Gözlerimi açtığımda tuhaf bir yerdeydim. Benliğimi bile kaybetmiş, küf kokan yastıkta yatıp su damlatan tavana bakıyor idim. Loş ışık gözlerimi yakmaya başlamıştı. Yavaşça ayağa kalktım, karşı aynada kendimi inceliyordum. Bileklerim ve boynum ezilmiş, mor ayrıca berbat görünüyorlardı. Saçlarım dağınık, gözlerimin altı artık siyaha dönmüş, yaşama hevesi kalmamış birini anımsatıyordum. Telefonuma uzanıp rehberime baktım ve kendimi aramaya başladım. Neredeydim ben neden beni yalnız bırakmıştım diye kendime çemkirip durdum. Hemen kendime beni almasını söyleyip küflü yatağa yeniden oturdum. Gerçekten tuhaf biriydim. Kendimi bile anlayamıyordum. Bir kaç dakika sonra kendim beni almaya gelince bu pis odadan kurtuldum ve kendi kendime konuşmaya başladım Allah belamı versindi. Ne halt yemeye gelmiştim buraya ve vücudumdaki morluklarda nereden çıkmıştı? Sadece canımı yakıp göz zevkimi bozuyorlardı. Evime geldiğimde kendime yeniden kızdım, hiçbir zaman beni tek başıma bırakmamalıydım.
Yorulmuştum ılık bir duş alıp kendimi deterjan kokulu yatağıma attım. Hayat beni gerçekten yoruyordu hep bir gizem hep bir aksiyon yaşıyordum. Belki de hepsi beynimde oluyor ben anlamıyordum. Anlayamıyordum. Şimdi de burnum kanıyordu ah lanet olsundu. Hayatımın tamamen aksiyon olduğunu söylemiştim değil mi? Bu da onlardan birisi. Birazdan ortalık kan gölüne dönecekti ve ben yüzme bilmiyordum hemen kendimin üzerine çıktım ve beni boğulmamam için asla bırakmamasını söyledim. Tabii kimse beni dinlemiyordu ne kadar alçak biri isem kendim bile benim yanımda değildi. En kolay yoldan ve ortalığın göle dönüşmesine fırsat vermeden burnuma pamuk tıkadım. Ah yine her şeyin üzerinden geliyor, başarıyor ve yine günün kahramanı oluyordum.
Satırları okuduğumda hem şaşkınlığım giderek artıyor hem de sırıtmaktan kendimi alamıyordum. Okuduğum defter gerçekten tuhaf birine ait olmalıydı. Sanırım çatlağın biri kendine bir defter tutup onu düşürmüş ben de bulmuştum. Başlarda okumamak için çok direndim, tamam tamamen yalan elime aldığım an okumaya başlamıştım bile. Bu arada defterin kime ait olduğunu bilmiyor, hem tanışmak istiyor hem de okuduğum yazıların bitmesini istemediğim için tadını çıkara çıkara yavaş yavaş okuyordum. Kimseye defterden bahsetmemiştim en yakın arkadaşıma bile. Çünkü o çok güzeldi ve sadece benim olmalıydı. Bunları düşünürken "koca bir sesle" irkildim.