don't forget me

231 26 11
                                    

Dün gece gram uyuyamamıştım ve sabah okula gelme zorunluluğumun olması beni içten içe kızdırmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dün gece gram uyuyamamıştım ve sabah okula gelme zorunluluğumun olması beni içten içe kızdırmıştı. Sınıfta birkaç kız oturduğum sıraya toplanmış, instagram fotoğraflarımı baz alarak, kıyafetlerimin, takılarımın ve gittiğim mekanların ne kadar büyüleyici olduğunu dinliyordum.

Hiçbirinin beni sevmediğini biliyordum, çevresi tarafından ilgi odağı olan asla tam anlamıyla sevilmeyen, sevmeyi de beceremeyen biriydim. Kalabalıkta bir elmas gibi parlasam da, tek başıma kaldığımda nefes almak bile benim için anlamsızdı.

Bir anda dün gece Jungkook'un dediği cümleler gelmişti aklıma, gerçekten bunları yapmamın tek sebebi babam ile yaşamış olduğum sorunlar değildi elbette, böyle lüks içinde yaşamayı hak ediyordum sadece. Bir diğer sebebi ise, küçük biz kızken babamdan alamadığım ilgiyi şu an başkalarından almak beni bağımlı hâle getiriyordu.

"Bu fotoğrafındaki gerçek Chanel mi?" karşımdaki gözlüklü, uzun saçlı ve oldukça güzel olan kızın sorusuyla beraber bakışlarımı ona çevirmiştim ve kafamı sallayarak cevap verdim. Arka sıraya doğru baktığımda Jungkook ile göz göze gelmiştik, bizi dinliyor gibi görünüyordu, benim ona baktığımı fark ettikten sonra bir boşluğa bakıyormuşçasına bana bakmaya devam etti, ardından gözlerini devirip kafasını tamamen başka yöne çevirdi.

***
Okuldan çıkarken, her ders boyu söylediğim şeyleri düşünmüş ve bir karara kavuşturmuştum. Jungkook'u bulacak ve söylediğim şeyler için özür dileyecektim, tabii o da dileyecekti. Çocukluk arkadaşıydık ve birbirimize attığımız düşmanca bakışlar beni huzursuz ediyordu.

Okulun önünde motorunun yanında duran ve kaskı kafasına geçirmeye hazırlanan Jungkook'u gördüğümde, hızlı ama bana bir o kadar da yavaş gelen adımlarla yanına doğru ilerledim. Arkası dönüktü o yüzden beni fark etmemişti, omzuna ürkekçe dokunarak beni fark etmesini sağladım.

"Bana söylemek istediğin bir şey var mı Jeon?" dediğimde mekanik hareketlerle bakışlarını yüzüme çevirip ağzındaki sakızı dişlerinin arasına aldı.

"Tabii, var Rose." düşünüyor gibi gözüküyordu, ardından bulmuş gibi kaşlarını kaldırıp sakızı parmaklarının arasına alıp dibimizde olan çöp kutusuna basket atarcasına attı.

"Siktir git başımdan." demesiyle kaskı kafasına takmak için diğer eline aldı.

Dediği şey ile birlikte gözlerimdeki o minik şeyin solduğunu hissetmiştim. Bunu hak etmiyordum, o da benim kalbimi kırmıştı, bunu unutmuş muydu?

Kolundan tutup ceketini sıyırdım ve bileğini açıp kırmızı ipi tuttum, ardından kendi bileğimdeki mavi ipi de ona doğru doğrulttum.

"Kırmızı ip, mavi ip, unutma beni." dememle bir zafer kazanmışçasına benden çok yüksekte olan suratına doğru baktım.

Bu ipleri 8 yaşımızdan beri bileğimizden bir an olsun çıkarmamıştık ve bunun bu olayda işime yarayacağını öyle iyi biliyordum ki, Jungkook asla bu iki minik ipe dayanamazdı.

Bıkkın bir şekilde ofladı, "Sikeyim." bileğindeki ipi minik parmaklarımın arasından çekip, çektiği elini saçlarıma daldırmış ardından bakışlarını gözlerimden burnuma, burnumdan dudaklarıma indirmişti.

"Seni kırdıysam özür dilerim, sarhoştum ve öfke sorunlarımla başa çıkamıyorum bazen." dedi pişman, küçük bir oğlan edasıyla.

"Seni kırdıysam özür dilerim, doğruları duymak canımı sıktı."

Parmaklarını daldırdığı saçlarımdan çıkarıp motorun arkasından diğer kaskı eline alıp bana uzatmasıyla telefonuma bir mesajın gelmesi eş zamanlı olmuştu, bir saniye isteyip çantamdan telefonumu çıkarmış ve mesajlar kısmına girmiştim, Jungkook ise konuşuyordu.

"Eve gitmeyelim, bir şeyler yiyelim daha sonra şu senin çok sevdiğin berbat mekana gidip berbat oyunlardan oynarız."

J:
bu akşam için hazır ol güzelim

J:
güzel bir akşam bizi bekliyor

J:
seni saat 8'de alırım

Okuduğum mesajla suçlu bir şekilde karşımdaki uzun boylu adama bakmıştım, meraklı bir şekilde bana gelen mesaja bakmaya çalışıyordu.

"Şey..." duraksadım. "Sanırım olmaz, akşam bir işim var."

Geniş omuzları düştü ve yüzündeki o çok nadir gördüğüm heyecanlı ifade silindi, yerini ise.. her zamanki jungkook aldı işte.

"Ne işin var Rose?" elindeki kaskı sıktığından dolayı parmak çizgileri beyazlaşmıştı, doğrudan gözlerimin içine bakıyordu.

"İş işte, Jungkook." dediğimde sesimin titrediğine yemin edebilirdim, niye Jungkook'tan bu kadar çekiniyordum?

Histerik bir şekilde sırıttıktan sonra motorunun üstüne oturup kaskını taktı ve kaskının içinden konuşmasıyla ona doğru bakmıştım.

"Ne sikim yapıyorsan yap, umurumda değil." dedi ve motorunu çalıştırıp son hızla sokağın başına doğru sürmeye başladı, olduğum yerde kalakalmıştım ve iliklerime kadar benden ne kadar nefret ettiğini hissetmiştim.

Haklıydı da.

**
diğer bölüm texting.

all i wanted was youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin