Selamlar 🙃 2.kitabım olan Halisülasyon ' u beğeneceğinizi umarak büyük bir heyecan ile yazıyorum... Lütfen desteğinizi esirgemeyin. Sizi seviyorum 🥰
Hayat... Hayat aslında anne karnında küçük bir nokta ile belirmemiz ile başlar... Var olmamız, bizim bu hayattaki mücadeleye başlangıç çizgimizdir... Ne kadar küçük olursak olalım var olduğumuz an hayatın zorluğu hep yanı başımızda olur. Anne karnında gelişmeye çalışır, doğduğumuzda ise hayatı keşfeder, büyüdüğümüzde ise hayatın engellerine takılıp düşeriz. Ama ne olursa olsun pes etmemeliyiz... Belki bataklıktan çıkarız yukarıya doğru belkide gökyüzünden aşağıya ineriz...
Ne olursa olsun bu hayatta pes etmeyenler kazanır... Sende bunu okuyan güzel insan... Asla pes etme olurmu. Unutma hayat basamaklardan düşmek içindir...
~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~
Güneşin penceremin kenarına vuran ışıkları ile yeni bir sabaha daha merhaba dedim... Bugün benim için yeni bir devir günüydü. Çünkü dün aldığım mesaj ile iş yerinden Maldivler ' e tatil hakkı almıştım ve bugün oraya gidiyordum. Oranın güzel bir yer olduğunu duydum. Bence son zamanlarda yaşadığım bir kaç aksilik yüzünden oluşan streslenme durumuma iyi gelecekti... Uçağım saat 3 te kalkıyor. Gerekli eşyalarımı aldım ve artık hazırım...
Bu arada sizi kendim ile tanıştırayım. Ben Sanem. Soyadımın bir önemi yok... Sadece Sanem olduğumu bilseniz yeter.
Saat: 10.27
Kalktım ve üstüme beyaz bluzum ve bol paça pantolonumu giyindim. Kızıl saçlarımı taradıktan sonra mutfağa gidip çok fazla bulaşık çıkmasın diye bir kase yulaf hazırladım. Telefonumu elime alıp bugünkü posta kutuma baktım. İlk defa posta kutumda beni şaşırtan bir manzara ile karşı karşıya kaldım. Bomboştu. Hayret. Kaşığımı ılık süt içerisindeki yulaflara daldırdım. Bir kaç kaşık aldıktan sonra telefonumdaki bildirim sesi ile gözlerimi telefondaki bildirime kaydırdım... Bir mesaj gelmişti ve mesaj Gülçin teyzedendi.
Selam kuzucuğum... Kesin şimdi üşenmiş, düzgün kahvaltı hazırlamamışsındır. Hadi gelde benim nefis çöreklerimden tat. Gelmezsen kapının zilini sen açana kadar çalar, açtığında ise kulağından tutup çeke çeke getiririm. (Kalpli gülümseyen emoji)
Evet... Gülçin kraliçe her zamanki gibi modundaydı. Gerçekten de gelmezsem mesajda dediklerini yapacağını bildiğim için yulaf ezmesini bırakıp alt kata doğru indim ve Gülçin teyzenin zilini çaldım. Kulakları biraz iyi duymadığı için zili dört kez çalmak zorunda kaldım. Bu arada Gülçin teyzeyi tanıtıyım. Kendisi dünyanın en iyi teyzesidir. Aramızda bir kan bağı söz konusu olmasa da benim için bir anneden farksızdır. Bana bir anne şefkati ile yaklaşıyordu. Bu beni çok mutlu ediyordu. Kapıyı büyük bir gülümseme ile açan Gülçin teyzeyi bütün samimiyetim ile karşıladım. Bana habire el kol hareketi yapıyordu sanki aptala bir şey anlatıyormuş gibi.
Gülümsedim ve oturma odasına yavaş adımlarla ilerledim. Ardından gözlerimi büyüleyen sofrayı gördüm ve Gülçin teyzeye teşekkür eder gibi bir bakış attım. Gülçin teyze sağolsun bana her zamanki gibi sıcak kanlı gülümsemesi ile karşımdaydı. Pembe eşofman takımı ve başındaki minik tacı ile tam bir ev modu halini yansıtıyordu. "Geç otursana güzel kızım." dedi gülen gözleri ile... Bende ona karşılık olarak gülerek masaya oturdum ve çatalımla bir zeytin aldım. Gülçin teyze ile birlikte sohbetli bir kahvaltının ardından onunla vedalaşıp evime çıktım. Bana o kadar sıkı sarılmıştı ki sanki aylarca ayrı kalacaktık. Altı üstü üç gün... Ah! Unutmadan... Hemen ilacımı içsem iyi olur. Hani size stres demiştim ya. İşte ben sinir hastasıyım... İlaçlarımı kullanmazsam da kötü bir halde oluyorum. İnanın ki, beni bu halde görmek istemezsiniz... Neyse artık oyalanmamam gerek. Yoksa bir saat sonra kalkacak uçağımı kaçıracağım...
Tam valizimi elime almış yola çıkmak için kapıya doğru ilerlerken birden bir ses işittim. O seste neyin nesiydi?
Evet! Bu bir ağlama sesi... Bir bebeğin ağlama sesi... Yanlız kalmış çaresiz masum bir bebeğin sesi... Bu Sanem bebeğin sesi. Ailesi tarafından tam 1 yaşında iken terkedilen Sanem bebeğin sesi. Konulduğu eski tahta evinde, yapayalnız olan ve tahta beşiğinin kenarında Sanem 'e iyi bakın notu yazılarak bırakılan bebeğin ağlama sesi... Evet. Beni bıraktıklarında tam 1 yaşındaydım. Yeni yeni çıkmaya başlayan kızıl saçlarımla, ela gözlerimle bakıyordum dünyaya. Hayatla mücadelem orada başlamıştı... Belkide daha önce... Ben Sanem. Sanem Aykan... Soyadını taşımaya layık görülmemiş ve ailesi tarafından terkedilmiş bir evlad. Ama siz bana sadece Sanem diyin. Çünkü beni terkettiklerinden beridir ben Sanem idim ve Sanem olarak kalacağım. Belki kimliğimde Sanem Aykan olarak geçiyor ismim ama ben sadece Sanem ' im... Kızıl saçları olan ve bir reklam ajansında çalışan Sanem.
Saat: 3.00
Çoktan havalimanına gelmiş ve bana verilen bilette gösterilen yere oturmuş yeni havalanmış uçaktan camdan aşağıya bakıyordum. Gittikçe yükseliyorduk ve normalde kocaman dediğim şeyler birer oyuncak gibi kalıyordu... Sanki hepsi küçükken oynadığım evciliğin bir parçasıymış gibi. Çünkü yukarıdan herşeye göz atınca daha masum duruyor. Çünkü yukarıdan aşağıya bakınca insanları görmüyorum... Onların olmadığı her yer daha masumdu... Ben cama dalmışken ikram getiren hostesin kolumu dürtmesi ile irkildim ve ona döndüm. Sarı saçlarını topuz yapmış, başına hostes şapkasını geçirmiş bana bakıyordu... Getirdiği ikramlıklardan sadece kahve aldım ve cama bakmaya devam ettim. Bugün hava kapalıydı ve yağmur yağacağa benziyordu. Birden dikkatim yanımdaki beyefendiye çekildi... Dalgalı kumral saçları... Yeşil gözleri ve kaslı yapısı... Adeta bir masaldan çıkma gibiydi. Peki bendeki bu heycanlanış neydi? Ona karşı birşeyler mi hissediyordum? Hadi ama Sanem. O sadece yanındaki bir adam. Fakat.. Bu adamda kendime karşı farklı şeyler hissediyordum. Acaba konuşsamıydım? Evet ne aptalca bir hareket. Daha yeni karşılaştığım bir adam ile sohbet. Sanem sana dünyanın en akıllı insan ödülünü vermeliler gerçekten... Nerdeyse 15 dakika adamla konuşsam mı konuşmasam mı diye düşünüp durdum. En sonunda Cümleye merhaba diyerek başladım...
Adam sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi bana döndü. Daha çok heyecanlandım. Sesim titremeye başladı...
"M-merhaba.. İyi yolculuklar."
Adam gülümsedi ve karşılık verdi.
"Size de merhaba hanımefendi ve size de iyi yolculuklar." Adamın konuşması beni mest etmişti. Konuşmayı devam ettirmeliydim.
–Şey... Adınız neydi acaba?
–Yiğit... Peki sizinki?
–Sanem.
– Memnun oldum Sanem Hanım...
– Bana sadece Sanem diyebilirsiniz.
Ah! Hadi Sanem... Bu nasıl bir kanın kaynama durumu... Seninki 100 dereceyi bile beklemedi. Yiğit gülmeye başladı... Bu arada ona Yiğit diyeceğim.
– Tamam ozaman. Anlaştık Sanem.
– Anlaştık. Yiğit...
İlk defa utandığımı hissettim. Hayır ilk değil. İlk olan 8 yaşında iken yurttaki yatağıma işediğim de gerçekleşmişti. Her neyse... Uçuşun yarısına kadar hep konuştuk... Yiğit çok komik birisiydi. Beni hep güldürüyordu... Onunla uçuş sonrası ayrılacağım için üzgünüm. Yiğitin anlattığına göre o bir bilgisayar mühendisiymiş. Tam 23 yaşındaymış. Benden bir yaş büyük. En sevdiği renk maviymiş. Onun hakkında daha bir çok şey öğrendim... Tabi bende kendi hakkımda birşeyler anlattım ona. Konuşmamıza devam ediyorduk ki birden bir çığlık koptu... Bu çığlık bir felaketin başlangıcı idi. Bu çığlık belkide düz giden bir çizginin yamulması idi. Bu Sanem bebeğin ağlamasının dinmesi ve Sanem bebeğin gerçekleri görmesi idi.... Uçak... Uçak arıza yapmıştı. Biz burdaydık. İnsanlar burdaydı. Sanarım hayatımın sonu burasıymış. Nottaki Sanem bebeğin hayatı bu kadarmış. Korkmuyordum. Sonuçta ölümde bu hayatın bir parçası idi demi. Benim ölümüm de böyleymiş. Herkes panik halindeydi. Herşey karmakarışık bir haldeydi. Bütün sesler, korkular, insanlar, düşünceler... Hepsi birbirine karışmıştı. Bebekler ağlıyordu... İnsanlar çığlık atıyordu. Ne yapılacağı hakkında tek bir fikirleri dahi yoktu. Uçaktan sinyal sesleri kulağımdaki boşluğu dolduruyordu.... Birden elimin üzerinde bir el daha hissettim. Bu Yiğit ' in eliydi. Bu bana yardım etmek isteyen ve beni yanlız bırakmayan bir eldi... Sanem bebek yanlız bırakılmıştı evet... Fakat yanlız ölmiyecekti...