Yeeun sevdiği adamın banyosunda onun için ağlarken sesi çıkmasın diye suları bile açmamıştı. Çünkü genç kadın suyu israf ettiği için bile ağlama potansiyeline sahipti. Bu kadar zarif yürekli olmak yaratılışında vardı, kurtulamadığını anlayınca kabullenmiş ve yaşamını ona göre şekillendirmişti.
Kalbini kırabilecek bir adama aşık olmasaydı belki de hayatı kendiliğinden kolaylaşırdı.
"Eun."
Onu daha fazla oyalayamayacağını anlayıp yüzünü bol soğuk suyla yıkadı. Kırmızı gözleri kendine gelene kadar derin nefes alıp verdi. Bu sırada yüzünü kuruluyor ve minik psikopat aşık hisleriyle banyoyu kontrol ediyordu. Kırgınlığı henüz tazeyken kadın eşyası bulup kalbini hepten mahvetmeyi amaçlıyordu. Farklı zamanlarda tekrar tekrar yaşamaktansa tek seferde kırılmak daha cazip gelmişti.
Fakat hiçbir şey bulamadı. En azından duş almışlardır diye düşündüğü için saç teli aradıysada gerçekten hiçbir ize rastlamadı. Bu bile onu mutlu etmeye yetmişti. Kötü bir şey olduğunda binlerce felaket teorisi kurar onlar gerçekleşmeyince mutlu olurdu. Bu, hassas kalpli insanların aklını koruma şekliydi.
Kapıda bekleyen Minwoo'yla karşılaştığında dibinde biten yakışıklı yüz karşısında soğukkanlı kalmaya çalışarak gülümsedi. "Benim için yemek mi hazırladın? Çok acıkmıştım zaten."
Minwoo ertelemenin pişmanlık olduğunu bir kez daha anladığında Eun'un onu olduğu haliyle kabul etme ihtimaline güvenerek genç kadını belinden kavrayıp nazikçe kendine çekti ve boynuna ilk öpücüğünü kondurarak "Özür dilerim." dedi.
Her zaman yaptığı gibi utandığı an kaçmasına bu sefer izin vermemişti. Açık belinin kıvrımlarını okşayarak kendince özür dilerken yanağını omzuna yaslayıp dudağına değen yumuşak yanağa minik öpücükler bıraktı. "O kadınla aramızda sandığın gibi bir şey geçmedi."
Yeeun üç yıldır beklediği anın böylesine saçma sapan bir zamanda gerçekleştiğini kabullenemiyordu. Bir süre konuşmadı ama yine de gevşemişti. Kendini sevdiği adamın kollarına bıraktı ve Minwoo'nun yaptığı ilk açıklamaya güvenerek yumuşak hislerin kalbini ele geçirmesine izin verdi.
"Konuşmayacak mısın?"
"Neden bana açıklama yaptığını anlamaya çalışıyorum."
"Bilmiyor musun?"
"Neyi?"
Kapı çaldığı için yanıtsız kaldı. Taehyung'un geldiği ihtimaliyle Minwoo'dan ayrıldı. On dakika önce kollarına sığındığı adam için ağlıyordu. Taehyung bu kadar kısa sürede fikir değiştirdiğine tanık olursa gurursuz konumuna düşebilirdi. Bu yüzden ondan uzaklaştı. "Taehyung gelmiş olmalı, gitmeliyim."
"Taehyung mu?" Minwoo olaya anlam veremediğinden kaşları çatıldı. Eun'u ardında bırakarak kapıyı açtığında sahiden Taehyung'u gördü.
"Selam..?" Taehyung dostum dediği adamın yüzüne bile bakmadan içeri daldı. Gözleri, salona giriş yapan Yeeun'u bulunca "Gidelim, geç kalacağız." diyerek önden çıkışa ilerledi. Kapıda dikilen Mimwoo'nun ısrarcı tutumu ise bunu kolay kılmayacak gibiydi.
"Nereye?"
"İşimiz var."
"Bu biraz yangından mal kaçırmak gibi olmadı mı? Bana selam bile vermeden öylece içeri dalıyor ve misafirimi götürmek istediğini söylüyorsun? Nasıl bir iş bu?"
"Ne zamandan beri teferruatlara takılıyorsun?"
Minwoo, ince bedeni Taehyung'un arkasında kaybolan Yeeun'a baktı. Mahçup duruyordu. Stresten ovuşturduğu ellerini çözerek yüzüyle oynuyor yetmeyince saçını kulağına yanaştırıyordu. Kısaca tedirgin olan her insan gibi ne yapacağını bilemez haldeydi. Taehyung'u çağıran kişinin o olduğunu anladı. Hatta neden çağırdığını bile anladı. Kızmak yerine merhamet duydu ve ona ulaşmak istiyorsa öncelikle Taehyung'u ikna etmesi gerektiğinin bilinciyle "Amacım onu üzmek değil." diyerek söze girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
everythingoes
FanfictionTaehyung ve Jungkook için yeniden sevmek bitmiş bir evliliği sürdürmeye çalışmaktan daha kolaydı.