yeni not: hic bakmadim bu bolume. duzenlecek bir sey varsa yine ayni sekilde kalmasi gerekiyo maalesef.....
ne yazdigim hakkinda hicbir fikrim yok
sadece daha fazla bekletmek istemedigim icin yayimliyorum :(...
gizli yerdeydik.
yoongi her ne kadar yürümek istesede elindeki çantalarla buraya kadar yürümemiz imkansızdı bu yüzden arabayla gelmiştik.
yol boyunca heycanlı heycanlı yapacaklarımızı anlatmış ve sonunda da açtığı radyoda çalan şarkıya eşlik etmişti. o dakikalarda araba kullanıyor olmam büyük bir şanssızlıktı. rahatça onu izleyememek canımı sıkmıştı.
son zamanlarda sadece ona bakmak ve onunla ilgilenmek istiyordum...
arabayı uygun bir yere park ettiğimde oturmak için gölgelik bir yer seçmiştik. yoongi çantaların birinden üzerinde küçük çiçek desenleri olan bir piknik örtüsü çıkarıp yere sermişti. eşyaları bir köşeye bırakıp kendimizide örtünün üzerine atmıştık.
şimdi ikimizde o örtünün üzerinde uzanıyorduk. ellerimi yastık niyetine başımın altında birleştirmiş gökyüzünü izliyordum. kulağım yanımda bağdaş kurarak oturmuş yoongi'nin okuduğu kitaptaydı. gözlerim arada istemsizce onu buluyor, bulduğu zamanda gözlerimi geri çekmem çok uzun sürüyordu.
çok güzel ve tatlıydı. ona ait olan her şey öyleydi. küçük toklarına kadar...
"kas çocuk çok sıcak değil mi?" bir anda duraksayıp sıkıntıyla sesli bir nefesi dışarıya vermişti. gerçektende çok sıcaktı. kitabı kapatıp onunla yüzüne doğru hava yapmaya başlamıştı. pembe saçları hafifçe hareketlendiğinde yeniden ona daldığımı birkaç saniye sonra fark edebilmiştim.
"hadi göle girelim"
"daha erken. bir şeyler yiyelim öyle girer-" ben sözümü bitiremeden yerinden kalkan bedene şaşkınlıkla bakarken onun yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. diş etleri gözüküyordu ve bu hayatımda gördüğüm en güzel ve tatlı gülümsemeydi.
yoongi çıkardığı ayakkabılarını bile giymeden hemen karaşımızda duran göle koşmaya başladığında hızlıca bende peşinden gitmiştim.
tam gölün kenarında durduğunda tamamen bana doğru dönmüştü. "bekle yoongi" demiştim ona doğru yaklaşırken. "fazla sıcak kas çocuk. hem yüzmeyecek miydik?"
"yüzecektik ama şimdi değil." gözüm arkada kalan berrak göle kaydığında gerilmiştim. yüzmeyi pek sevmezdim. bir de burası göldü. kim böyle bir yerde yüzerdi? çok tehlikeli duruyordu.
omuz silkmişti sözlerime karşılık. "benimle geliyorsun." ne demek istediğini anlayana kadar yoongi iki elini belime sarmış ellerinide sıkıca belimin üzerinde birbirine kenetlemişti. birbirimize yapışık durduğumuz o an ne yaşadığımızı anlayamıyordum. afallamıştım. bu kadar yakın olmamız beni gerçek hayattan soyutlamıştı. ta ki yoongi kendiyle birlikte beni de göle çekene kadar.
beklemediğim hamleyle kafamı battığımız sudan nefes nefese çıkarmıştım. ağzıma giren su anlık olarak midemi bulandırsada tam karşımda gülerek, ışık saçan gözleriyle bana bakan yoongi'yle tüm kötü hislerimden arınmıştım.
"nasıl?" belimde hala sıkıca dolanan elleri varken ve karşımda tüm güzelliği ile dururken ona bir cevap vermek oldukça zordu.
"iyi" demiştim bir elimi tereddüt ederek kaldırırken. "çok iyi" hala birbirimize bu derece yakın olmanın etkisi içindeydim. kendimi kaybetmiş gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maroon
Fanfictionওyoonkook yoongi bir periydi jungkook ise masallardan nefret eden biri...