"secrets i have held in my heart
are harder to hide than i thought,maybe i just wanna be yours"
_DAY6
Los Angeles; rüyaların gerçek olduğu, film yıldızların evi, upuzun palmiyelerin ve iştihamın buluştuğu, büyüleyici, özgür olmanın gözünüzde somutlaşmaya başladığı, dünyanın geri kalanından çok ayrı melekler şehri.
Hayır, değil.
Vasat senaryolar üstüne kurulu, türlü Hollywood filmlerine konu olan klişeleşmiş ve bilgisayar oyunlarından hallice görselleriyle oyuncularının vasatın biraz üstünde olduğu, bilinmeyen sokaklarında türlü vahşetin döndüğü, evsizlerinin zenginlerinden bol olduğu o şehir.
Henüz yirmi yaşındayken bir eğitim programı aracılığıyla Kaliforniya'ya gelip Beverly Hills'e ilk girdiğimde hiç de yabancılık çekmemem kısa çaplı bir şok geçirmeme sebep olduğunda bazı şeyleri anca fark edebilmiştim.
İlk önce, uyduruk bir avukatın sizi boşamak için indirim vaat eden reklam tabelasının dahi filmlerde görebileceğinizi ve herhangi bir sokağın aşırı tanıdık gelmesi üzerine meraklandıracak bir numarası olmadığını fark ettiğinizde tüm büyüsü bozuluyor sansanız da içine tamamen çekildiğinizde olayların görünenden daha vasat ve korkunç olduğu yüzünüze tokat gibi çarpıyor.
Bir paket sigara almak için girdiğiniz markette çalışan hiç tanımadığınız psikolojisi bozuk herifin size durduk yere silah çekebileceği, bir anda kendinizi dandik bir barda bilmediğiniz bir içkiyi içerken bulup gözünüzü hastanede açabileceğiniz, geçtiğiniz son derece sıradan bir yolda önünüzü kesip size uyuşturucu satıcısı olmayı teklif eden insanlarla ev sahipliği yapan; sürekli ünlülerin peşinde koşup onların malum yerlerini yalayarak kısa yoldan zengin olmanın hayalini kuran sözde fenomenlerle dolu olduğunu; yetmezmiş gibi kültür çatışmasının arasında boğulduğunuzu fark ettiğinizde büyü falan kalmıyor, üstüne evinizi bırakıp buraya yerleştiğiniz için pişman oluyorsunuz.
Los Angeles'ın en gereksiz semtlerinden olan meşhur Hollywood bulvarına, ya da bilindik adıyla Walk of Fame, girdiğiniz anda hayal kırıklığına uğradığınızda anlıyorsunuz ki herkes yerdeki yıldızlara bakarak yürüyor diye gözünü açıp etrafında olup biteni kontrol etme gereği duymuyor ve insanların nasıl yozlaştığını, tabii ki, görmüyor.
Takıntılı gibi araba satın alıp utanmadan koleksiyonunu yapan arkadaşımdan ödünç aldığım 1964 model, kırmızı Chevrolet Impala'nın üstü açık olmasından yararlanarak kapısına yaslanmış, önümde uzayıp giden palmiyelerle dolu yola gözlerimi dikmiş bir halde henüz ateşlediğim sigarayı içerken düşündüğüm şeyler; Los Angeles'ın ne kadar gereksiz bir yer ve güzelimi de alıp piyasadan çekilmenin ne kadar cazip bir fikir olduğuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue corvette
Fanfiction"her hücrem senin mürekkebine bulanmadan önceki son kadehim, şerefe." barmen jjk & tattooist kth. ! 29.03.2023