"Çok kötüydü Jisung. Kimseye güvenemeyeceğimi hissettim." Minho ağlayarak Jisung'a sarılıyordu, Jisung ise saçlarını okşayarak sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Annem ve babamın ölümüne kaza dediler. Bilmiyordum, bilemezdim. Daha 11 yaşındaydım ne anlarım suikastdan. Yıllar sonra öğrendim gerçekleri, ve kendime yemin ettim. Ailemi benden alanları yok edecektim. Ettim." Jisung sadece dinliyordu.
"Bir şekilde o suikastı düzenleyenleri buldum ve öldürdüm, ilk defa birilerini öldürdüm. Kaç gece kabusuma girdi bilmiyorum. Çok ruhsuz birisi oldum, kimseye gülmez, konuşmaz birine dönüşmüştüm. Üniversite son sınıfta ise biri ile tanıştım, yemin ederim çok sevdim onu Jisung." Şimdiki sevgilisine bunları neden anlatıyordu? Çünkü Minho, Jisung'ı da çok sevmişti.
"O beni hiç sevmemiş benimle iki sene geçirip kendine aşık ettikten sonra defoldu gitti. Ailemi öldüren kişinin oğullarıymış, ben onun babasını öldürünce amcası bana acı çektirmek için göndermiş, her şey oyunmuş. Onunla ruhsuzluğumu kaybettim sandım, daha kötüsü oldum. Kimseye güvenmek istemiyorum ama seni seviyorum Jisung. Sende beni onun gibi bırakmayacaksın değil mi?" Jisung yutkunamadı.
"Sana söz veriyorum sevgilim, seni asla bırakmayacağım, ihanet denen şeyi unutturacağım."
***
"Sevgilim, benim işlerim var gitmem gerek." Jisung dün geceki konuşmadan sonra nasıl bu ihaneti gerçekleştirecekti? İstemiyordu.
Sevgilisinin yatağının başına oturmuş, yeni uyanan güzel yüzü izliyordu.
"Bugün benimle kalacağını söylemiştin ama."
"Şirketten aradılar, öğlene geri geleceğim zaten, kalk sende hadi." Jisung, Minho'yu yataktan kaldırmış sonra da sıkıca boynuna sarılmıştı.
Minho onun tombul yanaklarına bir sürü öpücüklerini bırakırken Jisung gülmüştü.
Dudakları Jisung'ın yüzünde gezerken dudakları üzerinde durmuştu.
"Seni seviyorum Jisung." Ve dudakları arasına aldığı dudaklar.
Jisung'ın bir eli Minho'nun yüzüne çıkmış ve uzun bir öpücüğün ardından sesli bir şekilde son bulmuştu.
"Aşağıya kahvaltı hazırladım, saat on iki olmadan geri gelirim." Jisung, Minho'nun dudağını birkez daha öptükten sonra onu orda bırakıp evden çıkmıştı.
Örgüte gidip, işi bırakacaktı.
Baştaki amacı sadece Minho'yu kendisine aşık etmekti, ama kendiside aşık oldu. Dün gece duyduğu şeylerden sonra ise bu ihaneti gerçekleştiremezdi.
Binaya doğru ilerlerken nasıl istifa edeceğini düşünüyordu.
Hızlı adımlarla Felix'in odasına girdiğinde, Minho'nun görevini ilk aldığı zaman geldi aklına.
"Görevin Lee Minho'ya yaklaşıp, bilgi toplamak Han Jisung. Bir kız gönderecektik fakat Minho erkeklerden hoşlanıyor, yani git ve onun dikkatini çek." Felix ifadesizce Jisung'a yeni görevini verirken Jisung kafası ile onaylamıştı.
"Tam olarak istediğiniz bilgiler, nasıl bilgiler?"
"Hakkımda hiçbir şeye ulaşamadığımız için her türlü bilgi işe yarar." Felix kin doluydu.
Lee Minho'ya karşı saf nefret besliyordu.Jisung bu sözlerin ardından odadan çıkmış ve Minho'ya nasıl yaklaşacağını düşünmeye başlamıştı.
Asla ona aşık olacağını düşünmemişti, erkeklerden hoşlandığından kendisinin bile haberi yoktu, Minho'nun hayatına girdiğinde tüm düzeni, tüm bildikleri altüst olmuştu. İyiki olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Volcano || Minsung
FanfictionHayat her zaman Lee Minho'ya acımasız davranmıştı. Ne zaman mutlu olduğunu hissetse o mutluluğu onun elinden almıştı. |oneshot|angst|