Kapıyı açmış ve kapının üzerindeki zilin sesi eşliğinde girmişti düşler kafesine. Sol taraftaki masada oturan her geldiğinde gördüğü evsiz gence selam vermişti. Kafenin sahibine yardım ediyor, üç kuruş için, karın tokluğuna çalışıp burada kalıyordu o. Çok fazla kez muhabbet etmişlerdi, aile sorunlarının nelere mahal olabileceğinin canlı bir kanıtı gibiydi.
Sağ taraftaki tatlıların olduğu camdan tezgahın arka kısmında duran arkadaşına doğru ilerlemişti. Çantasını tezgahın üstüne koymuş ve kendisi de tezgaha yaslanmıştı.
"N'aber Beom?" Telefondan kafasını kaldırmayan genç ufak bir baş sallamasıyla "hmm" gibi bir mırıltı çıkartmıştı. Jeongin bir elini kaldırmış ve Beomgyu'nun kafasına bir tokat geçirmişti. Ufak, acılı bir ahlamayla kafasını tutarak kaldırmıştı Beomgyu. Son bir şey yazıp kenara koymuştu telefonu.
"Ne vuruyorsun ya?"
"Müşteri gelse gitmişti şimdiye." Beomgyu göz devirmiş, daha sonra aklına gelen şey ile gözlerini büyütmüştü.
"Ay, seninki burada Jeong!" Jeongin ilk önce yutkunmuş, daha sonra ilerideki insanlara bakmıştı. Kimseyi görememesiyle tekrar Beomgyu'ya dönmüş, arka taraftan elinde tabakla gelen Danielle ile göz göze gelmişti.
"Sol tarafta, kitaplık kısmında oturuyor oppa." Gülümseyerek kafasını sallamıştı Jeongin
"Teşekkürler Dani, annen nasıl, daha iyi oldu mu?" Danielle parıldayan gülümsemesiye birlikte kafasını sallamıştı.
"Evet, odasında istirahat ediyor." Jeongin ve kafedeki daimi kişiler Danielle'in bu konuşmasına alışmıştı artık, taşradan geldiğinden dolayı fazlasıyla eski veya şimdide daha az kullanılan kelimeler ile konuşuyordu.
"Peki, sevgilerimi ilet." Danielle tabağa koyduğu pastayı tezgahın üstüne koymuş ve Jeongin'e doğru ittirmişti.
"İletirim oppa, ayrıca bu o bahsettiğin çocuğun. İstersen sen götür." Danielle'in tek gözünü kırparak söylediği şey ile Beomgyu ile güzel kız arasında gidip gelmişti bakışları. Daha sonra buruşturduğu yüzüyle Beomgyu'ya sabitlemişti.
"Ya sen bu kıza kötü örnek teşkil ediyorsun, Isabelle anneye söyleyeceğim kovsun seni." Beomgyu yüzünü buruşturup dil çıkartırken, Jeongin Danielle'e dönmüştü. "Yapayım mı cidden öyle bir şey?" Danielle omuz silkmişti.
"Ben o tür şeyleri çok bilmiyorum, hoş bir jest olur diye düşünmüştüm." Jeongin yanaklarını şişirmiş ve kafasını sallayıp tabağı almıştı.
"Bana da her zamankinden getirir misiniz?" Danielle gülümseyerek kafasını sallamış ve içeriye girmişti.
"Az sen de çalış köpek!" Jeongin Beomgyu'ya son bir laf edip kitaplık kısmına doğru yürümüştü elindeki tabakla.
Sola dönmesiyle gördüğü kitap okuyan beden, derin bir nefes almasına sebep olmuştu. Yavaşça yanına yaklaşmış ve tabağı önündeki normal masalara göre daha alçak olan sehpaya bırakmıştı.
"Afiyet olsun." Hyunjin duyduğu sesin verdiği şaşkınlıkla kafasını kaldırmıştı.
"Ah, şey, teşekkürler." Jeongin kısıkça gülmüş, daha sonra Hyunjin'in karşısındaki koltuğu göstermişti.
"Oturabilir miyim?" Hyunjin elindeki kitabı arasına ayraç nitetine peçete koyarak sehpaya bırakmış ve kafasını sallamıştı.
"Evet, elbette." Jeongin sehpaya çarpmamaya dikkat ederek oturmuş ve Hyunjin'e bakmıştı doğrudan.
"Burayı bizim okulun o taraflardan bilen pek kişi yok, şaşırdım seni görmeye." Omuz silkmişti Hyunjin.
"Şans eseri karşılaştım ben de, kaybolmuştum ve burası önüme çıktı. O kadar hoş görünüyordu ki girmeden edemedim." Jeongin kafasını sallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tarih güzeli ve bal, hyunin
Fanfictionşayet ben tanrı olsaydım, yarattığım sana aşık olurdum. 090523