Hemşire hanımın kucağındayken dünya benim için harikaydı. Gerçekten beni tuttuğu kibar ve pamuk gibi ellerinde şefkat dokunuşunu hissetmiştim. Ama anladığım kadarıyla bu şefkat dokunuşu hastanede bulunduğum süre zarfı içinde bana dokunacaktı. Hemşire hanımın kucağındayken arkadan gelen simsiyah saçlı başka hemşire onun adını seslendi "Peri!". Adının Peri oluşuna şaşırmam da gerçi biraz tuhaftı. Zaten mis gibi kokan saçlarından, pamuk gibi ellerinden ve sırma saçlarından anlaşılmalıydı.

Peri ablanın kucağında yapmış olduğum şefkat dolu ve mis kokulu yolculuk bitmişti. Arkasından seslenen abla beni aldığı zaman. Hayatımın ilk hayal kırıklığını da böylece yaşamış oldum. Berbat bir duyguymuş. Önce annem sonra da "Peri". Hayata geleli daha 1 saat olmasına rağmen iki tane terk edilme yaşamıştım bile. Beni alan siyah saçlı abla beni bir odaya götürdü. Odada gayet bakımlı ve sanki bir kutuyu üstüne boşaltmış gibi parfüm kokan bir adam oturuyordu. Odaya girdik ve siyah saçlı abla konuşmaya başladı:

-Ferman Bey çocuğu getirdim.

Ferman:

-Ver bakalım, şu minicik bedenin başına neler geldi. Kim bilir daha neler gelecek?

Siyah saçlı hemşire:

-O zaman ben çıkıyorum, umarım bu şekilde başlayan hayatı güzel ilerler ve çok mutlu olur.

Ferman:

-Umarım. Çıkabilirsin, bundan sonrasını ben hallederim.

Siyah saçlı hemşire:

-Tamam Ferman Bey, kolay gelsin.

Ferman:

-Sağol.

Bu konuşmadan sonra beni Peri'den ayıran siyah saçlı hemşire odadan çıktı. Yalnızca 1 saattir bu dünyadayım ancak şu ana kadar annem ve babam hariç 3 kişiyle tanışmıştım bile. Ben kafamın içindeki bu düşüncelerle boğuşurken Ferman Bey bana baktı ve konuşmaya başladı:

-Ah canım oğlum, yazık annen bile istememiş seni, seni annenden başka kim mutlu edecek bu dünyada? Annen seni bırakmış olsa da onun kokusu, ilgisi olmadan nasıl yaşayacaksın? Umarım hayatın istediğin gibi olur. Ben sana "Nefi" adını koyacağım. İsminin anlamını merak ediyorsan söyleyeyim. Yararlı, bitmez, tükenmez demek. Senin umutların da isminin anlamı gibi bitmesin tükenmesin. Belki de bu hayatta umuda en çok senin ihtiyacın olacak...

Ferman Bey bana bunları söyledi. Aslında bir kısmını anlamıştım. Neyse anlayıp anlamamama çok takılmıcam. Hayata karşı yapmış bulunduğum kötü başlangıçtan sonra aslında bu dünyaya karşı içimde ufak ta olsa bir nefret vardı ve bu nefret hayatımın sonuna kadar benimle gelicekti. Ferman Bey bana bu konuşmayı yapmasının ardından kapı ikinci kez çaldı.

Bu sefer içeriye ne melek gibi bir hemşire ne altımdaki leş gibi kokan bezi değiştirmeye gelen bir bakıcı. Bu sefer kapıyı çalanlar galiba hastane de de çalışmıyorlar. Üstlerinde hastanedeki çalışanların giydiği gibi mavi üniformalar yoktu. Ben meraklı bir şekilde minnoş gözlerle Ferman Bey'e bakıyordum. Bu adama kanım çok ısınmıştı nedense. O sırada kapıyı tıklatan bir kadın ve bir adam, Ferman Bey'in masasının karşısına oturmuştu. Adam ve kadın konuşmaya başladı "Ferman Bey, çocuğunun durumu ortada, onu büyüyene kadar yuvaya almalıyız. Belli bir yaşına gelince de yetimhaneye naklini yaparız. Eğer bu dünya ona merhamet ederse bir koruyucu aileye verilecek.". Ferman Bey kadına baktı ve şöyle söyledi "Bu çocuğu vermeye gönlüm hiç el vermiyor. Dünyaya hiç de güzel bir başlangıç yapmadı, sanki dünya çok güzelmiş gibi bir de Nefi gibi çocukların hali var. Biliyorsunuz ben de daha 1 hafta kadar önce baba oldum. Bunun nasıl bir duygu olabileceğini tahmin edebiliyorum. Kızımla ayrı dünyalarda yaşadığımı düşünemiyorum bile. Ancak böyle bir çocuğu bırakmak için en güvenli yer de galiba yuva. O yüzden onunla bağımı daha da güçlendirmeden lütfen götürün onu.".

Ferman Bey yavaşça beni masanın üstünden karşısında oturan kadının kucağına doğru yöneltti. Kadın narin bir şekilde beni tuttu. Artık o bembeyaz ve kemikli ellerde duramayacaktım. Bu beni gerçekten çok korkuttu. Kadının beni almasıyla kapıdan çıkışımız bir oldu. Artık ne burnumda ağır bir parfüm kokusu hissediyordum ne de bana değen bir şefkat elini. Sadece buz gibi ve gereksiz ilaç kokusuna boğulmuş bir hastane koridoru vardı gözümün önünde. Bundan sonra gelişimin gol yiyişle başladığı hayatımda yalnızdım. Belki de hayatım boyunca zihnimin derinliklerinde beni kamçılıyacak benliğim orda başlamıştı... 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 19, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

NefiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin