Yine onu görürüm umuduyla Küçükpark'a gitmiştim ama
görmeyeceğime kendimi alıştırmıştım nede olsa ne zaman gitsem karşılaşmamız imkansız oluyordu, bu seferde öyle olacaktı. Gittim bi çok arkadaşımı arıyarak tabiki herkesin yine işi vardı. Kapattım telefonu bindiğim ulaşım aracından inerek cafeler sokağına ilerledim. Girişte telefon çaldı arayan, aradığım ama açmayan arkadaşlarımdandı. Geri dönmüştü belki gelir hevesiyle açtım, kulaklığımı takarak konuşmaya başladım. Bir yandan da yürüyordum, konuşma ilerledi ve gülmeye başladım tam o anda kafamı kaldırıp ilerlediğim yola baktım; tam karşımda onu gördüm yanında erkek arkadaşıyla hep gittiği bir barın önündeydi.Gözlerim kısıldı, başıma bir ağrı saplandı geçti zannederken geçmediğini fark ettim. O kadar da alıştırmıştım kendimi olmayışına fakat hiç alışmamışım. Üzerinde yanıma gelirken giyip beğenmediği ve bir mağazaya girip aldıp hemen giydiği mavi askeri desenli gömleği, içinde lacivert sade bir kısa kollu tshirt, altında da kot şort vardı. Fark etmesin diye karşı yola geçtim. Arkadaşım bir şeyler diyordu ama anlamadan gülüyordum sadece, ilerlediğim için giydiği ayakkabılarına ve saç sekline bakamadım. Telaştan onu görünce hemen sosyal medyadan nerede olduğumu bildirdim 2 dk sonra mesaj atmıştı 'Nerdesin' diye. Elim ayağım birbirine dolandı. Kalbim minik serçelerin durmadanu çırptığı kanatları gibi çarpmaya başladı ama yinede yürümeye devam ettim. Üstüme baktım tuttuğum takım şampiyon
olduğu için üstümde onun aldığı tshirt ve 2 yıl önce bana hediye ettiği atkısı takılıydı. Ayağımda converslerim, beyaz çantam takılıydı, uzun ve ombreli saçlarım belime kadardı. Ortadan ayırmıştım yüzümü tombul gösterdiği için.Sonra her zaman kitap okumaya gittiğim cafeler sokağındaki sevdiğim cafeye girdim ve caddeye bakan yöne doğru olan koltuğa oturdum. Hemen sipariş vererek yine aynı sosyal medyadan oturduğum cafeyi seçip nerede olduğumu belli ederek mesajına cevap verdim. Küçükpark olduğumu söyledim ama nerede, hangi cafeye oturduğumu söylemedim. Çünkü biliyordum yer bildirimime bakacaktı. Sonra telefonu bırakıp dolu olan paketimden bir sigara aldım, yaktım. Okuduğum kitabı açarak oturdum okumaya başladım. Tekrardan ellerim titriyordu gelince ne yapacağımı düşünüyordum. Hiç birşey gelmiyordu aklıma. Arada bir sokağın başına bakarak kontrol ediyordum. Ona benzeyen bir sürü insan geçti bi tek o geçmemişti. Okumaya devam ettim bende, sigaramdan bir duman alarak. İki üç sayfa okuyup kafamı kaldırdığımda oturduğum cafeye yaklaştığını gördüm. Bedenimin ısındığını hissediyordum yaklaştıkça. Gelip nasıl olduğumu sordu hiç bir şey olmamış gibi 'iyiyim' dedim sadece 'iyiyim' kekelemiştim. Oda şaşırdı; üstümdeki hediyesini görünce 'yakışmış'diyerek gülümsedi. Bende teşekkür ederek tebbessüm ettim. 'Oturmak ister misiniz ?' dediğimde arkasındaki arkadaşına bakarak 'gitmem lazım zamanım yok' dedi. Eğilerek öptü ve ilerledi bende kitabıma geri dönmek zorunda kaldım ama kafamdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi terliyordum. Aradan yarım saat bi saat kadar geçtiğinde kalkmayı planlıyordum ama kitabımı okumayı bırakamadım. Okurken o kadar dalmışım ki masada bir el belirdi 'hala kitap mı okuyorsun?' dedi yavaş bi sesle. Oydu,yine gelmişti. Yüzüne bakamadığım için cafenin dışında olan arkadaşını gördüm oda baktığımı görünce tebessüm etti. Bende aynı şekilde karşılık vererek ona döndüm. Gözüne bakamıyordum, dudaklarının kuruluğu çekmişti dikkatimi ve konuştukça kendimi alamadım. Dediği şeyi anlamadığımı farkedince gülümsedi, anladı. Gözlerine bakınca irkildim 'anlamadım' diye cevap verdim. Tekrarladı 'ben kaçıyorum eğer bişeye ihtiyacın olursa aramanı istiyorum her zaman yanındayım' dedi. Durdum ama değildi. Düşüncelerimi susturup 'peki tamam' diyebildim dil uçuyla arkasına döndü, yanmaya devam eden sigaramdan bir duman alarak gidişini izledim. Gömleğini çıkartmış elinde tutuyordu. Ayakkabılarını da gördüm tiger giymişti. 'Piç giyinmeyide biliyor' diye söylenip güldüm kendi kendime. İlerlerken dönüp arkasına baktı ve göz göze geldik saniyelerce sadece fazla bişey değildi ama benim beynime kazınmıstı. Daha sonra gözlerim doldu ve lavaboya gitmek zorunda kaldım. Çıktığımda hesabı ödeyip eve gitmeyi düşündüm. Hızlıca eşyalarımı toparlayıp evime giden dolmuşların geçtiği yöne ilerledim, 20 dakika yürümüştüm herhalde.
Ana yolun yanında bizim oturduğumuz bir park vardı. Onu aradı gözlerim yine yürürken tamda bizim oturduğumuz bankta arkadaşıyla oturduğunu gördüm ve yine aynı his, kocaman bir et bıçağını alnımın ortasına büyük bir zevkle sokmuşlardı sanki arkasını dönmedi. Fakat arkadaşı gördü, bende görmemezlikten gelerek ilerledim, karşıdan karşıya geçerek dolmuşu bekledim. Önümde bi kaç metre mesafede oturuyordu ama ben ne elini tutabiliyordum nede sarılabiliyordum. Sonra görmek kötü geldiği için ilerledim dolmuş gelince binecektim telefonumu aldım ve ondan bir mesaj 'vaktin varsa binme ' diyordu. Umursamaz tavırla arkamı dönüp dolmuşumu kontrol ettim, karşıdan karşıya geçerek yanıma ilerliyordu. Baktığımı görmemişken kafamı cevirerek hemen hızlandım ve arkadaşımı arayıp konuşmaya başladım. Arkadan yavaş yavaş yaklaştı bana, farkında değilmiş gibi arkadaşımı dinliyorum, gülüyordum sustu ve dibimde ilerledi. Kolunu görünce korkmuş gibi davrandım elini omzuma koydu sakin ol dermişcesine gözlerini kapattı. Telefon konuşmamı sonlandırmak için 'seni sonra ararım' diyip kapattım. 'Eee' diyerek konuşmaya başladı. Nasıl oldugumu sordu ve yanıt bekledi benden. Konuşmayı ilerletmeye çalışıyordu, bense konuşmak istediğim halde kestirip atıyordum. 'Neden yürüyorsun' dedim. Bahane olarak 'çok kilo aldım eve yürümek istiyorum' diye cevap verdi, konuşmasına devam edip ayrılığımızın bütün yükünü bana yükleyip içini ferahlattı. 'Haklısın' diyerek hep sustum o kadar dolmuş ki içindeki her şeyi kustu. En sonunda 'evet biliyorum bitti her şeye rağmen bir daha başlamayacak sana dön yada gitme demeyeceğim bunu da somut bir şekilde söylüyorum, bunları bekleme. Hayatımı değiştiren kadınsın ama tekrar olmayacağını bende biliyorum ama yine söylüyorum biz iyi zamanlarımızda hep birlikteydik şimdi de düşman değiliz bir sıkıntın olursa yanındayım' dedi. Deli gibi sinirlenmiştim öfke dolu yüzümle 'arkadaşta değiliz' diye yanıt verdim. Şaşırmamıştı yinede 'ne istiyorsan o oluruz sen bilirsin ben yanında olmak isterim kötü zamanın da' dedi. İçim burkulmuştu kötü davranıyordum fazla duygusal bakıyordum ama oda laflarıyla kötü hissettiriyordu. Seviyordum hala ne diyeceğimi bilemedim ağzıma gelen ilk trip cümlesini sallayı verdim 'iyi günümde yanımda yokken kötü günümde de yanımda olmanı gerektirecek bir şey yok sen olman gerekenlerin yanında ol' serttim, sinirli, öfkeli, hınç çıkarır gibisinden ilerlememiz devam ettiği için onların oturduğu bölgeye geldik 'istersen buradan bin' dedi. 'Yalnız kalmaya ihtiyacım var şimdi binmek istemiyorum' dedim. İlk aklına gelen yer barıştığımız, ayrıldığımız, kavga ettiğimiz park oldu. 'Parka mı gideceksin' dedi. 'Evet' dedim yüzüne bakmadan. Yürüdük yürüdük gözlerim doluyordu burnum sızladığı için aklımda hala bitti diye bastırdığı cümlesi vardı çünkü. Ayrılırken görüşürüz diyerek elimi uzattım gözlerime bakıp 'o kadar uzak değiliz' dedi. Elimi tuttu ve kendine çekti. Ben geri çekilince 'korkma sarılmayacağım' diyip güldü. Yanağıma iki tane masum öpücük kondurmuştu. Gözlerim iyice dolmuştu akmasın diye hemen arkamı döndüm ilerledim. Emin adımlarla attığım ikinci adımda yaşlar sel oldu. Ağzımı kapattım ses çıkmasın diye. Ağladım banka gidesiye kadar. Parka geldiğimde hemen oturup sigara yaktım. Şuanda hala orada oturuyorum. Aradan yaklaşık 2-3 saat geçti o gelmedi zaten bende ağlamam geçince yazmaya başladım. Şimdi geri dönüp eve gitmeyi düşünüyorum ama gelir mi diye de düşünmüyor değilim. Bu saate kadar gelmediyse gelmez. Bir sigara içimlik vakti var kalkacağım. İnşallah kendime yenilerek mesaj atmam...
Aradan tamı tamına 13 dakika geçti ve dayanamayıp 'kendine iyi bak görüşemezsek' diye mesaj attım. Saniyesinde 'sende kendine iyi bak' diye cevap aldım. 2 dk bekledikten sonra 'sağol' diyip göndere tıkladım. Hemen 'ne için' dedi. Bende 'öyle' dedim. Ardından tekrar onun ismi yandı ekranda, 'peki Allah'a emanet ol hep mutlu ol' dedi. Hiç düşünmeden 'sende umarım mutlu edemediğim kadar mutlu olursun' dedim ve olduğum banktan kalkarak evinin önünden geçtim. Kafamı aldırıp beş kat saydım ve onun odasının bulunduğu balkona baktım. Işığı yanmıyordu. Sanırım ailesiyle birlikte içerideydi. Yürüdüm eve ulaşmak için, dolmuşumun geçtiği yere doğru. Mesaj geldi mi diye kontrol ettim fakat duvar kağıdı olarak edindiğim dizi karakterlerinin üzerinde oluşan saat ve tarihten başka bir şey yoktu ekranda. Telefonu cebime kaldırarak gelen dolmuşumu durdurup yola koyuldum. Uzaklaşıyordum ondan ve mesaj yoktu hala, atmayacaktı belkide son mesajıydı. Gerçi o kadar bittikten sonra 'mesaj atmayacağım, görüşmeyeceğiz, bu sefer bitti' demelere rağmen hiç o sözde durmamıştık. İnanmamıştık. Genelde o olmak üzere hep mesaj atardık birbirimize. Çünkü oda bende ne beraber nede bizsiz yapamıyorduk. Sezen Aksu'nunda dediği gibi 'Ne senle nede sensiz'di bizimkisi. Onu tamamen kaybetmekten hala çok korkuyorum. Ya mesaj atmazsa diye düşünüyorum ama bir yandan da atmasın tamamen bitsin istiyorum. Onla tam değilim ama onsuz da fazlasıyla eksiğim Allah hayırlısını yazsın ne diyeyim kader diyip geçmek mi lazım acaba ? Eve gidince yatağıma gömülüp uyumak istiyorum sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bendeki Sen
РазноеGri olan hayatımı mas maviye çevirip siyahı bana bırakan kişiye ...