1/1

3.1K 315 598
                                        

bölüm, notlar dışında 9953 kelime. kendinizi tek seferde bitirmek için zorlamayıp sindire sindire okuyabilirsiniz🥺

lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin<3

**************

1/1

30 ARALIK 1967

Hayranlık... Yedi buçuk aydır tanıdığı patronunu mutfak camının ardından izleyen Jungkook'un hissettiği şey hayranlıktı. Genç adamın duruşu, her bir hareketi, konuşmasındaki baskınlığı hatta genel olarak baskın bir karakter oluşu Jungkook'u oldukça etkiliyor, patronuna olan hayranlığının her geçen gün artmasına engel olamıyordu.

Harika biriydi patronu. Jimin hyungunun söylediği gibi otoriter biriydi ama ne çalışanlarına üstten bakıyor ne de onları kıracak şeyler söylüyordu. Eh, dürüst olmak gerekirse patronu kolay beğenmeyen biriydi bu yüzden söylediği şey istediği gibi olana kadar durmaz, uyarılarına devam ederdi. Ve Bay Kim görünenin aksine konuşkan biriydi. Çalışanlarıyla ara ara sohbetler ederdi.

Aklına gelen düşünceyle iç çekmek üzereyken, neyseki kendini durdurabildi. Bayan Won, namı-ı diğer Won Teyze akşamki davet için şimdiden hazırlığa başlamıştı ve hemen birkaç adım arkasındaydı. Eğer iç çekseydi ve Won Teyze bunu duyup neyi olduğunu sorsaydı vereceği bir cevabı yoktu.

Bay Kim ben hariç tüm çalışanlarıyla konuşuyor ve bu durum beni üzüyor mu diyecekti? Bayan Won onun söylediği şeye önce güler, sonra da sana öyle gelmiş oğlum derdi. Gerek yoktu. Evet, Jungkook üzgündü.

Çünkü Bay Kim herkesle konuşur, Jungkook'a geldiğinde susardı.

Neden durum böyleydi ki? Bay Kim, emir kipli iki üç kelimeyi geçmeyen cümleler dışında onunla konuşmazdı. Hatta yüzüne bile bakmazdı. Evet evet, malikanedeki tüm çalışanların ne kadar da güzel dedikleri yüze Bay Kim bakma gereği bile duymazdı. Acaba Jungkook bilmeden bir yanlış mı yapmıştı? İşe girdiği günden sonra bir şey olmuş olmalıydı. Yoksa neden o günden beri Jungkook'un yüzüne bakmıyordu ki? Kesin bir sebebi vardı.

Lakin bir sebep varsa bile açığa çıkmayacak gibi görünüyordu çünkü genç çocuğun patronunun karşısına çıkıp neden yüzüme bakmıyorsunuz, diye soracak hali yoktu. Aslında Bay Kim'e, ona karşı bir yanlış yapıp yapmadığını sorabilirdi. Genç çocuk yapmadığını düşünüyordu.

Geçen ay malikanenin bahçıvanının, bitkilere ayrılan bütçenin büyük bir kısmını kendine ayırıp en ucuz gübreleri satın alması ve bu yüzden de bitkilerin zarar görmesiyle birlikte Bay Kim onu affetmemiş ve kapı dışarı etmişti. Bir hatası olsaydı o da şimdiye kovulmuştu, genç çocuk kendini böyle avutuyordu.

"Jungkook, oğlum. Şu yemeğin tadına bakar mısın, tuzu olmuş mu?" Won Teyze'nin seslenmesiyle kış bahçesinde kahvaltısını yapan patronundan gözlerini alıp perdeyi düzeltti. Ona oğlum diye seslenen kadına döndüğünde yüzüne sevimli olduğunu düşündüğü bir gülümseme yerleştirmişti. "Hemen bakıyorum, Won Teyze."

Seoul'e geldiğinden beri annesiyle sadece iki ay önce bayram tatilinde görüşmüştü, Jungkook. Annesinden ilk defa bu kadar ayrı kaldığı için başlarda yaşadığı zorluğu hala çekiyordu içten içe. Won Teyzesi onu oğlum diyerek seviyor olabilirdi ama bu anne hasreti çektiği gerçeğini değiştirmezdi. En azından ona anne sıcaklığında yaklaşan biri vardı, onun sevgisini inkar etmek nankörlük olurdu.

Yaşlı kadının uzattığı kaşığı ağzına alıp yemeğin tadına baktı, tuzu iyiydi. Bunu söyleyip sağ elini yumruk yaptı, baş parmağını kaldırarak ona doğru salladı elini. Bu Jungkook'un dilinde harika olmuş demekti. Won Teyze aldığı tepkiden memnun bir şekilde gülümsedi.

reverence | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin