-3-

9 4 1
                                    

Yoongi gittikten sonra Jungkook aradı ve "Mickey ve Bam ile veterinerdeyiz. Mickey'i almaya ne zaman geleceksin?" diye sormuştu. "Birazdan arabayı tamirden almaya gideceğim. Arabayı aldıktan sonra oraya uğrar bebeğimi alırım." demiştim. Jungkook "Tamam. Mickey seni bekliyor." demiş ve kapatmıştı.

Ah! Gerçekten çok uykum vardı. Tüm işlerimi halledip eve tekrar gelip uyumak istiyordum. Ev kuşu olduğum belliydi. Dün ev için alışveriş yapamamıştım. Bu yüzden evde eksik olan herşeyi not aldım. Üstümü değiştirip dışarı çıktım. Uykum açılsın diye taksi yerine uyumaya karar verdim.

Evim şehir merkezinde olduğu için her yer yürüme mesafesindeydi. Bazı yerler uzak olabilirdi ama her neyse arabam vardı. Biraz ilerledim ve kahve almak için dükkâna girdim. Sıra yoktu şanslıydım galiba, normalde her geldiğimde en azından önüme 5-6 kişi olurdu. En ufak şeye bile mutlu olurdum bu yüzden sıranın olmaması beni mutlu etmişti.

"Latte alabilir miyim?" demiş ve "Hemen getiriyorum efendim." diye karşılık almıştım. Burası her zamanki gibi çok güzel kokuyordu. Kahve kokusu beni benden almıştı. Fark etmeden kahvem gelmiş ve "3000 won" denmişti.

Telefonumu çıkarıp QR kodu okutup ödemiş ve dükkândan çıkmıştım. Kahvemi içerken yürümeye devam etmiştim. Kısa bir süre sonra tamirhanenin önüne gelmiştim. İçeriye girip evrakları imzalayıp ve ödemeyi gerçekleştirdikten sonra canım arabama kavuşmuştum. Kazada arabam çok fazla hasar almadığı için 1 günde tamir edilebilmişti. 1 gün ayrı olmak yeterliydi.

Arabama binip koltuğu kendime ayarladıktan sonra tamirhaneden çıktım. Veterinere doğru ilerliyordum. Aklıma durduk yere hep Yoongi geliyordu fakat neden aklıma geldiğini anlamıyordum. O çok zarif ve tatlıydı. Yoongi'yi düşünürken veterinerin önüne kadar gelmiştim.

Anahtarı çıkarıp arabadan indikten sonra Mickey'in havlamasını duydum. Mickey benden ayrı durmaya dayanamazdı ama onun yeni arkadaşlar edinmesini istediğim için Jungkook'a bırakmıştım. Kapıdan girdiğimde Mickey beni görmüş ve hemen üstüme doğru koşarak gelmişti. "Ah! Benim bebeğim beni özlemiş mi?".
Mickey'i kucağıma aldığımda yüzümü yalamıştı. Beni özlediği her halinden belliydi.

"Teşekkür ederim Jungkook, Mickey'e baktığın için." Teşekkür etmene gerek yok uzun zamandan sonra Bam'ı bu kadar mutlu gördüm asıl ben teşekkür ederim." dedi. Mickey hala kucağımdaydı. Onu yere indirmeden arabaya götürdüm ve ön koltuğa koydum. Orası Mickey'in favori yeriydi.

Yakındaki en büyük süpermarkete gelmiştik. Ne ararsam her zaman burada bulabilirdim. Mickey'in tasmasını bağladım ve aşağı indik. İlk önce mama almaya karar verdim sonra ise çamaşır için deterjan falan almayı planlıyordum. Mickey kendine yeni oyuncaklar bakıyordu. İçimden ne kadar akıllı bir köpeğe sahibim diyerek geçiriyordum.

Mickey favorim olan yeşil renge sahip bir top seçmişti. Onu alışveriş arabasına koyduktan sonra Mickey'in alacağı birşey kalmamıştı bu yüzden çocuk konulan yere Mickey'i koymuştum. Oraya çocukları koymanın bir önemi yoktu. Mickey de benim çocuğumdu.

Ev için eksik gedik ne varsa almaya çalıştım fakat birşeyler unuttuğumu düşünüyordum. Bu yüzren listeyi çıkarıp kontrol ettim. Unuttuğum şeyler çikolatalar ve içeceklerdi. Bunları nasıl unutabilirim, nasıl kendine yakıştırabilirsin Hobi deyip sorgulamıştım. Hemen gidip kendime bir sürü çikolata ve içecek aldıktan artık rahatça kasaya gidebilirdim.

Kasaya doğru ilerledikten sonra uzunca bir kuyruk görmüştüm. Sanki beleşe birşey dağıtıyorlar, neden bu kadar fazla insan var diye sorgulamadan edememiştim. Kulaklığımı takıp yeni çıkan bir şarkı olan amygdala ve hageum ile başlayıp set me free ile devam etmiştim. Çok güzel şarkılardı.

Şarkı dinlemeyi çok sevdiğim için zaman su gibi akar geçerdi. Sıranın bana geldiğini fark etmemiştim bile tüm aldıklarımı kasaya koyarken diğer yandan da poşete doldurup tekrar diğer alışveriş arabasına dolduruyordum. Çok fazla şey  almıştım bu yüzden alışveriş arabasına koyup arabaya kadar götürecektim.

