On sekiz saatlik araba yolculuğunun sonunda İstanbul'dan Trabzon'a zor bir şekilde varmıştık.Beynim tam anlamıyla sikilmişti, yolda gelirken Resul Dindar'ın tüm şarkıları ezberlemiştim çünkü JBL'imin bozulacağı tutmuştu.
Babam ve annem ise dinledikleri şarkılarla karadeniz özlemiyle yanıp tutuşmuştu. Kafamı koparmak istemiştim. Havanın oldukça sıcak olmasıyla yolda ölmüştüm.
Arabadan inip, elimdeki Burger paketini ve bazı çöpleri asla değiştirilmeyen kenarında çöpler olan, çöp kutusuna attım. Sonra BWM'ye dönüp çantaları aldım.
Her yaz zamanı gibi bu yazda köy serindi.
Köy evine doğru yürüdüm. Babam kız kardeşim Fatma'yı kucağına almış, annem dış kapının başında çantasından köy evinin anahtarını arıyordu. Aradan bir dakika geçmişti ki babam anneme hızlı olması gerektiğini söyledi.
Sonunda annem anahtarın çantasında değilde cebinde olduğunu fark etti ve evin içine girdik.
Çantaları ara hole bırakıp, odama geçmiştim. Çok bir eşya getirmemiştik çünkü burada zaten eşyamız vardı zaten.
Yatağıma kendimi atarken köyü söylediğimin aksine özlediğimi fark ettim.
Babamın köy takıntısı vardı, yazın köye gitmeden yaşayamazdı. Adamın elinde olsa şirketi siktir edip köye taşınacaktı, tabi ben ve Fatma buna şiddetle karşıydık ama ne yaparsak yapalım yazın köye gelmeye engel olamamıştık. Haliyle bu yazda babamın sevdası üzerine buradaydık.
Telefonumu komodinin üstüne bırakıp, dış kapıya doğru ilerledim. Arka cebimde sigara olduğuna emin olduğum halde, elimle arka cebimi yokladım. Kapıyı açıp çıkarken anneme haber verdim.
Sivrisineklerin vızıltılarıyla dolu karanlık bir geceydi. Biraz etrafa bakındıktan sonra evin arkasındaki bayıra tırmandım en üstüne oturup bir dal sigara çıkarıp dudaklarımın arasına koydum. Elimle çakmak ararken gelen inleme sesiyle durdum. Emin olmak için ses çıkarmadan bekledim. Aynı inleme sesi kısık kısık gelmeye devam edince ayağa kalktım.
Arka taraflardan gelen sese doğru yavaşça yürüdüm ya biri dövülüyordu ya biri sikiliyordu ki ikinci ihtimal bu köy için geçerli değildi ya da hiçbir köy için bilmiyorum.
Çok sık kavga çıkardı köyde ama nedense sanki biri sikiliyor gibi geliyordu bana.
Gözlerim karanlıkta bir noktayı seçti iç içe geçmiş iki kişi işi pişiriyor gibiydi. Arkada olan erkek eliyle kızın ağzını kapattı ve kendini kızın içine köklemeye devam etti. Gözlerim kocaman açılırken ağzımdan bir küfür çıktı.
Bu bizim Ramazan'dı.
Ramazan bir saniyeliğine durup etrafı kolaçan etti işin kötüsü ayaklarım yere çivilenmiş duruyordum. En son geçen yaz görmüştüm onu. Benden bir yaş büyüktü, on sekiz yaşındaydı.
Kirli sakallıydı geçen yaz tıraşlı olduğu için bu haliyle farklı gelmişti bana.
Yinede tanımıştım Ramazan Yomralı'yı.
Ben dikkatle ona bakarken o bizim evin olduğu kısma baktı.
"Siktir, Berra. Ekrem amcalar gelmiş amınakoyayım."
Hangi Berra?
Ramazan kızın içinden çıktı. Pantolonunu giyerken Berra oldukça kısa eteğini düzeltti.
Yavaş yavaş arkaya yürüdüm ve beni göremeyeceklerini tahmin ettiğim bir köşeye gizlendim.
Berra önümden hızlıca geçip giderken gözlerim kocaman oldu. Bu bizim orospu Berra'ydı.
Berra köyde adı çıkmış en büyük orospuydu. Annesi babası ölmüş nenesiyle beraber yaşıyordu. Kadının tabi Berra'nın kaşarlıklarından haberi yoktu olsa yüreğine inerdi vallahi.
Benim için orospuluk diye bir kavram yoktu ama Ramazan için?
Ramazan ve Berra. İnanamıyordum.
Ramazan o gittik bir kaç dakika sonra çıktı.
"Kimse var mı?!"
Bir anda bağırınca irkildim ama ses vermedim. Oda etrafa bakınıp gitti. Yutkunarak gözlerimi kapattım acaba hala arabada rüya mı görüyordum?
Bu benim ilk kitabım arkadasslarrr, adım Esraa😙
![](https://img.wattpad.com/cover/339909610-288-k986565.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trabzon-Gay
Teen FictionHer yazın olduğu gibi köye giden aile ve en büyük oğullarının köyden birine aşık olması falan amann