Dönüp dolanan adımlar,bir kelebeği incitir gibi acı bir kanayışın yansıyışı, soğuk ellerin kağıt parçasına vuruş şekli gibiydi,çok derin,çok dengesiz.Her an ölebilirmiş gibi atan kalbin anahtarı sanki yerine oturmuyor,kilidi zorluyor gibiydi.Yaz rüzgarının verdiği serinlik artık kalbine işliyor,nefesini kesiyordu.Saçlarını dağıtan rüzgar dikkatini de dağıtmış,berceste dizeleri gibi olan saçlarını düzeltmek için ellerini saçlarına kaldırdı.Elindeki bileti biraz daha sıktı,kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.Kendisi de biliyordu,beyhudeydi bu çırpınışları.Kendini bir kafesin içine hapsolmuş,o kafesi parçalamaya çalışsa da canhıraş gerçekliğe dönen bir kaplan gibi hissediyordu.Çünkü bu gece balık olsa eli tutulmayan bir adam için dilhun bir heyecandı.
Kulağına ulaşan melodileri ezberlemeye çalışıyor,bütün sözlü şarkılar ona girift geliyordu.Sadece klasik müzik dinleyen biri için piyano notaları hariç bütün her şey karmaşık bir sarmaşık gibi kalbini kaplıyordu.Ne kadar bu sarmaşık onu boğsa bile bütün kalbi tek bir kişi ile çözülüyordu,kalbi o kişi için müzik kasetiydi.Adamın tek zaafı munis kişiydi,fevkalbeşer birşey değildi elbet ama bu adam için efsun gibiydi.
Bekleyiş içindeyken ona gülümseyen bir kelebek gördü,bembeyaz kanatları ile ona uçuyordu,simetrik hareketlerle devam ediyordu.O kelebeğin yanında amiyane kaldığını düşündü.Diğer insanlar gibi kelebeğe bakmıyordu,kelebeği görüyordu.Kirpiğinin her bir santimini saydı,her birini sarmak istercesine.Her birine içi gitti.Bu beyaz kelebek sanki sihirli gibi,her kanat çırpışı ona doğru yürüyen adamın ayak sesleri gibiydi.Kelebeğin kanat çırpışı gibi kalbinde oluşan ritim bu adamın ayak sesleri ile bağdaştı,kanının damarlarına yaptığı basınç kaçamak yaparmış gibi durdu,karşısında ona doğru gelen adam gülümsemişti aniden.
Gözleri gülmüştü sanki,kaç galaksi gördü kim bilir,bu adamın gözlerinde.Bu adamla bir hayat istiyordu,kaderlerini yazan sayfalar bu adamın kanatları gibi beyaz kalmasın istiyordu.Bunca içinde biriktirdiği aşka tek yapabildiği şey tebessüm etmekti.Eğer onun için atan kalbi para olsaydı,milyoner olurdu ve bu adama olan aşkını gram değiştirmezdi.Bu adamın sesini duymak,hiçbir harfini kaçırmak istemiyordu.Her gülüşüne,her ağlayışına eşlik etmek istiyordu,her kelimesini nasıl söylediğini,nasıl hecelediği için tutuşup ölmek istiyordu.
Kulağındaki kulaklığı çıkardı hızlıca.Kulağında intihar melodisi olan adam için sevdiği kişinin en sevdiği şarkıları dinlemek nefes almaktı.Küçük çocukların neşeyle kopardığı çiçeği bardağa koyması gibi,büyük bir neşe ve umutla hayata tutunmaktı bu.Kim Taehyung,koparılmış bir çiçekti.
"Taehyung,yakaladım seni!"
Onun gözlerinin içine bakan adam kendine seslenildiğini duyduğu an o sıcak derinlerden çıktığını hissetti,yataktan yeni kalkar gibi.Notalar sarıyordu,kalbinin melodisi inanılmaz bir ritim ile arttı,Chopin'den Nocturne aklının köşesinde huzurla çalarken bu adam gülümseyince Beethoven'nin Presto'suna geçmesi bir oldu.Hızla dağılan notalar hızlı vuruşlar ile kalbini bir piyona gibi hissetti.Onu kalbinin piyanisti olarak görüyordu,beceriksizce bastığı her not kalbinin yanmasına sebep oluyordu.Bir piyona önündeydi,o piyonadan daha güzeldi.Simsiyah giyimiyle ne hoş duruyordu.
"Merhaba Jeon,"
Titreyen elini karşısındaki adamın eline uzattı,altına koydu elini.Nazikçe dudaklarını parmaklarına bastırdı.Siyah beyaz tuşlar kırmızı bir boya akıttı,bir piyanist ölmüştü.Aşkından kalbindeki piyanist onu kaybetme korkusuyla yanıp tutuşurken son nota yarım kaldı.Safir gibi parlayan gece adamın gülüşü ile doldu.Uzattığı ve arkadan topladığı saçlarını utanarak itti.Taehyung ise hayatı gibi aklında tuttuğu kahverengi,papatyaların arasına sıkıştığı defterine bir söz yazdı.En güzel yere,kalbinde tuttuğu cümleleri kaybetmiyordu,kaybetmek ona göre değildi.Özellikle konu Jungkook ise.
"Jeon ile buluşmak olağanüstü bir duygu.Bir adamın piyano aşkı,bir adamın bir adamı doya doya sevmek istemesi ve bir adamın kalma arzusu."
Hayatın solfeji bu adamdı,belki bir iskambil falında çıkacaklardı birbirlerine.Fakir bir piyanonun sesine aşık olduktan sonra;keman sesi en yakına da gelse,göreceği tek şey yalnız Taehyung,evet Kim Taehyung.Piyano sevdalısıydı adam.Sesler yankılanırken,notalara kaptırırdı kendini.Parmakları tuşlarda dans ederken kendinden geçerdi.Her bir melodi bir parça çalardı adamdan.Bir gün aşkını,bir gün sevinçlerini,bir gün huzurunu.
Hayal Kahvesi'nin önünde duran iki beden,birbirlerine kilitlenmiş iki kalp,acımasız yaz rüzgarı.Taehyung, karşısındaki bedenin kelebek dolu gözlerine bakıyordu.Kelebekler gülümsüyordu,karnının içinden adamın gözlerine dalmış kelebekler katillerdi.Yine de bu ızdıraba,bu acıya,Jeon'a aşıktı.
Elinde tuttuğu biletleri cebine koymuş,terlemekten su dolmuş elini tişörtüne silmişti.Karşısında etrafı inceleyen adamın beline koymak için elini kaldırsa bile bunu yapamadı,Jeon dokunsa kırılacaktı.
Rüzgar saçlarını savuruyor,kalbi tir tir titriyor,kalbinde hançer kelebekleri dans ediyordu.Kalbi bir şarap şişesine benzer kalıba giriyor,hançer kelebekleri çıkmıyordu.Adımları robot hareketlerle devam ediyordu.Kendine geldiğinde çoktan mekanın önünde durduğunu anladı.Yanındaki beden anlamsız sessizliğe anlam verememişti,Taehyung'un içi ise bir karmaşaydı.
✧
uzun zamandır bu bölümü özenle tutuyorum,devamını yazmak için.
wattpad error verdiği için devamını 'chapter two' bölümünde yayınlayacağım.
sevgilerle güzelim,
namı diğer betty'me.
fiftytwo_hertz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madrigal konseri ⟡ taekook
Fanfictionmadrigal konserinde tatlım, sen ne güzeldin. @fiftytwo_hertz