altı

124 27 35
                                    

"abi?" bahiyyih abisinin odasına girmeden önce kapının önünde abisine seslendi. odaya girmek için izin istiyordu. eğer kai odada girmemesi gerektiği bir durumdaysa bunu hızlıca söylerdi. eğer bir sorun yoksa sessiz kalır, girmesini onaylardı. 

bahiyyih kapıyı araladı. kafasını uzattı. abisi yatağında kıvrılmış uyukluyordu. "abi? uyuyor musun?"

kai ise mırıltılar çıkarttı. dudakları şişmişti. gözleri ise sımsıkı kapanmıştı. açılmamaya yeminli gibiydiler. uyurken melekleri kıskandıracak kadar güzel uyuyordu.

"çöpe atacağım ve soobin oppaya götüreceğim şeyler vardı. birazdan dışarı çıkıyorum. hangisini alayım?"

"masanın üstünde. ikisi de poşette." kai uykulu bir şekilde konuştu. yanında olan pofuduk mavi penguene sıkıca sarıldı. gözlerini bile açmamıştı. bahiyyih ise abisinin verdiği talimata uydu. poşeti hiç karıştırmadı.

sadece soobin'e vereceği birkaç şey vardı. bir de çöpe atacağı boş kağıtlar. elbette bahiyyih bunları karıştırmadı. düzgünce soobin'e verip ayrıldı.

sadece ödevlerdi. soobin merak edip hızlıca açmadı. kendi masasına koydu. ödevi yapacağı zaman kase kağıdını yırttı. aslında bir poşet dosyaya koysaydı olurdu. çok önemli şeyler değillerdi. yine de soobin çok fazla sorgulamamayı seçti. eğer kai yaptıysa onun için sorun yoktu.

yaklaşık 20 yaprak kağıt vardı. ödev bu kadar uzun değildi. soobin'in daha fazla ilgisini çekti. yazılanları okumaya başladı.

sevgili soobin hyung.

soobin bunu okuduğu an ödev olmadığını anlamıştı.

kesinlikle farklı bir şeydi. ama aşk mektubu olacağını hiç düşünmemişti. kai resmen hepsinde boktan hastalığını sadece kendisinin varlığı ile ayakta durabildiğini açıklıyordu. panik ataklarının ilacının kendisi olduğu yazıyordu. kai'nin yaşama amacı soobin'di.

soobin bunları hiç tahmin etmemişti. kai ona kör kütük aşıktı. öyle bir aşktı ki, soobin ne istese yapacaktı. onun varlığı kai'nin en büyük ilacıydı. 

soobin bu yazılanları okuyunca gözleri doldu. istemsizce elini ağzına götürdü. titreyen dudaklarını kapattı.

sadece kendisine kızdı. nasıl bu kadar kör olabilirdi? asla beomgyu ile arasında bir şey olmamıştı. olamazdı. beomgyu sınıfından yeonjun'u seviyordu. beomgyu onun en yakın arkadaşıydı. destek vermek için her şeyi yapıyordu fakat başka birisine bu kadar destek olduğunu bilmiyordu.

huening kai, onun biricik hyuka'sıydı. tatlı pengueniydi. ona her zaman ders anlatır, boş derslerde güzel suratını izlerdi. hyuka ise izlendiğini hissedince kıpırdanır, suratı kızarırdı. soobin her zaman onun çok şirin olduğunu düşünürdü.

fakat bundan fazlası vardı. kai onu çok seviyordu. hayatının amacı yapmıştı. ve soobin'in bundan hiç haberi yoktu. soobin kendisine çok kızdı. o an kendisinden nefret etti. kai gibi bir meleğin kendisini kötü hissettirmesine neden olmuştu.

bunu düzeltecekti. düzeltmeliydi. yazılanların neredeyse hepsini okudu. bir süre ağladı. telefonuna uzandı. artık kai'nin kendisini yiyip bitirmesine izin vermeyecekti.

aşk mektupları. sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin