21

6K 537 188
                                    

*İyi okumalar 🖤

Ben düşüncelerimdeyken birçok konu konuşuldu. Mutfaktan gelinmeler kesince, konuşulanlara odaklandım.

Şiyar "Köylümüzden size toprak satan olmuş, haberimiz geç oldu." dedi.

Maraz ağa "Evet, iki tarafında gönlünü hoş edecek bir fiyata anlaştık." diye karşılık verdi.

Meselelerimizden birine gelmiştik. Maraz ağanın kendinden emin şekilde konuşması Şiyar'ın hoşuna gitmiyordu. Sadece onun değil her ne kadar sessiz kalsak da hepimizin bakışları tepkiliydi.

Kardeşler, kuzenler gözleriyle konuşuyordu. Şiyar sadece, hepimizin büyüğü olarak meseleyi ele alıyordu.

"Maraz ağa sen de bilirsin, toprak yer değiştirmez. Dağyolan köyündeki toprakların Haranların elinde olması yanlış anlaşılır. Yine iki tarafın gönlünü hoş edecek şekilde, alınan toprakların sahibine dönmesini isteriz."

Maraz ağa umursamaz şekilde "Ben toprağı köylüden aldım, bunda yanlışlık yok." dediğinde, Şiyar'ın öfkeyle nefesini verdiğini duydum.

Birkaç gün evvel kurşuna dizeceği adamı alttan alarak konuşmakta zorlanıyordu.

"Doğrudur, bizim de bu köyden toprak aldığımız oldu. Madem siz döndünüz, topraklar eski ellerinde kalsın diyoruz. Uzunca'da dört arsa var, aldıklarınızla takas etmeyi teklif ediyorum."

Maraz ağanın kaşları çatılırken az önceki umursamaz tavrı kayboldu. Toprak, buralar için namus demekti.

Bizimkine göz diktikleri gibi zamanında bizimkiler de onlarınkine göz dikmişti.

"Ölenlerden mi toprak aldınız?"

"Yanlış anladınız ağam, Dağyolandakiler gibi burdakiler de yaşarken topraklarını sattı."

Takas konusunun sessizce halledielceğini biliyordum. Diğer mesele bu şekilde bitmeyecekti.

Yangınımız, onları da saracaktı.

Maraz ağa, arkadan çevirdiği işlerin basitçe takasa evrilmesinden hoşnutsuz gibiydi.

Şiyar, Yusuf'a el işareti yaptı. Yusuf ona yanındaki çantayı uzattığında Şiyar'ın bu köydeki tapuları masaya koymasını izledim.

"Maraz ağa he diyorsan hemen halledelim."

Maraz ağa düşünceli şekilde tapulara baktı. Ardından bizi buraya getiren adama el işareti yaptı.

"Takas, uygundur."

Dışarı çıktıktan kısa süre sonra içeri giren adamın elindeki dosyayı ağaya vermesini izledim. Maraz ağa dosyadan çıkardığı tapuları Şiyar'a verirken masadakileri de kendi dosyasının içine aldı.

"Herkes kendi topraklarını ekip biçse, köylü de rahat olur."

Şiyar evrak çantasını Yusuf'a uzattıktan sonra konuştu. Maraz ağa onunla aynı fikirde değildi.

"Ben geniş çalışmayı severim. Bir dahaki alışverişler takassız sonlanırsa, alınmayacağınızı umuyorum."

Durmayacağını, köylümüzü sıkıştıracağını söylüyordu. Köylüden toprak almanın tek yolu para değildi. Şiyar'da bunun farkındaydı ama bizimki kadar büyük bir aşirete ağalık yapan Maraz'a ters düşemedi.

"Takas, gelenektir. Babanız bu geleneği sürdürürdü ama siz farklı düşünüyor gibisiniz ağam."

Haranların önceki ağasının toprakları topraklarla takas ede ede buraya itelenmesini hatırlatan Şiyar, Maraz ağanın ilk geldiğimizde yüzünde olan tiksinti dolu ifadenin tekrar oluşmasını sağladı.

"Fark ettiğin gibi ben babam değilim."

Mizan ağanın onu, babası kadar bile ciddiye almadığından bihaberdi.

Şiyar kafasını sallarken "İhsan ağa çok saygı duyduğum biriydi. Tekrar başınız sağ olsun." dedikten sonra sertçe Maraz ağaya baktı.

'Ondan farklısın, sana saygı duymuyoruz.'

Sözlerinin altındaki ima netti ama Maraz, bunu söyleyen Şiyar olduğu için yüzünden okunan öfke dolu sözleri diline vurmadı.

Arkasına yaslanırken "Selamınızı aldım." dedi.

Şiyar ayaklandığında biz de yerimizden kalktık. Gözlerim, bileğimdeki saate kaydı.

Ayakta yapılan birkaç dakikalık sohbet sonrası salona hızla giren kız herkesin odağı hâline geldi.

"Abi!" diye bağıran kızın ne diyeceğini biliyordum.

Dudaklarından dökülen kelimelerden çok yine görünüşüne takıldım.

Örgü yaptığı saçları koşarken arkaya kaymıştı. Yüzündeki ifade ve iyice belerttiği incileriyle telaşlıydı.

"Ne oluyor Filiz?"

Maraz ağanın sesi bizimle konuştuğundaki gibi sertti. Bunun Filiz adlı kızın ona ağam yerine abi demesinden olduğunu tahmin ediyordum.

Gördüğüm andan beri gözlerimi çekemediğim kız, Maraz ağanın kardeşiydi.

"Yukardaki üç ambarın içine fareler girmiş. Sebzeleri delik deşik etmişler."

"Bu nasıl olur!"

Gürleyen adamın gözleri bize dönerken Şiyar "İtler bizim, fareler de sizin sorununuz oldu." diye konuştu.

Kısasa kısas olan olaydan dolayı Maraz ağa sesini çıkaramadı. Elbette yapanın kim olduğunu tahmin ediyordu.

"Elimiz hazır burdayken, yardım edelim ağam."

Hisar, gergin ortamda alaycı kişiliğiyle konuştu. Gevşek ağzını daha fazla tutamamıştı.

Maraz ağa olayın gerginliğinden onun dediklerine odaklanmadı.

"Bu ziyaretin karşılığı elbette olur."

Tehditkar ses tonu, kimsenin hoşuna gitmedi.

Geldiğimiz andan beri tehditler havada uçuyordu. Şiyar, kendini tutmakta başarılı olsa da ben taştığımı hissettim.

"Bu zaten karşılıktı ağam, gelişiniz şerefine."

Bana bakan adamla devam ettim.

"Ama bekleriz, Mizan ağa sizi bizzat ağırlamak ister."

Ambara fareleri yakalamaya giden adamlardan dolayı boşalan konakta çıkışa doğru ilerledik.

Istediğimizi almış, mesajımızı vermiştik.

Maraz ağa kaynayan kanıyla tekrar hareket etse bile öfkeyle kalktığı an zararla oturacağını anlamış olmalıydı.

Bir süre sessiz kalacağını düşünüyordum

Kapıdan çıkmadan önce koridorda abisinin yanında durup ona olanları tekrar anlatan Filiz'e baktım.

Omzuma çarparak geçen Baver olmasa, bakışlarımı onda tutmaya devam ederdim.

Sızlayan yüreğimle evden ayrılırken iki insanın nasıl ikiz gibi birbirine benzeyebileceğini düşünüyordum.

İki Dağ Arasında Ev (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin