"Her şey ateşle başladı."
"İnsanlar ateş yakmayı öğrendiklerinde, onu kullanmaya başladı ve bu gerçekten verimliydi. Fakat birisine bu yetmedi. Ona göre ateş, yakıldığı gibi kontrol de edinilebilirdi."
"Ve?" Diye sordu, onu kucağından dinleyen kızı.
"Ve evet, haklıydı da. Gerçi bunu anlaması için haftaların geçmesi gerekti. Onca gün sadece büyünün olduğunu hayal ederek ve ellerini ateşe uzatıp "büyü!" Diye bağırarak geçirdi."
Babasının sesini inceltip bağırmasına gülen kızı "Peki nasıl büyü yapılır?" Diye sordu merakla hala büyü yapmayı bilmediği için.
"Pekala, bu şimdilerde sana biraz karmaşık gelebilir ama büyüyünce anlayacaksın o yüzden anlamazsan çok üzülme."
Başını sallayan ve hala merakla ona bakan kıza küçük bir gülümseme verip, " Şöyle ki içinizde bir tür ateş vardır. O adam bunun farkına vardı. Böylece de içinde ki ateşle önünde ki ateşi hareket ettirebildi." Dedi.
"Ama sen ağzını açmadan konuşabiliyorsun!" Diye bağırarak itiraz etti kız.
"Shh!! Bunu bağırarak söyleme!"
"Neden ki? Bence çok havalı."
"Bazılarına göre benim büyüm yani zihin ustalığı, tehlikeli. Bu büyüyü kullanan bir çok kişi dışlanır. Özellikle benim gibi daha önce kral için çalışanlar."
"Ned-" diye soru sormak üzere olan kızını boğazını temizleyerek durduran Lukas, konuşmasına devam etti.
"Nerde kalmıştık?"
"Madem içimizde ki şey ateş öyleyse nasıl farklı çeşit büyüler yapabiliyoruz?"
"Ah! Doğru. Çünkü ateş bize can verdiği gibi belli başlı büyüklere de can verir." Kız anlamadığını belirtecek şekilde başını sağa eğdi.
"Sihir ateş gibidir canım. Ateşe bir anda çok üflersen söner, yavaş yavaş üflersen de zaman içinde artar artar" kollarını iki yana olabildiğince açtı. "Bu kadar olur. Fakat bu kadarla kalmıyor."
"Sence o ateş kalbimizle bağlantılı olsa ne olur?"
Bu soruya karşılık kaşlarını çatıp düşünmeye başlayan kız en sonunda başarısız olunca tekrar babasına döndü.
"Yavaş yavaş büyütürsen, hayat süren de uzar. Ancak bir anda üflersen büyük bir büyü ortaya çıkartır ve ölürsün."
Hem Lukas'ın ölüm kelimesini bu kadar basir kullanmasından hemde olayın kendisinden korkan 7 yaşında ki kız, cıyakladı.
"Ee! Bu korku-"
Babasının onu sarmalayan kolları arasında sözlerini bitirememiş olan kızı öpen adam, "merak etme öyle bir şey olmayacak," diye güvence verdi. "Ayrıca ateşinin sönmesindense göbeğini koruma hakkında endişlensen iyi edersin."
Kendinden çok daha büyük olan adamın kucağından kaçmaya çalışan kız arada bir kahkaha atıyor, "dur! Bab-Haha Bırak beni!" Diye bağırıyordu.
Fakat bu güzel an, mutfaktan gelen bir çığlıkla öldü ve yerini kaş çatan bir koca ile korkmuş bir kıza bıraktı.
Adam, eşinin yanına giderken "Mary!? İyi misin?" Diye bağırdı. Fakat yanıt yerine çığlık vardı. Lukas adımlarını hızlandırdı ve kırmızı-sarı alevlerin arasında kalmış olan mutfağa girdi. Zaten kırık dökük olan mutfak dolapları simsiyah olmuş, malzemelerini koydukları masa dayanaklarının çökmesi yüzünden tepetaklaktı. Ancak en kötüsü, kapıdan sadece iki metre ötede sanki bir çizgiymiş gibi yükselen ateşti.
Lukas, Karısını işte tüm bu alevlerin ortasında beceremediği bir büyü olan ateşi yönlendirmeyi yapmayı çalışırken görünce hemen alevleri sihir yardımıyla yardı ve eşinin elini tutup onu uzaklaştırdı.
Kolidora çıkmış olan kızına, "anneni al ve kaç!" Diye bağırdıktan sonra mutfağa, ateşi söndürmeye gitti fakat garip bir şekilde yapamadı.
'doğal yollarla oluşmuş olan her ateşi söndürebilmeliydim.'
İlk görevinde başarısız olunca bir iki şey kurtarma amacıyla yatak odasına girdi ve zar zor biriktirdiği parasını alıp zehirli dumanın dolmaya başladığı evini terk etti.
Biraz yürüyüşün ardından ailesini evden uzakta, bir ormanın uçlarında buldu.
"Biz şimdi ne yapacağız Lukas?"
Eşine sorunun bir yanıtı var mı bilmiyorum bakışıyla baktıktan sonra geri eve baktı.
"Şu anda önemli değil. Evin tamamı yakılmadan önce birilerinden yardım istemem gerekiyor. Siz burda kalın ben ateşi söndürdüğümde gelirim."
Ona şikayet edecekmiş gibi bakan karısıyşa son bir bakıştan sonra, yanmakta olan evine koştu.
Tam ana sokağa koşup yardım isteyecek iken, iki kişinin bağırışı onu durdurdu.
"Lukas'ı bulun! Bizi kontrol etmeden önce onu ve ailesini öldürelim!"
"Zihin ustasının evini yakın!"
Sokağı görebilen fakat çok belli olmayan bir araya gidi ve bağırışlara aldanmadan düşünmeye başladı.
"Beni zihin ustası olduğum için mi avlıyorlar? Onları tehdit edecek bir şey yapmadım ki. 7 yıldır hiç kimseyi kontrol bile etmiyorum!"
Ellerinde kılıç ve baltayla onu arayanlar baktı ve merak etti. Ailesi o orda olmasaydı ölür müydü?
"Ailem ben olmasaydım ölme tehlikesinde olur muydu?"
Geri koştuğu süre boyunca bunu düşümesne rağmen onların yanına geri döndüğünde düşüncelerinin yamsımasına izin vermedi ve kaşlarnı çatarak "gitmeliyiz. Burası artık güvenli değil." Dedi.
•'•
Biliyorum normalde bu yeri yapmanalıyım. Biliyorum bu kadar kısa bir bölüm yazmamalıyım. Ancak oldu ve belki olmaya da devam edecek.
Bu benim yazdığım ilk özgün hikaye. Yani bundan önce iki farklı hesapta toplam 10 tane fanfic yazdım fakat hala yeterliliğimden endişe ediyorum.
Etrafımda okutabileceğim çok fazla insan yok o yüzden yorumlar benim günümü güzelleştirebilir.
Okuduğunuz için teşekkürler! Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gün Masalları
FantasyUzun, uzun zaman öncesinde, büyü vardı. İnsanların düşüncelerini okumanı sağlayanlar, portal açmanı sağlayanlar, hatta şekil değiştirmeni sağlayanlar. Fakat bir gün Lukas William adlı birisi yeni bir büyü keşfettiğinde dünya olacak olanlara hazır de...