"Aşk vahşi bir hayvandır. Tuzağına düşersin. Gözlerine gözlerini diker ve bakışlarıyla seni büyüler. Lütfen bana zehir ver.
Die Liebe ist ein wildes Tier. In die Falle gehst du ihr. In die Augen starrt sie dir, Verzaubert wenn ihr Blick dich trifft...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Uyarı! Bu mülk, son derece eğitimli bir kurt adamtarafındankorunmaktadır. Yaralanma veya olası ölümden sorumlu değildir.
Giriş yapmakta kararlıysanız, yorumlarınızı ve yıldızlarınızı paylaşmayı unutmayınız.
-
Hilldong'a Hoş Geldiniz.
Nüfus: 3.557
Yanından hızla geçtiğimiz, yol kenarındaki tabelanın üzerindeki yazıları okuyup derin bir nefes verdim ve alnımı içinde bulunduğum servisin camına yasladım. Gözlerim yol kenarındaki ağaçlarda gezinirken, kasabanın içine doğru ilerledikçe onların yerini sırayla dizilmiş evler ve dükkânlar almaya başlamıştı. Elimdeki telefonun ekranını aydınlatıp saate baktım. Saat henüz altı bile olmamıştı. Ancak sonbahar aylarında olduğumuz için hava erkenden kararmaya yüz tutmuştu. Caddede uzun aralıklarla, tek tük yer alan sokak lambaları yakılmış, yollar az da olsa aydınlatılmıştı. Servis, şehre gidebilmek amacıyla yalnızca birkaç otobüsün bulunduğu otogara giriş yaptığında, oturduğum yerde doğruldum ve ağır hareketlerle toparlanmaya başladım.
Servisten indiğimde soğuk hava anında suratıma çarpmış, tüm tüylerim diken diken olmuştu. Montumun fermuarını çeneme kadar çektikten sonra sırt çantamı sağ omzuma atıp valizimi sürükleyerek vakit kaybetmeden otogarın çıkışına ilerlemeye başladım. Ana yola ulaştığımda yolun kenarındaki dükkânları inceleyerek ilerlemeye devam ettim. Yollardaki araç sayısı oldukça azdı. İnsanlar daha çok yürüyerek ulaşımlarını sağlıyor olmalılardı.
Sahi, buraya en son kaç yaşımdayken gelmiştim? Beş mi? Kasaba yıllar içinde çok değişmiş gibiydi. Kaldırımdaki su birikintilerinin arasından ilerlerken üzerimde hissettiğim bakışlar, adımlarımı yavaşlatmama neden olmuştu. Karşı kaldırımdaki kadın gözlerini dikmiş, hiçbir çekinme belirtisi göstermeden bana bakıyordu. Kumral, kıvırcık saçları kabarmıştı. Üzerindeki uzun eteğin uç kısımları yırtıktı. Kıyafetleri, bilerek yırtıldığını düşündürtecek kadar salaş bir görüntü çiziyordu. Kadının kendine has hippi tarzını incelemeye bir son verip gözlerimi kaçırdım. Sanki beni tanıyormuş gibi yüzüme diktiği rahatsız edici bakışlarından kaçabilmek için adımlarımı hızlandırdım. Gözlerimi etrafta dolaştırıp bir taksi durağı bulmaya çalıştım ancak ne yazık ki yoktu.
Birkaç insanın daha bakışlarını üzerimde hissettiğimde, tedirgin olarak kendimi ilk bulduğum ara sokağa attım. Aslında bu saatte dışarıdaki insan sayısı çok fazla değildi. Olanların ise bakışları beni rahatsız etmeye yetmişti. Sırtımda taşıdığım boyumdan büyük çanta ve peşimden zorlukla sürüklediğim valiz, insanların dikkatini çekmiş olmalıydı.
