Yüz gün...
Koskoca yüz gün...
Sen gideli yüz gün olmuş bile. Başta zaman nasıl geçecek ne yapacağım diye düşünüyordum, sanki senden öncesi hiç olmamış gibiydi bilirsin kendini insanlara alıştırmakta, sen bir numarasındır.
Yine de korkunç bir şekilde yokluğuna biraz alışmaya başladım sanırım, yüz günün bu kadar hızlı geçmesini başka bir şeye bağlayamıyorum, yine de her fırsatta seni özlemeye devam ediyorum.
Sen hiç bu şehirde bulunmadın ama sanki mutfak dolaplarıma yemek yaptığım tavaya ve çirkin caddeye bakan kirli 3. el koltuğuma sinmiş gibisin, bazen yanlışlıkla adını seslenip ne yaptığımı farkedince boşluğa düşüyorum.
Bu şehir hayal ettiğin gibi değil. Sen genelde güneşli sıcak havaları, cıvıl cıvıl sokakları seversin ancak burası tam tersi... geldiğim günden beridir ,yaz mevsimi olmasına rağmen, yağmur yağıp duruyor. Gökyüzü ilginç bir şekilde sürekli gri ve sokaklar da insanlar da oldukça kasvetli, sanıyorum küçük kasabamızdan burayla ilgili kurduğumuz hayallerle kalsak daha iyi olurdu ya da buraya birlikte gelsek...
Son seçenek asla olamayacağı için çok uzun da düşünmüyorum üstüne.
İyi olmamı istedin... iyi olmamı ve güneşi aramaya devam etmemi. Sana yemin ederim ki deniyorum. Deniyorum ama sanırım başarılı değilim zaten artık bir güneş olduğundan şüpheliyim, hayalini kurduğumuz parlak hayatlar bize uğramayacak bana kalırsa. Fazla ütopik davrandık, biliyorsun... şu saatten sonra o hayat bana uğrasa da ben de çok şey değiştiremez çünkü sensizken bir anlamı varmış gibi gelmiyor.
Yatağımdan kalkmak düşündüğünden daha zor oluyor, gidişinden sonra çok kilo kaybettim muhtemelen bunu görsen beni mahvederdin çünkü sanırım çoktan ellili kilolara düştüm. Sağlıksız olmamı görmekten nefret edersin ama ben de seni görememekten nefret ediyorum bu yüzden bana kalırsa ödeştik.
Zayıf bedenime rağmen yataktan kalkmak çok zor, birlikte bir hevesle yazdığımız bölümün herhangi bir günde olan herhangi bir dersine sen olmadan gitmekte...
Bir haftadan biraz fazla oldu buraya gitmeye başlayalı, söylemeliyim ki daha ilk dersten ne bölümün ne de okulun bana göre olmadığını anladım. Eğer yanımda olsaydın muhtemelen bunu dert etmezdim ama şimdi hiç ilgim olmayan bu bölümün dersleri ve aptal kaprisli hocaları benim için tam bir işkence.
Yine de gitmeyi bırakamıyorum çünkü sana ihanet etmişim gibi hissetmenden korkuyorum, acınası bir haldeyim, çoktan gittiğini bildiğim halde bir yerlerde seni memnun etmeye çalışıyorum.
Dağınıklığı sevmediğin için evimin her bir köşesini topluyor, uyduruk ikinci el dükkanlardan çakma marka logolu kıyafetlerden stokluyor ve kirazlı bir nemlendirici bile kullanıyorum ayrıca bu lanet bölümün derslerine katılmaya da devam ediyorum.
Yine de sana bir düşmanlığım yok bilirsin benim senden başka pek kimsem de yok. Keşke yanımda olsaydın çünkü kapalı kutunun teki olmama rağmen seninle konuşmaya çok ihtiyaç duyuyorum.
Bölümümdeki gençler olması gerektiği gibi, yirmilerinin başındaki her grupta olduğu gibi onlar da kendi aralarında gruplaşıyor, geziyorlar bazı geceler içmeye çıkıyorlar ve eğleniyorlar.
Öyle olmadığını söylüyorum ama onları çok kıskanıyorum sanırım... kıskanmaya pek hakkım yok çünkü benimle konuşmaya çalışanları ben kendim ittim ve antipatik davrandım, bu yüzden beni bir yerlere çağırmamakta haklılar yine de onları imrenerek izlemekten kendimi alıkoyamıyorum.
Onlar çoktan güneşlerini bulmuş gibi parlıyorlar... bizim hep aradığımız gibi.
Burada olsan sanıyorum ki bölümün en popülerlerinden olurdun, muhtemelen ben de biraz geride kalıp tek arkadaşını paylaşmak için fazla kıskanç olan asosyal çocuk olurdum. Her şeye rağmen burada olmanı isterdim, biliyorsun.