Eşyaları hızlı koyduğumdan dolayı fark etmeden Mickey'i de kasaya koymuştum. Mickey bana şaşkınlıkla bakarken bende yumuşak bir şey kasaya koyduğumu fark etmiş ve koyduğum şeye bakmıştım. Mickey hâlâ bana şaşkın ve tuhaf bir bakış atıyordu dalgınlığıma geldiği için küçük bir gülme krizine girmiştim.

Kasada ki adamda benimle beraber gülmüştü. Mickey ise bize "Enayi misiniz siz?" diye göz devirmişti. Tüm eşyaları poşetleyip eşyaların parasını ödedikten sonra arabama doğru ilerledim. Eşyaları arka koltuğa yerleştirdim ve alışveriş arabasını içeriye bırakırken icinde olan Mickey'i kucağıma aldım ve arabayı bıraktım. Arabaya doğru ilerledim. Kapıları açtım ve yerime yerleştim. Eve doğru yola çıktık.

Mickey ve benim üstüme günün yorgunluğu çökmüştü. Mickey uyumuş ben ise araba sürmeye devam ediyordum. Neredeyse eve gelmiştik. Otoparka doğru gitmiş ve park alanıma park etmiştim. Arabası olan her daireye özel kendi yerlerimiz vardı ve bu çok iyiydi hiç nereye koyacağım diye düşünmeme gerek yoktu.

Aldığım eşyaları kucaklamış ve asansöre doğru ilerlemiştim. Arkamdan Mickey geliyordu. Mamasını arabada bırakmıştım çok ağırdı ve elimde bir sürü poşet vardı. Sonra aşağı inip alacaktım. Bulunduğum kata geldim ve bu sefer önde Mickey olmak üzere indik kapının önünde birkaç poşeti indirmis ve kapıyı açıp tekrar yerden almıştım.

Mickey içeri koşarak girmişti o da benim gibi ev kuşuydu. Eve girdikten yukarıya çıkmış t-shirt ve giymiş, bebeğimin patilerini temizlemek tekrar aşağıya inmiştim. Patilerini temizledikten sonra elimi ıslak mendille silip mutfağa gidip aldığım şeyleri yerleştirmeye başladım.

Bir şeyleri düzenlemeyi severim. Yavaş bir şekilde güzel bir düzenle dolaba eşyaları yerleştirdikten sonra koltuğa uzanmıştım. Canım aniden pasta çekti, çok yorgundum bu yüzden almak istemiyordum fakat isteğim uykumun önüne geçmiş ve beni pasta almaya sürüklemişti.

Üstüme bir hırka atıp dışarıya çıktım. Evime yakın pastanelerin hepsi kapanmıştı. Biraz daha ilerleyip ışıkları yanan bir pastane görünce koşarak girdim. Kapıdan derin bir nefes alarak girdiğim an karşımda Yoongi'yi gördüm ona baktığım an göz bebeklerimin büyüdüğünü hissetmiştim. Yoongi ise bana şaşkınlıkla bakıyordu. İyice ona baktıktan sonra açık mavi önlüğün içinde çok tatlı durduğunu fark ettim. Saçlarını bağlanabilir kısımlarını bağlamıştı.

Arkadaki eleman Yoongi'ye "Suga buraya gelebilir misin?". Dediğinde ikimizde kendimize gelmiştik. "Geliyorum hyung." deyip hemen yanımdan uzaklaşmıştı. Bana karşı hiç bir şey söylemeden uzaklaştığı için üzülmüştüm. Neden böyle hissettiğime hâla anlam verememiştim. Kırgınlıkla istediğim pastayı almış ve pastaneden çıkmıştım. 2 adım attığımda arkamdan "Hoseok" diye bir ses duymuştum. O kesinlikle Yoongi'nin sesiydi.

"Üzgünüm çok acil bir işim olduğu için yanından ayrılmak zorunda kaldım." Üzgün bir ses tonuyla "Yine de selam verebilirdin." "Özür dilerim gerçekten çok özür dilerim." Bana gerçekten acil bir şey olduğunu hissettirdiği için "Aman neyse sorun değil." Demiştim.

"Teşekkür ederim Hoseok. Oh, sana ne zaman yemek ısmarlayabilirim. Tüm gün boyunca seni aramayı düşündüm fakat müsait olamayacağını düşündüğüm için aramadım." Biraz düşündükten sonra "Yarın bana yemek alabilirsin tabi sana da uygunsa" dedim. Düşünmeye başlamış "Hmm yarın, evet yarın müsaidim." demişti. Aman tanrım o gerçekten aşırı tatlıydı düşünürken ki yüz ifadesi  eşsizdi.

"Tamam yarın beni aramanı bekliyorum. İyi geceler Suga." Bana şaşırarak bakmış "Özür dilerim sana Suga dememde sorun var mı?" Hemen beni yanıtlamıştı. "Kesinlikle sorun yok. İyi geceler Hoseok." Demişti.

Ayrıldıktan sonra evin yolunu tuttum geceleri dışarıda yürümek cok hoşuma gidiyordu. Eve geldiğimde pastayı kesip yedim ve hemen odaya gidip kendimi yatağa fırlattım. Uyku beni kendisine doğru çekerken gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlamış ve uykuya tamamen teslim olmuştum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 20, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

JEWEL İN THE MOONLİGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin