Jeon Jungkook, 22 yaşında.
Kim Taehyung, 36 yaşında.
Bayan Kim, 33 yaşında.Semetae✓
Ukekook✓*reverence: hürmet, reverans, saygı ile eğilme, derin saygı ve hayranlık anlamlarına gelmektedir.
asıl bölümün büyük bir kısmını yazdım, severseniz ve yorumlarınızı esirgemezseniz en kısa zamanda gelecek.💓
*
0/1 GİRİŞ
15 NİSAN, 1967
"Aynı izlediğim filmlerdeki gibi!" diye sesini yükseltti genç çocuk, oturduğu yolcu koltuğunun camını sonuna kadar indirmiş bir şekilde etrafı incelerken. Yan koltuğunda oturan sarı saçlı adam beklemediği bu yüksek tepki karşısında irkilmiş, sonrasında bu davranışı çocuğun heyecanına yorup sadece tebessüm etmekle yetinmişti. "Beğendin mi?" diye sordu yüzündeki gülümsemeyi silmeden.
"Beğenmek ne kelime... Bayıldım! Jimin hyung! Tanrım, şuraya bak! Ne kadar çok insan var! Burası her zaman böyle kalabalık mı? Peki ya arabalar? Herkesin kendi arabası olduğu doğru mu? Buradaki evler beş kattan fazla! Çok yüksekler!"
Genç çocuk, doğup büyüdüğü minik kasabayı ardında bırakıp başkente geldiğinde iki yer arasındaki farkın bu kadar büyük olacağını tahmin etmemişti. Seoul dedikleri bu yerin gencin memleketiyle alakası dahi yoktu. Her ay gittiği açık hava sinemasında oynanan filmlerin Seoul'de çekildiğini biliyordu, o sıralar Seoul'ün abartıldığını düşünmüştü. Şu ansa yaşadığı heyecan ve adlandıramadığı başka duygularla yanlarından geçtikleri arabalara ve insanlara bakıyor, ne kadar yanıldığının farkına varıyordu.
Hyungundan cevap alamayınca mahcup bir şekilde bakışlarını camdan çevirdi. Ona minik bir Seoul turu yaptıran bu adama çok soru sormuştu. Jimin hyungu her an sorularından bıkıp onu geldiği kasabaya geri yollayabilirdi. "Kusura bakma, hyung. Kendimi biraz fazla kaptırdım."
Oysaki Jimin'in yanındaki genç çocuğa cevap vermemesinin tek nedeni birazdan açacağı konuya nereden başlaması gerektiğini bilemediğiydi. Varacakları yere yakınlaştıklarını fark ettiğinde el frenini çekip 1958 model arabasını durdurdu.
"Sorun değil Jungkook." dedi Jimin. Karşısındakini rahatlatmak adına yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "İlk defa Tomg gibi minik bir kasabadan çıkıp böylesine büyük bir şehire geliyorsun. Verdiğin tepkiler gayet normal. Ben Tomg'dan buraya ilk gelişimde şaşkınlıktan ve heyecandan ağlamıştım."
Jungkook, hyungunun onu rahatlatmak adına söylediği cümleler karşısında çıkık ön dişlerini dişlerini gösteren minik bir kıkırtı sundu. Cidden hyungu Seoul'e geldiğinde heyecandan ağlamış mıydı? Bu çok komikti! Lakin gülüşünü kısa tuttu çünkü ona iş bulan ve Tomg'dan Seoul'e gelmesini sağlayan kişi Jimin hyungdu. Ona saygısızlık etmek istemiyordu. Çocukken mahallede onlara top oynamayı öğreten Jimin hyungu iyi ki vardı!
"Tomg gerçekten de çok minikmiş, bunu bugün anlamış bulunuyorum." Bakışlarını önce yola sonrasında kendisinden dört yaş büyük olan hyunguna çevirdi. "Bana iş ayarladığın ve buraya gelmemi sağladığın için teşekkür ederim, Jimin hyung. Sana minnettarım."
"Trenden indiğinden beri aynı cümleleri kuruyorsun, Jungkook. Sen benim kardeşim sayılırsın. Lafı bile olmaz."
Jimin ve Jungkook'un ailelerini komşuydu. Dip dibe yaşadıkları için çoğu zaman yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Jimin hyungunun üç yıl önce iş için kasabadan ayrılması Jungkook'u çok üzmüştü çünkü uzun süre görüşmeyeceklerini anlamıştı. Ki aradan geçen üç yılın ardından ilk defa geçen ay konuştuklarında da yanılmadığı ortadaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reverence | taekook
Short Story[oneshot] sakin bir kasabada büyümüş jungkook, 1967 senesinde iş için büyükşehir seoul'e gitmiş ve kim malikanesinde işe başlamıştı.