Güneş kafasını kaldırıp o elin sahibine baktı. Ve bunun metroda tartıştığı daha sonra da aynı okulda olduklarının öğrendiği yakışıklı çocuk poyrazın eli olduğunu gördü. Güneş bir an olsun rahatlamıştı. Poyraz adama doğru konuşmaya başladı.
"Sen kimi zorla alıkoyduğunu sanıyorsun"
"Sana ne kardeşim sen kimsin?"
"Hemen bırak onu yoksa şimdi elini ben kıracağım"
"Bırakmazsam kolumu mu kırarsın? Ahahah kır da görelim"
Poyraz bir an bile beklemeden adamın kolunu tutup çevirdi. Adam acıyla bağırırken poyraz ters çevirdiği elini daha da döndürüyordu.
"Tamam bırak!!!! Tamam diyorum"
Güneş şaşkınlıkla olayı izlerken kalakalmıştı. Adam bir şekilde poyraz'ın elinden kurtuldu ve arkasına bile bakmadan koşmaya başladı.
"İyi misin? Sana bişey yaptı mı? Sana bir zarar verdi mi?"
"İy-iyiyim... İyiyim çok teşekkür ederim hayatımı kurtardın"
"İyisin değil mi bişeyin yok?"
"İyiyim gerçekten iyiyim"
"Neden gecenin bu saatinde yalnız başına yürüyorsun burda"
"Mm şey... Ben aslında.."
"Evden kaçtın"
"N-ne, bunu nerden biliyorsun"
"Şu gözlerinin haline bak kan çanağına dönmüş, balon gibi şişmiş. Anlaşılan ailenle sorun yaşıyorsun"
"Bu benim özel bir konum. Seni ilgilendirmez."
"Öyle diyorsan öyledir. Peki şimdi ne yapmayı planlıyorsun?"
Aslında poyraz'ın eline çok güzel bir fırsat geçmişti. Onu hemen burda kandırıp götürebilir, ve ziyafeti çekebilirdi.