MERAK ET !

106 3 0
                                    

İnanç ... Ademoğlu'nun diğer canlılardan farkı olarak bilinir . Öyle midir ? Bir ateş böceğinin ya da gergedanın inancı , dini yahut mezhebi yok mudur ? Pazarları , kiliseye giden bir çıngıraklı yılan gördünüz mü ? Peki ya namaz kılan bir güvercin ? Ya da ağlama duvarında bir tilkiye rastladınız mı ? Cevabınız ''hayır'' olmalı muhtemelen . Gülünç olabilir fakat biraz önce hayvanların ateist oluşunu mu onayladınız ? Daha durun çok fazla şaşıracağız ! Sizlere bilgi vermekten öte merak etmeyi öğretmeyi amaçlıyorum . Merak ...

Bulunduğunuz mahalleyi umursamıyorum . Bulunduğunuz şehiride . Bulunduğunuz ülke umrumda bile değil . Hele ki gezegeninle ilgilenmiyorum bile . Seni aziz evrenimiz cosmos la tanıştırayım . Merak kelimesinin başladığı yerdesin . Şu andan itibaren istediğin her şeyi merak etmen için senden rica ediyorum .

Cosmos ... Tüm ihtişamıyla senin cosmosun . Senin bilinmeyenin , senin yaşamın , senin evin ve senin merakın ... Akıllara geldiğinin farkındayım . Varoluş nasıl var oldu ? Yani yaratılışında yaratılışı var mı ? Hadi ama o kadar ağır bi merak değil . İstersen kapat gözlerini ve düşün bu cümleyi . ''Yaratılışın yaratılışı ''. Ama sakın gözden kaçırma yaratılışın nedeni değil . Ya da yaratılış var mıdır da değil . Zaten bunlar çok daha farklı meraklar . ''Yaratılışın yaratılışı '' . İnsancıl düşünelim . Bir arabanın oluşumu işlenmiş çelikte saklıdır . İşlenmiş çelik ise metallerin alaşımıdır . Metaller elementlerden oluşur . Elementler ise atomlardan . Atomlar ise elektron , proton ve nötronlardan . İnsanoğlu daha ötesine gidemedi elbet . Ama basit bir düşünceyle yaratılışın yaratılışı vardır diyebilirim . Ama kanıtlayamam . Kanıtlayamayız . Deney kabiliyetimiz maddesel boyutun önüne geçmediğinden , hayal gücünün bilim sayılmadığından dolayı asla kanıtlayamayız .

Birazda merak etmeyi merak edelim . Duygular , hisler , tutkular ve hoşnutluklar ; beyinde gerçekleşen olguların sonucudur . Bilimin kabul ettiği sınırlı sayıdaki manevi kavramlardır bunlar . Merak etme arzusuyla başlayan düşünme güdüsü , sistematik neden-sonuç olgusunu süre getirir . Neden-sonuç olgusu ise zamanla birikerek felsefeyi oluşturur . Yani öyle bir dünya düşünün ki : köftenizi pişirecek ateşi bilinçli kullanamıyorsunuz ; bulutlu bir gecede görme duyunuzu kullanamıyorsunuz . Karanlığın verdiği ilham mıdır bilinmez . Bir antik çağ insanı yani yüzlerce kuşak dedemiz , birden geceleri gözünün önünü görmek istemiş . Ya da çiğ etten sıkılmış olmalı ki bunun pişirilip yenmesini düşlemiş . Peki ya insanoğlu ateşle nasıl tanıştı . Aklımızda sıralanan fonksiyonel sebeplere göz atalım . Bir yıldırım sonucu ateşi keşfetmiş olabilirler . Volkanizmanın etkili olduğu bir yörede lavlarla tanışmış olabilirler . Hayal gücünü zorlarsak sürtünmeden alev alan bir meteorun közlerinden de ateş kıvılcımını çalmış olabilirler . Öyle ya da böyle . İnsanoğlu ateşe hükmetmeyi öğrendi . Tecrübeler biriktirdi . Ateşi aydınlatmada , gıda da ve savunmada kullandı . Tecrübeler ... Geçmişte yaşanan başarısız deneyimler bütününe takılan iyimser bir sıfat . Yediği elmanın kabuğunu barınağının kenarına gömen ilkel insan modelimiz . Bir zaman sonra filizlenen elma fidesini farketmesi belkide üretme içgüdüsünü yaratan süregeliş oldu . Üretim ... Üretmek insan oğluna maddi yarar sağladığı gibi özel mülkiyet ve sahiplenme tutkusunu da ateşlemiş olmalı ki . Üretmeyi hedefleyen insanoğlu ; farkında olmadan emeğini korumak için yerleşik hayata geçti belkide . Burası benim evim demeyi öğrenmek , mevsimden mevsime sıcak mesken arayışındaki insanoğlunu harbi zorlamış olmalı . İşin merak kısmına gelirsek . Şöyle bir sıralayalım sorularımızı : Bir yeri benimseyip yazı kışı orada geçirmek nasıl bir deneyimdi ? Aile kavramı yerleşik hayattan önce mi gelişti ? Ürün depolamak mı yerleşik hayata geçirdi ; yoksa ürün yetişirken başında bekleme içgüdüsü mü ? Ateşi barınağın içine alma fikri , ısınma arzusundan mı geçti ; yoksa aydınlatma arzusundan mı ? Peki ya kölelik evi olanların evsizleri hizmet karşılığında barınma sağlamasıyla mı vücut buldu dünyada ? Yerleşik hayat özgürlüğe pranga vuran bir kavram mı yani ? Özgürlük ... Özgürlük insanı iyi hissettirir . Ama hiç bir insan özgür değildir . Kendi özgürlüğünde bir birey sadece dünya standartlarında özgürdür . Uçamaz , kayanın arkasındaki kurdu göremez , gelecekte doğacak olan bebeğinin cinsiyetini bilemez . Özgürlüğe hep gem vuran olgular vardır . Bunun başında ise başkasının özgürlüğü gelir . Özgürlük sizce de istenileni yapabilmek değil midir ? Ama kainatta özgürlük menfaatin kardeşidir . İstediğin bir kızı onun rızası olmadan öpemezsin . Kainat karşılığı olmadan hiçbir nimetini sana bahşetmez . Kainatı alemimizden bir kavramla bağdaştırmak gerekirse benim tercihim fahişe olurdu . Kainat fahişedir . İstediğini almadan istediğini vermez ...

Pinhan-i MerakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin