Ding Dong*Jimin çalan kapının deliğinden baktı ve kapıyı açtı.Normal şartlar altında olsa asla bunu yapmazdı ama şuan bunu düşünecek vakti yoktu.
Jungkook'dan
Apar topar Jimin'in attığı adrese geldim.Üzerimde sadece bir sweatshirt ve gri eşofman altı vardı.
Yavaşca zile bastığımda duyduğum ayak sesleri beni dahada heyecandırmıştı.Bu zamana kadar sadece iki tane fotoğrafını görmeme rağmen çok güzel ve çekici olduğunu kabul ediyordum.Ben onun sadece fotoğraflarda gördüğüm için heyecanlıydım ama gelme nedenim bu değildi.
Fırsattan istifade gibi olmuştu fakat niyetim sadece onun daha fazla üzülmemesiydi.
Jimin'in ayak sesleri kapının eşiğinde durdu.O an benimde kalbimin durduğuna eminim.Jimin yavaşca kapıyı açmış sadece minik kafası gözükücek şekilde bana bakıyordu.Ben ise ona büyülenmiş bir şekilde bakıyordum.
"Jimin..."
Jimin bakışlarını yere çevirmişti.Ağlamaktan kızarmış burnu,dolgun ve pembe dudakları ve dolu gözleri ile çok tatlıydı fakat içim acımıştı.
Jimin kapının arkasından çıkıp derin bir nefes aldı.Derin nefes ile beraber ağladığı için çıkan hıçkırık sesi kabini parçalamıştı.
"İçeriye gelmek ister misin?"
Sesi...Görüntüsü...Her şeyi...
Sakin ol Jungkook kendine gel ve toparlan.Jimin'e aptal aptal bakmayı kesip ayakkabılarımı çıkartmış içeriye girdim.
Ben girer girmez Jimin'in dolu gözleri ve yaşları gözüne ağır gelmiş dışarıya fırlamıştı.Şuan tek bir şey düşünüyorum,sarılmak.
İkimizde aynı anda aynı şeyi düşünüyor olmayız ki Jimin bana pat diye sarıldı.Sanırım kalbim...
Jimin'in bana göre boyu daha kısa olduğu için başı göğüsümdeydi,benim bir elim onun kafasında diğer elim ise belindeydi.Onun kafasını hiç bir şey söylemeden okşadım o ise sadece ağlamakla yetiniyordu.Hıçkırıklarını gizlemeye çalıştığının farkındaydım.
Yaklaşık 5 dakikadır böyleydik.Jimin'in hıçkırıkları her defasında kalbimi param parça etmeyi başarıyor.
"Geçti güzelim.Geçti."O an kendimi tutamayıp civciv sarısı saçlarına bir öpücük kondurdum.
Jimin geriye çekildiğinde kendimi boşlukta hissettim.
"Ö-özür dilerim hıck.Beni ilk görüşünün böyle olmasını istemezdim."
"Özür dilemene gerek yok Jimin."
Jimin oturma odasına girdi bende peşinden adımladım.Oda güzel dekore edilmişdi,anlaşılan kendisi gibi zevkide güzel.Açık mutfak ve büyük bir balkonu var.Her yer yemyeşil bitkiler ile dolu ve odada loş bir ışık saçan abajur vardı.Ortam hoşuma gitmişti.
Jimin dolu gözlerini silip "İçecek bir şey istermisin?" diye sordu.Hayır sadece bana sarılarak rahatlamanı isterim diyemiyorum.
"Gerek yok."
Ben koltuğa kendimi salmışken Jimin yatak odası olduğunu düşündüğüm bir odaya girdi.Elinde kitap tarzı birşey ile geri döndüğünde ne olduğunu merak etmiştim.
Yanıma oturduğunda albüm olduğunu fark ettim.
"Bunu Hoseok hyung doğum günüm için hazırlamış ama veremeden vefat etti."
Jimin hala ağlıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu.
"Hoseok hyung seni böyle görse üzülürdü Jimin.Lütfen sende üzülme artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Picnic|JİKOOK
FanfictionTanıdığı herkes tarafından zorbalığa uğrayan Jimin,okulun popüler çocuğu Jungkook'a yazmaya karar verir.Jungkook ise ona yazan miniğe karşı hep iyi davranır ve onu savunmaya çalışır.Ama bilmediği şeyler vardır,o miniğin tek derdi zorbalar değildir..