binlerce özür

995 132 79
                                    

Merhaba ben Jungkook, Jeon Jungkook. Ve bu da benim intihar mektubum.

Açıkçası neden böyle bir şey yazıyorum bilmiyorum. Kimsem de yok verebileceğim ama yazıyorum işte. Belki cebime koyar ve öyle öldürürüm kendimi. Polisler cesedimi bulup üstümü aramaya kalkarsa da bu kıytırık mektupla karşılaşır, demek intiharmış, öyleyse daha fazla ilgilenmeye gerek yok diye düşünürler. İşte bende böyle iyi bir insanım, ölmeden önce polislere iş çıkarmamak için böyle bir iyilik yapıyorum.

Biraz saçmaladım gibi ama yazdıklarımı silmeyeceğim. Zaten silgim de yok. Silgim olsa da bu kalemi silmez, tükenmez kalemle yazıyorum çünkü. Kendime gülüyorum, gerçekten boş konuşuyorum. Biraz ciddi şeylerden bahsetmeliyim. Bahsedeyim ki intihar ettiğimi görenler aptal bir ergen olduğumu düşünmesin. Gerçi düşünedebilirler, pek sikimde değil.

Son günlerde kafamdaki seslerle başa çıkamadığımı fark ettim. Asla susmuyorlar. Kimsesiz evimde susun artık diye bağırmama rağmen hep oradalar ve bana sürekli bir şeyler yapmamı, kendime zarar vermemi söylüyorlar. Çok yoruldum artık. Yıllardır beynimin içindeki kaosla yaşamaktan gerçekten çok yoruldum, artık buna dayanamıyorum.

Sürekli düşünüyorum. Yürürken düşünüyorum, uyurken düşünüyorum, uyanınca düşünüyorum, duş alırken, yemek yaparken, yemek yerken, eğlendiğimi sanarken... Sürekli düşünüyorum. Düşündükçe kafam ağırlaşıyor ve başım ağrıyor, kendimi durduramıyorum.

Gülüyorum bazen, istediğini düşün amına koyduğumun beyni, diyorum. Sana boyun eğmeyeceğim.

Yine yeniliyorum.

Kafamın takır takır sürekli çalışması hayatımı daha da çekilmez bir hale getirdi. Ne doğru düzgün bir işe ayak uydurabildim, ne de okulumu bitirebildim. Ve yaşayamadım da, bunu birkaç saat sonra bu dünyaya vereceğim ölü bir bedenle kanıtlayacağım. Ben yaşayamadım.

Aslına bakılırsa ben ölmeyi hiç bu kadar ciddi düşünmemiştim. Her şeyi düşünürdüm ama ölmeyi düşünmezdim, en azından bu kadar ciddi olmazdı. Babam beni dövdüğünde ve annem artık senin gibi bir oğlum yok dediğinde bile ölmeyi düşünmemiştim. Kardeşimin benimle görüşmesini yasakladıklarında da düşünmemiştim. Okulda bir grup çocuk beni arka bahçeye götürüp eşek sudan gelene kadar dövdüğünde de düşünmemiştim. Aşık olup aldatıldığımda da düşünmemiştim. Hastalıktan yataklara düştüğüm zaman bir kase çorba yapacak kimsem olmadığında da düşünmemiştim. Neler neler yaşamıştım da ölmeyi bu kadar ciddi düşünmemiştim.

Çünkü korkularım vardı. Diyordum ki kendi kendime, bu hayatta olmamın bir amacı var ve belki ölümüm birilerini yaralar, ben birilerine yara olmak istemiyorum.

Ben bu sözlerimle kendimi kandırdığımı fark ettiğimde ölmeyi ciddi ciddi düşünmüştüm.

Hemen yapmalıyım bunu, hemen yapmazsam vazgeçerim belki. Ölüme giderken yolda bir kedi görürsem vazgeçerim, küçük bir çocuk bana gülümserse, yaşlı birisi onu karşıdan karşıya geçirmemi isterse vazgeçerim.

Böyle de enayi biriyim işte. Hem gitmek istiyorum hem de kalmak için küçük sebepler arıyorum. Bir çocuk neşesi, bir çiçek kokusu arıyorum. Bulamıyorum.

Kağıt boyları bu kadar küçük olmasaydı bir sayfaya uzun uzun hayatımı anlatmak isterdim ama malum, küçücük sararmış bir kağıda en fazla kaç kelime yazılır ki?

Zaten ben hayattayken kimse beni dinlememişti, öldüğümde mi umursayacaklardı? Bunu düşünmem bile aptallıktı. Buruşturup çöpe atmak istiyorum bu kağıdı.

binlerce özürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin